Aydınlar 10. Yıl Marşının neresinde?

Akif Emre

Resmi söylemin biçimlendirdiği kalıpların dışında alternatif düşünce üretmek iddiasında ve de yükümlülüğünde olan aydınların genelde siyaset, güncel olarak da iktidarla olan ilişkilerini sorgulamanın, içinden geçtiğimiz süreç göz önüne alarak zamanlamanın uygun düşmediği itirazını yükseltenler olacaktır. Konjönktüre teslim olmuş hakikatin hakikat olmaktan çıkmış olacağı ilkesini bir kenara not ederek devam edelim.

Aslında konjönktürel kaygılarla hakikat ilişkisini açıklayan güncel örnek iktidar partisinin gençlik kollarında okunan 10. Yıl Marşı'dır. Marşın okunması kadar "amiral gemisi"nin kaptan 'köşesi'nden yapılan yönlendirme daha anlamlı. AK Parti'nin 28 Şubat süreciyle özdeşleşen bu marşla barışmasını önemli bir adım sayarak her iki taraftan gelebilecek provokasyonlara aldırmadan sahiplenmesini öneriyor, dikte eder bir tarzda. Aslında, muhtemel haklı itirazlara karşı provokasyon uyarısı yaparak itirazları provoke ediyor. 1930'lu yılların Avrupasında faşizm modasından esintiler taşıyan bu marşın kimi çevreler tarafından İstiklal Marşı'na alternatif, bir tür amentü gibi öne çıkarıldığı malum. Bu milletin tarihi hafızasını silerek kültürel kodlarını bozmayı misyon edinen batıcı aydınların "Türk'üz, bütün başlardan üstün olan başlarız" türünden üstün ırk söylemini çağrıştıran mısraları birleştirici değer gibi takdim etmeleri batıcı seçkinlerin batıdan ne anladıklarını gösterir.

Seçkinler nezdinde halkın kültürel kodlarının ne tür çağrışımlar yaptığını tartışmaya gerek bile yok. Ancak seçkinlerin telkin ettiği ehlileşmeyi de aşan kendini inkar sadedinde operasyonlar karşısında hakikatin, vicdanın sesi olması gerekenlerin durumunu tartışmak çok daha anlamlı. Ve de siyasete ve devlete eklemlenmiş aydınların konjönktürel kaygılar adına savunacakları, temsil edecekleri herhangi bir hakikat olabilir mi?

Türkiye'de özgün, özgür bir düşünce üretilecekse bu toplumun daha önce tecrübe ettiği medeniyete yaslanarak gerçekleşebilir. Medeniyet perspektifinden dünyaya ve yaşadığı topluma dair yeni ve alternatif bir şeyler söylemenin İslam düşüncesinden, estetiğinden, dünya tasavvurundan kaçarak, inkar ederek üretilmesinin imkanı olmadığı daha açık biçimde ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin duvara tosladığı tüm durumlarda İslam ve bu toplumu besleyen kültürel değerler yok sayılarak aşılamayacağı kaç kez denendi.

Toplumu benliğinden koparan, kendi kendine (kültürel) sömürgeleştiren seçkinlerle "suç ortaklığı" yaparak bu birikimin yani İslam düşünce birikiminin toplum ve çağın ruhuna seslenmesi mümkün değil. Bu tarihsel, toplumsal ve kültürel birikimi temsil anlamında toplumun sesi ve vicdanı olmanın yolu eklemlenmek değildir.

AK Parti bu anlamda kendini tanımladığı siyasal çerçeve açısından bu soruların hiçbir zaman muhatabı değildi. Toplumsal meşruiyetini ise yaslandığı tabanın üzerinde oluşturduğu algı ve bu toplumun büyük kısmının beklentilerini siyasete taşıma sorumluluğundan kaynaklanması ve bu düzeyde kimi aydınlarla girdiği ilişkiden öte bu yazının muhatabı değildir.

AKP'nin nasıl ehlileştirilmek istendiği ise ayrı bir yazı konusu. Burada tartışılması gereken husus iktidarla son derece sakıncalı ilişkilere giren ya da dışarıda kalsa bile eleştiri cesaretini gösteremeyen aydınların konumudur.

Bu konu sadece birtakım okumuşların kendi dar çevrelerinde yaptıkları aile içi sorunlarına dair tartışma konusu olmaktan başka öneme sahiptir. Türkiye'nin geleceği sağlıklı bir yere oturacaksa bağımsız kalabilmeyi başaran fikir işçileriyle mümkün olacaktır.

Burada sorulması gereken güncel soru. İslamcı aydınlar postmodern darbenin alameti farikası olmuş, darbeci seçkinlerin parolasına dönüşen bir marşın neresinde duruyor olduklarıdır? Bir darbe girişimini göğüslemek adına başka bir darbenin söylemine sığınmak politik pragmatizmle belki izah edilebilir ki bu da zaten politikacının sorunudur. Onuncu Yıl Marşı'nın ima ettiği katı ideolojik söylemle Türkiye nereye taşınabilir ya da bu söylemin açtığı kapıdan nasıl bir Türkiye'ye çıkış yapılabilir?

Tüm bu sorularla hesaplaşması gerekenler medeniyet perspektifine sahip, bu toprağın gür ve özgür sesi olması beklenenlerin konumudur.

Yeni Şafak Gazetesi