İşin bir de magazin boyutu var.. Hani “Çocuktan al haberi” diye bir söz var ya, “manken kızlar”dan da alabilirsiniz haberi bazan, hem de çocukların anlamayacağı cinsten haberleri. Öteki alemde işler farklı, kimlikler farklı. Bu “öteki alem” bizim bildiğimiz “öteki alem” değil, bu bir başka alem!
Sonunda kozmik kasada saklı olduğunu sandığımız kırmızı kitap denen, derin devletin gizli anayasası, Sauna çetesindeki hostes kızların komidininden çıkmadı mı?
Bu işleri biz bilmiyoruz; Sisi de, Kanadalı Tuncay da biliyor..
İbrahim Tatlıses de bilir mesela, herkesin merak ettiği ama bir türlü mantıklı bir açıklama getiremediği, Simavi'nin nasıl olup da bir gecede Türkiye'den ayrıldığını..
Ben bir ara bu “iyi kızlar” hikayesini yazdım, MİT mahkemeye verdi..
Nasıl her gazeteci sadece gazeteci, her politikacı sadece politikacı, her işadamı sadece işadamı, her bürokrat sadece bürokrat değilse, her sanatçı da sadece sanatçı değil.. Sizin büyük holding sahibi işadamı sandığınız kişi, bazen yanında çalışır gözüken danışmanın taşeronudur. Yani şirket, derin devletin finans kaynağıdır. Yani örtülü KİT’dir..
Batık kredi sandığınız belki de bir kaynak transferidir.
Sizin “fahişe” sandığınız kişi, “alnından öpülen”, ödüllendirilen “kutsal fahişe”dir belki de!.
Sonuçta “Her şey vatan için!” “Sözkonusu olan vatansa gerisi teferruattır” netekim!
“İyi kızlar” ve “iyi çocuklar” aynı işi yapıyorlar..
Belgin Doruk, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın, dünden bugüne daha niceleri.. Ve bunlara refakat eden Jön’ler. Kimi doğrudan “Merkeze bağlı” çalışıyordu, kimi kullanılıyordu!
“Eskiyi unut, yeni yolu tut, gençliğe umut, sen ol çocuğum.”
Sizin çocuklar tutmuş başlarını örtüyorlar!. “Biz 19 Mayıslarda batı müziği eşliğinde gençleri dekolte kıyafetlerle niçin dansettiriyoruz ki, o zaman!?”
Yeni bir insan, yeni bir aile, yeni bir toplum.. Batılılaşacaktık hani.. “Adab-ı Muaşeret” öğrenecektik! İçki nasıl içilir, yemek nasıl yenir falan.. Kadın-erkek ilişkileri nasıl olmalı?. Kadın nasıl dansa kaldırılır!..
Doğrudan doğruya misyonerlik.. Sinema, Tiyatro, Müzik bunun için bir araçtı. Onun için vardı “Cumhuriyet Baloları..” Onun için “Milli Piyango” vardı.. Öyle şeyler yaptılar ve söylediler ki, “Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkûmdurlar” demeye getirdiler..
Yazdıkları kitaplarda İslâm'a ve Müslümanlara demediklerini bırakmadılar.. Çünkü “İslâm birtakım zevâta göre eskimiştir!”, “Hz. Muhammed (s.a.s.) nihayet bir çöl bedevîsidir”, “İslâmiyet’in yerine yeni bir din koymak lâzımdır” elbette(!).
Hani şimdi de bakıyorum da Ergenekonculardan Kuvayi Milliye Derneği Genel Başkanı Fikri Karadağ da Kur'an-ı Kerim’i yeniden yazma planları yapmış.. Herhalde, “Arapoğlunun yavelerini Türkoğullarına öğretmek için Kur’an’ı Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutacağım. Tâ ki budalalık edip aldanmakta devam etmesinler” diye düşünmüştür!.. Öyle ya, bu irtica menbaı hacı - hoca takımını toptan kaldırmadıkça bu iş bitmez..
Plan çok açık ve net: 1- İslâmlık terakkiye manidir. 2-Arapoğlunun yavelerinin Türkleri nasıl geri bıraktığını Türklere öğretmeli. 3- Hocaları toptan kaldırmalı!
Aykut Işıklar diyor ki, “Zirvedeki Ajda Pekkan kale gibi idi. Çünkü kız kardeşi Semiramis Pekkan Milliyet gazetesinin o zamanki sahibi Ercüment Karacan'ın eşi olmuştu. Ajda da Milliyet'in baldızı. Mehmet Ali Birand çok iyi anımsar o günleri. Nükhet Duru ise Hürriyet'in o zamanki patronu Erol Simavi'nin kolları arasına girmiş, kraliçe gibi idi. Mayolu fotoğrafları bile arşivden kaldırılmıştı. En garipleri Nilüfer ise, Musevi cemaatinin himayesinde idi. Akıl hocası Nino Varon, Dany Grünberg filan. Zaten Nilüfer'in ilk flörtü de, yapım firması da Musevi'dir. Eurovision'a gitsin diye uğraşılıyordu. Arkasında kimse olmayan Sezen'in tek silahı şarkıları idi. Bugün bile her fırsatta söylediğimiz şarkıları...”
Sistem dışı kalana pek de yaşama hakkı tanımıyorlar.. Hatta bir kısmı uyuşturucu bağımlısı yapılarak sürekli kontrol altında tutuluyor..
Sezercik, Ayşecik dizilerine bakın.. O çocuklar bir şeyin farkında olmasalar bile, birileri herkesi kullandı..
Mafia, istihbarat örgütleri, çeteler, karşı firma, bürokrat ya da politikacıyı kimi zaman ödüllendirmek, kimi zaman görüntülerini kaydedip, yeri geldiğinde kullanmak için kızları, oğlanları kullandılar. Kimi zaman skandallara imza attılar, kimi zaman kuryelik yaptırdılar.. Kimini, kimine eş olarak gönderdiler. Böylece birilerini kontrol altında tuttular..
Hangi işadamının karısının kiminle, kızının kiminle birlikte olduğunu Aykut daha iyi bilir..
Bunlardan, kafayı bulup, maskeli baloda grub halinde eğlenirken kendisini annesinin, kardeşinin yatağında bulup kafayı yiyenler de var..
Bir zamanların moda deyimi idi, “Yeşilçam'da star olmak, rejisörün yatak odasından geçer” diye!
Turgut Özal’ın hanımının, kızının yaşadıklarını hatırlayın. Yüksel Uzel şimdi nerelerdedir?.. Özal, Semra hanımla nasıl evlenmişti sahi.. Hasan Fehmi Güneş'in bakanlıktan nasıl indirildiğini hatırlayın..
Sahi Tuncay, Hocaefendinin yanına nasıl girdi? İsmailağa'da kimse farkına varmadı mı bu adamın?.. Ilgaz da yıllarca İskenderpaşa'da kalmıştı değil mi? İsimler, kimlikler değiştirildi.. Kocası karısının gerçek kimliğinden habersiz. Özdemir Erdoğan'ın hicranını biliyorsunuz.. O tek örnek değil ki!
Apo’nun da Ergenekoncu olup olmadığı bile tartışıldıktan sonra geriye ne kalıyor ki!
Habere bakar mısınız? “Ergenekon operasyonlarının sekizinci dalgasında yakın arkadaşı gazeteci Tuncay Özkan'la birlikte tutuklanan Dr. Hüseyin Nazlıkul'un, bölücü terör örgütü PKK'nın Almanya örgütlenmesinde etkin olarak çalıştığı ortaya çıktı. PKK yanlısı nasname.com adlı sitede yayınlanan terör örgütünün eski üst düzey yöneticilerinden Şükrü Gülmüş'ün yazısına göre, Nazlıkul ailesinin PKK ile ilişkisi bu kadarla sınırlı değil. Hüseyin Nazlıkul'un bir kardeşi de PKK'da üst düzey yöneticilik yapmış. Diğer bir kardeşi ise, Almanya'daki PKK yanlısı Özgür Politika gazetesinde yönetici düzeyinde çalışıyor.”
Fazla söze gerek var mı? Terör de, irtica gibi, belli merkezlerin ürettiği bir şey!
O zaman Güneydoğuda yaşanan neyin nesi? Şehid anneleri, Cumartesi anneleri! O tumturaklı vatan, millet nutukları.. Huu! Beni duyuyor musunuz? “Maksat vatan kurtulsun” değil mi?! Sonuçta her şey vatan için! Selâm ve dua ile..
VAKİT