Son günlerde İslâm coğrafyasında yine önemli gelişmeler oldu.
Bunların başında Filistin topraklarını gayri meşru bir şekilde işgal altında tutan siyonist katillerin, Mavi Marmara katliamlarını haklı göstermek için sözde soruşturma raporlarını açıklayarak kendi katillerini yine kendilerinin “temize çıkarmaları” hadisesini zikredebiliriz.
İkinci önemli hadise de Fransa Dışişleri Bakanı Bayan Michele Alliot Marie’nin işgalci katilleri ziyareti esnasında Filistin halkına ve Filistinli tutsaklara karşı yaptığı büyük saygısızlık ve edepsizlikti.
Üçüncü önemli hadise yine Filistin davasıyla ilgili ve Filistin direnişini bertaraf etmek için işgalcilerle işbirliği içinde olduğunu uzun süreden beri dile getirdiğimiz Abbas çetesinin bu ihanetinin artık belgelerle ortaya konmasıydı.
Bu arada Lübnan’da önemli bir hükûmet değişikliği oldu. Ortaya çıkan gerginlikten dolayı işgalci siyonistler bu ülkede yeni bir iç savaş beklentisiyle bayağı ümitlenmeye başladılar.
Mısır’daki gösteriler ve halkın dikta rejimine karşı daha cesaretli çıkış yapabilmesi Tunus devriminin Arap dünyasındaki dikta rejimlerine karşı domino etkisi yapabileceği tahminlerini güçlendirdi.
Öte yandan Tunus’ta diktatör Bin Ali’nin geriye bıraktığı kurtlar şimdi koyun postuna bürünmüş halde ülkede yeniden kontrolü ele geçirebilmek için çeşitli oyunlar oynuyorlar. O yüzden ülkede henüz yeni yapı oturmuş ve bir istikrar sağlanabilmiş değil.
Biz de inşallah bu hafta içinde yazacağımız yazılarda bütün bu hadiseleri tahlil etmeye çalışacağız.
Önce işgalci siyonistlerin Turkel Raporu üzerinde durmak istiyoruz.
Siyonist katillerin kendi katliamlarını ve cinayetlerini sorgulamak için oluşturdukları Turkel Komisyonu ve onun raporu ayının adaletine benziyor. Temsili olarak anlatılır. Ormanda iki kurt birlikte avladıkları geyiği paylaşmakta ihtilafa düşerler. Çözüm için ayıya giderler. Ayı önce bir paylaştırma yapar. Fakat “seninki biraz çok oldu; böyle âdil olmadı” diyerek fazlasını koparıp kendine ayırır. Sonra “biraz fazla koparmışım” diyerek bu kez öbüründen alır. Derken biraz birinden biraz diğerinden kopararak geyiğin üçte ikiden fazlasını alır, kalanını da kurtlar arasında paylaştırır. Siyonist işgalcinin adaleti böyledir. Üstelik buradaki “adalet” başkaları arasındaki ihtilafta hakemlik etmesi halindedir. İhtilaflı taraflardan biri kendisi olunca uygulayacağı “adalet” anlayışını tahmin etmek zor değildir.
Hal böyle olmakla birlikte tarihin hiçbir döneminde ve hiçbir hukuk nizamında suçlunun kendi kendini yargıladığı görülmemiştir. Böyle bir yargılama başta hukukun ilkelerine ve mantığına aykırıdır. Suçlunun kendi kendini yargılaması halinde âdil ve tarafsız olabileceğini düşünmek akıl sorununa delalet eder.
Böyle bir yargılama tamamen saçma, mantıksız ve hukuk ilkelerine aykırı, sonucu da baştan belli olduğu için Mavi Marmara gemisinde bulunan arkadaşlarımızdan hiçbiri Turkel Komisyonu’na ifade verme taleplerini kabul etmemiştir. Çünkü kendini savunma veya söz konusu komisyonun adil olamayacağını dile getirme amacıyla bile olsa böyle bir ifadeyi kabul etmek o komisyonu meşrulaştırma anlamına gelecekti. Saldırıya uğrayan arkadaşlarımızdan veya onların ailelerinden bir tek kişi bu komisyonu meşru kabul etmediği için muhatap almamış, başından reddetmişlerdir.
Bugün ortaya koyduğu raporun ve o raporla katilin kendini temize çıkarmasının nazarı itibara alınacak bir yanı yoktur. Fakat asıl ilginç olan ABD’nin raporu onaylaması ve tarafsız bulmasıdır. ABD’nin onaylaması onun sözlerine veya siyonist katillerin raporuna bir itibar kazandırmamış tam aksine açıklamayı yapan ABD yönetiminin değer ve itibarını daha da düşürmüştür. Böyle bir açıklama aynı zamanda Amerikan emperyalizminin siyonist işgalcilerle ve canilerle suç ortağı olduğunu gösterir. Çünkü böyle bir saçmalığı onaylamanın, haklı bulmanın inandırıcı olamayacağını biraz akıl sahibi olan herkes tahmin eder. O zaman bunun zorlayıcı bir sebebinin olması gerekir. ABD açısından işte bu sebep de siyonist katillerle suç ortağı olmasıdır. İşgalcilerin gerçekleştirdikleri saldırılarda, katliamlarda, cinayetlerde ve daha birçok insanlık dışı eylemlerde ABD’nin bahşettiği silahları ve imkânları kullanmaları işte bu suç ortaklığının bir göstergesidir.
YENİ AKİT