Askerler alternatif bir resepsiyon düzenlediler.
Cumhuriyetin askeri cumhurun başkanına bunu yaparsa.
Başkomutan sıfatına sahip bir Cumhurbaşkanı’na bu yapılırsa o zaman bunu yapanlara “disiplinsiz” denmez de ne denir?
Askerlik nasıl bir şey biz biliriz.. Ömrümün en anlamsız ve boşa geçmiş zamanıdır askerlik benim için.. Yürümeyi öğrettiler bize. Mavzerle uçak avlamayı, patates soymayı, koğuş bekçiliği, tuvalet bekçiliği.
Bir de “baldız türküsü”.. Marş diye.. Koşaradım.
Eskiden asker cigarası vardı.. Birçok genç adam askerde başladı sigaraya. Sigara molası verilir, genç insanlar zehirlenirdi..
Hele bir de moral geceleri vardı ki!.. Genelevden getirilen kadınlar, dansözlerle eğlence yapılırdı.. Askere meydan dayağı atan subaylar vardı. Astsubaylar vardı.. Küfredenler, aşağılık cezalar verenler..
Ve ordu hep en güvenilen kurum olarak ilan edilirdi. Bak bu iş daha fazla böyle ortada kalmaya devam ederse, asker anası Sevilay Yükselirler bir gün Harbiye Orduevi’nin önünde seslerini yükseltmeye başlarsa işler karışır ha! Benden söylemesi.. Hatırlatayım, asker anası ile inatlaşılmaz..
O kadar asker, yıllarca niye silah altında tutuldu ki. Soğuk savaşta Amerika’nın “ucuz asker”iydik.. Mr. J. Foster öyle diyordu, Kore’ye giden Türk askerleriyle ilgili olarak. Soğuk savaş bitti, bu defa da terör bahanesi ile dağ-taş asker..
50.000 asker, subayların özel hizmetinde imiş..
Neyse, kırmızı kitap değişti. Komşularımız artık düşmanımız değil. Ama hâlâ asker sayısının azaltılmasına karşı çıkıyor birileri.. Artık gelişmiş silahlarla yapılıyor savaş. Profesyonel orduya ihtiyaç var. Ama birileri hâlâ direnişini sürdürüyor..
Asker yetmiyor, bir de korucu var. O da yetmiyor, kayıt dışı kadrolar, elemanlar..
Asker denetlenmek istemiyor. Son olarak Sayıştay’la ilgili bir yasa değişikliği çerçevesinde bir faili meçhul önerge düştü komisyona..
Basında her gün bir haber.. Emekli generalin eşinin başına alışveriş torbasını geçirdiği asker haberi, köpeğinin dişini askere fırçalatan subay, subay çocuğunu sırtına bindirip evin koridorlarında koşuşturan askerler. Eline pimi çekilmiş bomba tutuşturulan asker, hakimleri yola getirmek için lojmanının bahçesine bomba attıran subay..
Saymakla bitecek gibi değil.. Birtakım askerler kimle inatlaşıyorlar? Halkın inancı, tarihi, kültürü, kimliği, kıyafeti ile ne alıp veremedikleri var? Ne istiyorlar, kime hizmet ediyorlar?
Genelkurmay hâlâ mıntıka temizliği yapmama konusunda direniyor.. Ergenekon, Balyoz, Özden Örnek olayları ortada iken hâlâ Ankara’da bir hareketlilik yok.
Darbe İstanbul’da değil, Ankara’da yapılır. Deşifre olan İstanbul ayağı. O zaman bu işin İzmir, Erzincan, Diyarbakır, Trabzon, Konya, Kayseri, Adana ayağı da var demektir.. Başka ayaklar da! Hepsinden önemlisi çevrede bunlar olurken Ankara ne yapıyordu?.
28 Şubat’ın çirkinlikleri orta yerde durup dururken, Genelkurmay’dan ses yok.
Milli Savunma Bakanlığı sessizliğini koruyor.
Madem öyle, yapılacak ilk iş, Genelkurmay’ı, MSB’ye bağlamak olmalı.. Hiyerarşi ve Genelkurmay’ın protokoldeki yeri yeniden düzenlenmeli. Kozmik oda ve tüm arşivlerin Başbakanlığa bağlanması ve her şeyin gözden geçirilmesi, yanlışı görülenlerin de yargıya sevk edilmesi şart..
Askerler bu boykotu sürdürdükçe, birileri geri adım atmayacak ve meydan okumayı sürdüreceklerdir..
Bana kalırsa Kılıçdaroğlu son ana kadar askerin tavrını bekledi. Birileri askere bakarak hizaya geliyor.. Askerse tavrını sürdürüyor.
İyi sürdürsünler bakalım, nereye kadar sürdüreceklerse, Millet biraz daha anlasın gerçeği. Sağır sultanın bile duyduğunu birilerinin de duyması için birkaç yolsuzluk dosyası, darbe planı daha deşifre olsun, birkaç emekli-muvazzaf paşanın, subayın daha kapısı çalınsın, belki o zaman onlar da anlarlar bazı şeylerin değiştiğini ve kendilerinin de değişmesi gerektiğini.. Selam ve dua ile..
YENİ AKİT