Aykırı bir analiz: AK Parti’nin gücünün sırrı!

Abdurrahman Dilipak

Dede torununa bir masal anlatıyor.

Aç bir kurt bir kaplumbağanın başında bekliyor. Her ikisi de zor durumda. Kaplumbağa iki taşın arasına girmiş bekliyor. Kafasını çıkartsa kurt kapacak. Kurdun salyası sırtına damlıyor. Sıcak nefesi genzini yakıyor.

Kurt da eğer kaplumbağayı yiyemezse ölecek.. Açlıktan her an düşebilir..

Kurt çaresiz, çevreye bakınmak için kaplumbağanın başından ayrılır. Kaplumbağa bunu fırsat bilir ve hemen birkaç adım ileriye gider. Kurt bunu görür ve hemen tekrar kaplumbağanın başına gelir..

Bu durum birkaç kez tekrarlanır ama kaplumbağa giderek umudunu kaybetmektedir.. Hafifçe başını çıkartır, bir bakar ki bir kavak ağacının dibinde durmaktadır. Kurt başından uzaklaşır uzaklaşmaz, hemen kavağa tırmanmaya başlar.. Tam bu noktada, torun müdahale eder.

-Ama kaplumbağa kavağa tırmanamaz ki!

Dede cevap verir: Yaşamak için buna mecburdu.

AK Parti de yaşamak için başarmaya mecbur.. Üstelik çevresinde bir tek aç kurt yok.. CHP’sinden MHP’sine, Ergenekon’una kadar bir sürü aç kurt dolanıyor..

AK Parti’nin başarısının arkasında biraz da CHP’nin, MHP’nin, BDP’nin öfkeli tepkileri var.. Bunlardan kaçanlar AK Parti’ye sığınıyorlar. AK Parti’den kaçanlar ise buraya gidiyor.

MHP ve BDP öfke yumağı zaten.. CHP 6 cephede birden savaşıyor. 6. cephesi kendi iç savaşı.. Her şeye karşı çıkan, bir dediği ötekini tutmayan, müzmin muhalefet hastası bir parti..

AK Parti cıva gibi.. Cıvayı bir arada tutan, onu hareketli kılan şey kendi karakteri kadar, çevre şartları ile ilgili.

Türkiye’de siyasetin denizi çok engebeli, çalkantılı.. Bu kadar çalkantılı bir denizde menzile yol almak kolay değil, ama bazen de dışarıdan bakıldığında son derece çetrefil gibi gözüken durumlar, bir anda şansa da dönüşebiliyor..

Necip Fazıl’ın “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın” mısralarını hatırlayın. AK Parti böyle bir zeminde doğdu. Normal bir zamanda AK Parti’nin işi zor olacak.. Yoksa bugünkü şartlarda yapması gereken şey belli. Ötekilerin; şu darbecilerin avukatlığına soyunanların, öfkeleri akıllarından büyük adamların dediğinin tersini yapın, büyük ihtimalle doğru bir şey yapmış olacaksınız.. Yani şu 7-8 Hasan Paşa mantığı..

Sirkte doğan çocuklar için perende atmak, ipte yürümek, başkaları için çılgınca sayılan şeyler, çok sıradan bir şey.. AK Parti’nin içinde doğduğu şartlar, ona tarihi bir rol ve misyon yüklüyor..

Buna potansiyel olarak hazır değilseniz, zamanın size yüklediği rolü anlayamayabilirsiniz.. AK Parti rolünün, tehditlerin ve fırsatların farkında.. Bu insanlar devlet geleneği içinden gelen insanlar değil.. Hatta bürokraside bile kariyer yapmalarının ne kadar zor olduğu ortada. Namaz kılıyorsanız, içki içmiyorsanız, eşinizin başı örtülü ise başınıza nelerin geleceği belli.. Hatta dans etmeyi bilmemenin bile bazen kariyer için sorun teşkil ettiği bir süreçten geçtik.. Buna rağmen elde edilen başarılar küçümsenemez.

“Zor oyunu bozar” diye bir söz var. Öfke ve şiddet çare, çözüm, güç kaynağı değil. Çevrenizde ancak bir çete, militan, psikopat insanlarla sindirilmiş köleler kalır.. Kral çıplaktır ama, herkes kralın kaftanına övgü yarışına girer.. Korku toplumlarında öfke patlamaları yaşanır.. Şiddet karşısında insanlar korkularından emin olmak için güç ve iktidar sahiplerine yaklaşırlar. Güç ve iktidar sahipleri ayaktayken monarkın elini öper herkes, ama yorgunluk gösterir, tereddüt ederse saldırıya uğrar. Düştüğü anda da ilk tekmeyi en yakınından yer.

AK Parti 3. dönem iktidara yürüyor.. Güç ve iktidara tapanlar, korkanlar AK Parti’ye yaklaşacaklardır.. AK Parti’nin önündeki en büyük risk de bu. Bu adamlar kraldan fazla kralcı olurlar.. Bir gecede hidayete erenleri de olur. Kralın bendesi oluverirler.. Çünkü onlar için asıl olan rejimin rengi değil, çıkarlarıdır. Güç ve iktidardır. AK Parti için asıl sorun, Türkiye bu muhalefetten kurtulursa başlayacak. Bir de Erdoğan sonrası ne olacak?. Türkiye’nin geleceği bir tek kişinin karizmasına emanet edilemez.. Sonuçta herkes layık olduğu gibi idare olunacak..

Konjonktüre bağlı başarılar, konjonktürün değişmesi ile bir başarısızlığa dönüşebilir. Başarının kendi güç ve dinamiklerinden beslenmesi gerekir.. Bu da siyasetin derinliği ile ilgili.. Yeni bir devlet anlayışına, siyaset felsefesine muhtacız.. Bir medeniyet projemizin olması gerek.. Yeni bir kent ve mimari anlayışımız olmalı. Buna bir anlam ve ruh yüklememiz gerekiyor.. Tek başına ekonomik refah ve güvenlik duygusu insanı daha çok dünyevileştirir, hedonist bir toplum çıkar ortaya. Hayatının anlamını kaybeden insanlar intihar eder. Evi olur ama ailesi olmaz. Malı olur ama huzuru olmaz.

Aman dikkat. Selam ve dua ile..

YENİ AKİT