Ayak takımı

Aysun Kayacı'yı kınamamak lazım. Evet kınanmamalıdır. ('Haklıdır' demiyorum, cümleyi herhangi bir noktasından anlar anlamaz hakaret döşeyen sunta arkadaşlara duyurulur.)

Zira bir zihniyetin cesurca gün yüzüne çıkmasından başka bir şey değildir Aysun Kayacı'nın dedikleri. Siz AKP'nin kapatılma davası, gerekçeleri, kabulü, Andıç medyasındaki eleştirilerin temelinde ne var zannediyordunuz? İşte bu zihniyet, bu düşünce ve bu sabit fikir vardır. Ve ne acı ki, değil AKP kim gelirse gelsin bu fikir değişmez, değiştirilemez. Zira zamana ihtiyaç vardır. Erdoğan, Gül yahut Arınç veya başkaları tek ayaklarını yere vurup uçsalar, havada süzülüp en yakalanmayacak kuşu yakalayıp getirseler bile bu algı ve önyargı değişmeyecektir.

Bir önceki YÖK Başkanı'nın AKP'nin ikinci kez seçilmesiyle yaptığı yorumu hatırlıyor musunuz: 'Bunlar devlete sahip olmak istiyor!' Hiçbir AKPli 'Kardeş hele bir gel bakalım, bu devlet dediğin de neyin nesidir, sahibi kimdir ki?' diye sormadı.

Gladyatör filmini herkes izlemiştir. Hani İmparator için hazırlanan kanlı oyunda Kartaca Savaşı canlandırılıyordu ve köleler kazanmıştı da, İmparator yağdanlığına dönüp, 'Kartaca'yı biz kazanmamış mıydık?' diye sormuştu!

Seçimi kaybeden ve bugüne kadar ülkenin yönetimini elinde tutan laikçi elit bu yenilgiyi bir türlü içine sindiremiyor. Kimi açık açık 'Demokrasi bizim neyimize?' diyebiliyor. Kimisi sinsi, görünüşte saygın ve saygılı gibi olurken, alttan alta en olmadık entrikaların ve kanlı oyunların hesabını yapıyor. Aysun Kayacı gibiler de saf saf, 'ayak takımı' diyebiliyor.

Şu hale bakar mısınız, Atatürk'ün bir dönem 'milletin efendisi' olarak gördüğü ve yücelttiği kesimi, şimdi kendisine Atatürkçü diyen zihniyet aşağılamaya, onlara 'bidon kafa, göbeğini kaşıyan' dedikten sonra nihayetinde 'ayak takımı' demeye varıyor iş.

Bu bir bilinçaltı, bir dışa vurumdur...

Meselenin özünde de bu vardır... Başörtüsünde de, bakan olmakta da, bürokrat olmakta da, kanunları demokrat yapmak için çabalarken engellenmeye çalışılmasında da aynı zihniyetin refleksleri vardır. 'Senin neyine?' denmek istenmektedir. Git hizmetçi ol, tarlada çalış, fabrikada işçi, atölyede ara ütücü o;l ama bu ülkeyi yönetmeye kalkışma, bu senin işin değil!

İşte bu ve buna benzer nedenlerden dolayı da Ergenekon'u küçümsüyor, görmezden geliyor ve hatta haklı görmeye kalkışıyor Andıççı zihniyet. Ömrünü cuntacılığa, içi köhnemiş ideolojilere adayan, darbe sevdalısı yaşlı adamlar yüceltiliyor...

Nitekim son gelişmeler işi çok ilginç ve artık perdesiz, paravansız bir platforma çekmiş durumdadır. 'Cumhurbaşkanı yargılanamaz' diyerek bir tek 'hıyanet-i vatan' ile suçlanabileceği gerçeğini hukuk birinci sınıf öğrencileri bile çok iyi bilirken, ülkenin en üst düzey yargısı bunun tersini yapabiliyor. Nasıl olsa kanunlarımızda 'ayak takımları yargılanamaz' diye bir madde yok. Bir başka darbe sevdalısının eşinin dediği gibi, 'Şıkır şıkır yargılanır, fıstık gibi de cezalandırılır!' Bu kadar yani...

Yalnız bir uyarım olacak Ergenekonseverler ve Andıç sevdalılarına... Hani siz böyle yaptığınız her çakallığın, bin bir türlü taklaların, olmadık oyunların savunmasını yaparken karşımıza laikliği -ve daha da fenası- Atatürkçülüğü çıkarıyorsunuz ya, en büyük fenalığı Mustafa Kemal'e yapıyorsunuz. En sonunda birileri çıkıp, 'Bitirdiniz Kemalizm'i, Atatürk'ün imajını siz kötüleştirdiniz.' diyecektir. Zira jakoben laikçilerin, laftan anlamaz Andıççıların ve darbe sevdalılarının, din düşmanlarının bu tür uygulamaları bir yerden sonra artık kabak tadı verecek ve kimse bu lokmayı yutmayacaktır.

Paradan başka ideolojisi, holdinginden başka kutsalı olmayan taşra tüccarları; sözüm sana değildir! Zira senin her devirde bir şekilde ayakta durabilecek postmodern bir hacıyatmaz olduğun tecrübeyle sabittir. Ancak Aysun Kayacı gibi saf saf fikir adı altında bütün bu vecizeleri yumurtlayanların da bir gün kenara çekilip, gerçek yüzünle karşımızda duracağını da unutma.

Demokrasi dediğin nedir ki, Kartaca gibi değil mi?

Zaman