AYM, hak eksenli yorumdan kamu düzeni merkezli yoruma geçiş mi?

Taha Akyol, KARAR'daki yazısında AYM'nin aldığı kararlar üzerinden hukuki süreçlerdeki aksak ve sıkıntılı işleyişlere dikkat çekiyor.

Anayasa Mahkemesi 7’ye karşı 8 oyla red...

Anayasa Mahkemesi, Osman Kavala’nın bireysel başvurusunu 7 üyenin “ihlal var” oyuna karşılık, 8 üyenin “ihlal yok” oylarıyla reddetti.

Anayasa Mahkemesi’nde yeni atamalarda tavır değişikliği olduğuna dair bir örnektir bu.

Bir süredir verdikleri kararlardaki eğilimlerine bakarak, hangi üyenin ne yönde oy kullandığını tahmin etmek mümkün.

Evet, bir süredir AYM üyeleri arasında önemli bir farklılaşma ortaya çıkıyor: Prof. Zühtü Arslan’la Prof. Yusuf Şevki Hakyemez’in akademik kitaplarındaki deyimle “hak eksenli” kararlar veren, AİHM içtihatlarını önemseyen üyeler…

Öbür tarafta, yumuşak bir deyimle “kamu düzeni eksenli” bir hukuk anlayışı yansıtan üyeler. Bunlar çoğunlukla Erdoğan tarafından atanan üyelerdir.

İKİ KARAR

İsimler üzerinde durmuyorum. O makama kadar gelmiş hukukçuların şahsiyetlerini prensip olarak saygın kabul ederim.

Mesele şahsiyetler değil, hukuk anlayışları meselesi.

AYM’deki tavır değişimini yansıtan iki kararı okurlarıma sunmak istiyorum:

AYM’nin 28 Eylül 2017 günlü kararı: İktidar çıkardığı kanunla ‘genel yollarda’ toplantı ve gösteri yürüyüşü mutlak manada yasaklamıştı. AYM, trafik akışını engellememek gibi bir kayıt konulmadan getirilen bu mutlak yasağı anayasaya aykırı buldu ve iptal etti. (K: 2017/142)

Karar doğruydu çünkü mutlak yasak değil, “trafik akışını engellemeyecek şekilde” bir düzenleme mümkündü...

Bu özgürlükçü karara AYM’nin iki üyesi “karşı oy” yazdı. Karşı oy yazılarında herhangi bir içtihada referans yapmamışlardı.

İktidar AYM’nin bu iptal kararını dolanmak için bu defa ‘genel yollar’ yerine, ‘şehirlerarası kara yollarında gösteri yürüyüşü düzenlemez’ diye kanun çıkardı…

AYM’nin 10 Eylül 2020 günlü kararı: Bu ikinci kanun için de AYM’de iptal davası açıldı. Yasak aynıydı. İçtihat ve hukuki öngörülebilirlik ilkesi, bu mutlak yasağın da iptalini gerektirirdi. Fakat bu defa 8 üye “evet, iptali gerekir” dedi. Diğer 8 üye ise “karşı oy” yazarak bu mutlak yasağı uygun buldu. Eşitlik durumunda başkanın oyu tercih edileceği için Zühtü Arslan’ın “iptal” oyu sayesinde kanun iptal edildi. (K: 2020/46)

Hatırlayacaksınız, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Zühtü Arslan’a esip gürlediği karar.

RAKAMLARIN DİLİ

Bu iki kararların tam metnini okuyan hukukçular, aynı yasağa farklı yaklaşımların ortaya çıktığını açıkça görürler.

Yasağı uygun bulan AYM üyeleri, “genel yollar” konusunda AYM’nin 2017 kararını bile emsal içtihat saymamışlardı!

Atamalarla terkibi değişen AYM’nin, kendi içtihatlarına da uymayan kararlarının giderek artacağını sanıyorum. “Hak eksenli yorum”un AYM’de küçük bir azınlığa düşmesi ihtimali ciddidir.

Kavala dosyasındaki bütün olaylar hakkında bir beraat, iki defa da tahliye kararı var. Buna rağmen 1 oy farkla bu karar çıkıyor. Karar, AYM’deki bu anlayış değişiminin yeni bir örneğidir.

AYM’ye Kavala hakkında yeni bir suç delili sunulmadığına göre, kararın “tutuklanması hak ihlalidir” şekilde çıkması hukuki öngörünün gereğiydi.

Ama bir oy farkıyla red kararı çıktı…

Rakamların arkasında farklı hukuk zihniyetleri var.

YARGININ MEŞRUİYETİ…’

Mesele Kavala veya Demirtaş değil. Mesele Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin, hele de yüksek yargı organlarının güvenirliğidir, içtihatlarındaki istikrardır, hukuken öngörülebilir olmalarıdır.

Türkiye’de yargının vereceği kararı önceden siyaset açıklıyorsa…

Yargının verdiği karar siyasetin tepkisiyle karşılaştığında HSK o kararı veren hakimleri başka illere sürgün ediyorsa…

Yerleşik içtihatlara uymayan kararlar aynı mahkemelerden çıkıyorsa…

Ne olur?...

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün dediği gibi “Yargı kararlarının meşruiyetini tartışmaya açan uygulamalar” yaygınlaşır!

Evrensel normlarla, içtihatlarla oluşmuş hukuk ve adalet karşısında boyun eğmesi gereken siyaset, hukuka ve adalete boyun eğdiriyorsa, hukuk devleti olduğunuza kimseyi inandıramazsınız.

Tecrübelerle sabittir ki, adaletsizlik yürekleri yakmakla kalmıyor….

Hukuk sistemine güvenin sarsılması yatırımsızlık getiriyor, işsizlik getiriyor, gelir ve itibar kaybı getiriyor.

Kaynak: Taha Akyol / KARAR

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!