Avusturya'daki İslam Yasa Tasarısı'nın, Müslümanları tehdit olarak gören bir zihniyetle ele alındığını ifade eden uzmanlar, tasarının bazı maddelerinin anayasanın “eşitlik” ilkesine, yasalarda yer alan "örgütlenme" ve "din ve inanç" özgürlüğüne aykırı olduğunu dile getiriyor.
Avusturya hükümeti tarafından 2 Ekim'de meclise gönderilen İslam Yasa Tasarısı'na yönelik tartışmalar sürüyor. Ülkede yaşan 500 bin Müslümanın pratikte kullandığı bazı haklara hukuki güvence getiren tasarı, aynı zamanda İslam cemaatinin finansman sağlama, dernek kurma ve dinin uygulama gibi haklarının engellenmesine yol açacak maddelerin eklenmesi tepkilere neden oldu. Sivil toplum örgütleri, hukukçular ve öğretim üyelerinin tasarıya yönelik eleştiriler genel olarak beş ana başlıkta toplanıyor.
Tasarıya yönelik eleştiriler
Tasarıda en fazla eleştirilen maddelerin başında “Yurt dışından gelen finansmanın yasaklanması" bulunuyor. Buna göre cemaatlerin "dini faaliyetlerini finanse edebilmek için ülke dışından para almaları” yasaklanıyor. Söz konusu maddenin, Protestan, Yahudi ve Katolikler için uygulanmadığı için anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtiliyor.
Tasarıya göre, 6 ay içinde bütün Müslüman dernekler kapatılacak ve kamu tüzel kişiliği kazanarak İslam cemaatinin birer parçası olacaklar. Bu maddenin Müslüman derneklerin denetim ve kontrol altına alınması amacıyla getirildiği ve "dernek kurma özgürlüğüne" aykırı olduğu ifade ediliyor.
Tasarıda, cemaate, “ihbar etme ve bilgi verme yükümlülüğü” getiren madde ise diğer dini cemaatlere uygulanmadığı için eşitlik ilkesine aykırı olarak değerlendiriliyor.
Tasarıya göre, "Üniversitede İslam teoloji dersi verilmesi ve bu eğitimi almış kişilerin camilerde görev alması" öngörülüyor. Bu madde "Müslüman olmayan profesörlerin eğiteceği imamlar, camilerde görev yapacak" yorumlarına neden oluyor.
Tartışılan bir diğer madde ise "her cemaatin kendi dini kaynaklarını Almanca olarak" sunması. Bu maddenin Almanca olmayan Kur’an-ı Kerim gibi dini kaynakların yasaklanması anlamına gelebileceği ileri sürülüyor.
Tasarının, anayasanın “eşitlik” ilkesine, yasalarda yer alan "örgütlenme" hakkına ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "dini öğretme ve uygulama" hakkını da içeren din özgürlüğüne aykırı olduğu ileri sürülüyor.
"Avusturya topraklarına has bir İslam yoktur, lakin dinin milliyeti olmaz"
AA'ya konuşan Salzburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi ve Avukat Dr. Metin Akyürek, İslam Yasa Tasarısı'nın yaklaşık 3 yıldır üzerinde çalışıldığının ifade edildiğini ancak bundan kendilerinin hiç haberdar edilmediğini söyledi. Tasarının son aylarda medya üzerinden yapılan radikalizmle mücadele adı altında Müslümanların zan altında bırakıldığı bir dönemde ortaya çıkmasının manidar olduğunu ifade eden Akyürek, tasarının Müslümanları tehdit olarak görülmesine neden olabileceğini düşünüyor.
Tasarıda derneklerin kapatılıp kamu tüzel kişiliği verilerek bir cemaat altında birleştirilmek istendiğini aktaran Akyürek, "Amaç bu derneklerin kontrol altına alınması olarak görülüyor. Oysa bu amacı mevcut dernek yasası da sağlayabilirdi" dedi.
Yasal düzenleme yapılacaksa Protestan, Katolik ve Yahudi cemaatlerine verilen bütün hakların Müslüman cemaatine de verilmesi gerektiğini, aksi takdirde anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağını vurgulayan Akyürek, "Devletin yasaları dindarı da dinsizi de bağlar ama dinin temeli, milliyet değil, dinin kendisidir. Avusturya topraklarına has bir İslam yoktur, lakin dinin milliyeti olmaz" diye konuştu.
"Müslümanların dernek kurma özgürlüklerinin engellenmesi anayasaya aykırıdır"
Salzburg Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi ve İslamafobi Uzmanı Dr. Farid Hafez ise tartışmalara neden olan İslam Yasa Tasarısı'nın bazı maddelerinin anayasaya ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu söyledi.