HAKSÖZ-HABER
Oğur, CHP'nin despot-zalimane siciline değindiği yazısında resmi ideolojinin uygulamasını nasıl tiyatral bir gösteriyle halk dayatıldığını belirtmiş. Yazıda Bizzat M.Kemal tarafından organize edilen "Ayasofya'da Kadir Gecesi" programının dönemin gazete manşetleri üzerinden gündeme taşındığı vurgulanmış
***
Yıldıry Oğur/ Türkiye
Ayasofya’da bir Ramazan gecesi…
Ramazan geldi. Her gazetede dinî yazarlar baş gösterecek, Ramazan sayfaları yapılacak kuponla Kur'anlar dağıtılacak. Tabii bu sıcakta 17 saat aç susuz kalan milyonlarca insanla, buz gibi soğuk sularını, limonatalarını içmeye devam eden milyonlarca insan arasında milyonlarca farklı sebepten, eften, püften doğabilecek üç beş kriminal, tatsız olaydan dinî hoşgörüsüzlük totolojileri yapan haberler yapılacak …
Ama bir Ramazan coşkusunun en zirve noktası olan 1932 yılı Ramazan’ındaki heyecanına hiçbiri yaklaşamayacak bile.
“Dün gece Ayasofya Camii şimdiye kadar tarihin kaydetmediği emsalsiz dinî tezahürata sahne oldu. Namaz kılınırken secde edilemiyor, Türkçe tekbir halkı ağlatıyor, amin sadaları asumana yükseliyordu.”
4 Şubat 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesi manşetinden önceki gün Ayasofya Camii’ndeki Kadir Gecesi’ni böyle vecd içinde veriyordu.
Peki neden Kadir Gecesi’ni böyle manşetine çekmişti Cumhuriyet? Haberden okumaya devam edelim:
“Dün gece Ayasofya Camiinde toplanan elli bine yakın kadın erkek Türk Müslümanlar on üç asırdan beri ilk defa olarak Tanrılarına kendi lisanları ile ibadet ettiler."
Bizzat Atatürk’ün talimatıyla 1932 Ramazan’ında başlayan Türkçe ezan, Türkçe Kur'an, Türkçe kamet, Türkçe hutbe uygulamasının yine bizzat Atatürk’ün talimatıyla organize edilen büyük gösterisiydi Ayasofya’daki Kadir Gecesi.
Günler öncesinden hazırlıklar başlamış, gazetelerin manşetlerinden vatandaşlar camiye çağrılmıştı. Atatürk’ün aylardır Dolmabahçe’de toplayıp provalarını yaptırdığı Milli Dini ülkenin en ünlü hafızları, mevlidhanları, sesleriyle o gece Ayasofya’da görücüye çıkardı.
Haberden okumaya devam edelim: “Ulu Tanrı’nın ulu adını semaları titreten vecd ve huşu ile dolu olarak tekbir ederken her ağızdan çıkan bir ses vardı. Bu ses Türk dünyasının Tanrı’sına kendi bilgisiyle taptığını hatırlatıyordu."
Cami bahçesinde toplananlar için camiye hoparlörler takılmış, radyo geceyi naklen vermiş, şehrin çeşitli noktalarına konan radyolarla tarihî olay meydanlarda ve halkevlerinde toplanan kalabalıklar tarafından izlenmişti.
Ertesi gün bütün gazeteler coşkulu Kadir Gecesi manşetleriyle çıktılar.
Cumhuriyet gazetesinin manşetindeki fotoğrafa bakılırsa caminin içini şapkalı adamlar hıncahınç doldurmuştu. Klasik bir Kadir Gecesi değildi bu. O yüzden davetliler de unutulmamıştı. Haberden okumayı sürdürelim:
“Ayasofya’nın üst kısmı da ecnebiler ile süferaya tahsis edilmişti. Burası da üç dört bin kişi tarafından işgal edilmişti. İngiliz, Fransız, Alman, Macar, Romen sefirleri ile birçok sefaret erkanı refikalarıyla birlikte gelmişlerdi."
Gazetenin sahibi ve başyazarı Yunus Nadi de cezbeye katılanlar arasındaydı. “Çok ruhani bir Kadir Gecesi” başlığını attığı başyazısında şöyle diyordu: “Asırlar ve asırlar sonra Türkler ilk defa olarak yeniden kendi dillerinde bir Kadir Gecesi ihya etmekle şüphesiz her zamandan ziyade bahtiyar oldular.”
1932 Ramazan’ı coşkusu son Cuma namazının kılındığı gün de gazetelerinin manşetlerinden düşmedi. Süleymaniye Camii’nde memleketin en ünlü seslerinden Saadettin Bey (Kaynak) ilk Türkçe hutbeyi okumuştu.
O Ramazan Türkçe ezan, Türkçe Kur'an diğer illere de yayıldı.
Ve iki yıl sonra, 24 Kasım 1934’te Atatürk’ün talimatıyla Bakanlar Kurulu, o Kadir Gecesi’nin organize edildiği Ayasofya Camii’ni müzeye çevirdi. 1 Şubat 1935’te açılan müzeyi Atatürk beş gün sonra ziyaret etti.
Habere şaşıranlardan biri de iki yıl önce Ayasofya’da bizzat Atatürk’ün organize ettiği Kadir Gecesi’ni manşetten veren Cumhuriyet’ti. “Kendi kendimizi tenkit” köşesinde Ayasofya Müze? başlıklı yazıda kibarca karar eleştiriliyordu: “Ayasofya’yı müze haline çevirmeğe çalışmakta bizce onun abideliğine halel veren bir hata vardır.”
Haşa… Türkiye laiktir laik kalacak. Ve tabii nerede o eski Ramazanlar…