Anayasa değişiklik paketi, AYM'nin cımbızlama operasyonuna rağmen, reform niteliğini korumaktadır. İptali beklenen iki madde (Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili) bile, bazı çiziklerle geçmiştir. Diğer maddeler ise olduğu gibi durmaktadır.
İki: Çizikler tabii ki önemsiz değildir. İptal edilen bölüm, hem AYM'ye hem HSYK'ya üye seçiminde ideolojik bloklaşmalarla kast oluşmasını önlemeye yönelikti. Bu iptal edildi, dolayısıyla ideolojik kastlaşma riski devam ediyor ama her iki kurumun üye sayısı ve üye alt yapısı değişmiş oluyor.
Üç: Bir başka konu, paketin AYM'nin onayından çıkmış olması ve "Anayasa'ya uygunluk" gücü kazanmış bir paket haline gelmesidir. Bu haliyle paket referandumda, halktan çok daha güvenli biçimde oy alacaktır.
Dört: AYM bu kararıyla da, bir kere daha anayasal çerçeveyi çiğnemiş, kendisine Anayasa tarafından verilmeyen bir yetkiyi kullanmış, bir tür Anayasa ihlali yapmıştır.
Üstelik bu Anayasa ihlali, Anayasa'nın değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerini ihlal niteliğindedir.
AYM, tam da Anayasa değişiklik paketini "esastan görüşme" eyleminde kullandığı gerekçe ile Anayasa suçu işlemiştir.
Meclis'in "Anayasa yapma" yetkisini ipotek altına almak suç mudur, değil midir? Bunu bir askeri cunta yapsa suç mudur? Bunu hükümet (yürütme) yapsa suç mudur, bunu herhangi bir odak yapsa suç mudur? Peki AYM, açıkça sınırlanmış olan yetkisini aşıp, yeni sınırlar belirlerse neden suç olmuyor? AYM, son sözü söylediği ve kendisini denetleyen hiçbir yapı bulunmadığı için mi?
Burada işin çok ilginç bir yanı daha var:
Anlaşılıyor ki AYM önce "Şekilden esasa girelim mi" sorusunu tartışıyor ve oyluyor. Burada Başkan Kılıç dahil bazı üyeler, "Anayasal çerçeve belli. Anayasa değişikliğini ancak şekil yönünden inceleyebiliriz. Anayasa, 148'inci maddede bu şekil şartlarını da "sınırlamış!" Dolayısıyla bu sınırları aşıp, kendimize yeni yetki üretmemiz Anayasa'ya uygun olmaz" diyerek itiraz ediyorlar.
Yine anlaşılıyor ki, çoğunluk bu itiraza katılmıyor, "Şekilden esasa girelim çünkü Meclis, Anayasa'nın değiştirilemez maddelerini ihlal edecek değişikler yapmak suretiyle şekil yönünden yanlış yaptı. Bu sebeple esasa girebiliriz" diyorlar ve "şekilden esasa" geçiliyor.
Tamam, şekilden esasa geçiliyor ama buna gerekçe olacak bir şey lazım:
Yani, Anayasa değişiklik paketinde, Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri 'demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti özellikleri'nin ihlaline ilişkin bölümler bulmak lazım.
Buluna buluna ne bulunuyor?
İşte o iki maddedeki çizik atılan bölümler bulunuyor.
-AYM'ye ve HSYK'ya üye seçiminde her üyenin ancak bir adaya oy verebilmesi.
-HSYK'ya, hukuk camiası dışından, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri ve üst kademe yöneticilerinden üye seçilmesi...
Başkan Kılıç diyor ki:
AYM üyelerinin tamamı, işte bu iki hususu, Anayasa'nın "demokratik hukuk devleti" ilkesi ile bağdaştırmadılar ve üstünün çizilmesini istediler.
Şimdi siz, ne demezsiniz?
"Demokratik hukuk devleti ilkesini ihlal!"
Meclis yetkisini aştı bize de yetkimizi aşma hakkı doğdu! Bu mudur?
Yasa yapıcının, ideolojik bir çoğunluğun tüm üye seçimini tekeline almasını önlemek için getirdiği bir düzenlemeyi, "demokratik hukuk devleti" ilkesini ihlal gibi yorumlamak...
Buna kim inanır?
Şöyle bir kıyasa davet edelim kamuoyunu:
Meclis'in, ideolojik bir kampın tüm üye seçimini tekeline almasını önlemek mi, demokratik hukuk devleti ilkesine aykırıdır, yoksa Anayasa Mahkemesi'nin, Meclis'in anayasa yapma yetkisine ipotek koyması mı? Hangisi?
Öyle bir durum söz konusu ki TBMM, AYM'nin yetki aşımı karşısında adeta "gık"ını çıkaramıyor.
11 kişi, bazen sadece çoğunluk iradesiyle, tüm Meclis iradesini bloke ediyor.
Bu sebeple, bu son kararı da AYM'nin tartışılmasını önleyemeyecek.
Beş: Şimdi sıra referandumda. Bana göre ciddi bir oyla kabul edilecek bu değişiklik. AYM'nin onayından çıkmış olan bu pakete karşı CHP'nin itirazı, bundan böyle onu, avara kasnak haline getirecektir. MHP'nin hâlâ sürdürdüğü itiraz, boşlukta dolaşıyor. BDP'nin kıvrandığını görmekteyiz. "Boykot" gibi bir yaklaşım, doğrudan doğruya Kürt halkının iradesine ipotek anlamı taşıyacaktır. Şu ana kadar BDP'nin bu değişiklik paketine neden itiraz ettiği anlaşılabilmiş değildir.
12 Eylül'deki referandum, Türkiye'yi demokratikleşme ve insan hakları noktasında bir kademe daha yükseltmiş olacaktır.
Altı: AYM'nin aldığı kararda, her şeye rağmen, sivil toplumun ciddi etkisi olmuştur, bunun da altı çizilmelidir.
BUGÜN