Avusturya'da aşırı sağcı partinin muhtemel galibiyeti endişe uyandırıyor

Avusturya’da 29 Eylül'de düzenlenecek genel seçimde aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinin (FPÖ) anketlerde birinci çıkması, sivil toplum kuruluşları (STK) başta olmak üzere toplumun birçok kesiminde endişeye yol açtı.

Genel seçime ilişkin son kamuoyu yoklamalarına göre aşırı sağcı FPÖ, yüzde 27 oyla yarışı önde götürüyor.

Seçim tarihinin duyurulmasından bu yana neredeyse bütün anketlerde aşırı sağcı parti ilk sırada çıkarken iktidarın büyük ortağı merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP) hariç bütün partiler, FPÖ ile koalisyon yapmayacaklarını kesin dille açıkladı.

ÖVP ise kapılarını FPÖ’ye tamamen kapatmazken partinin başındaki aşırı sağcı lider Herbert Kickl’in ülkenin güvenliği açısından tehlikeli bir isim olduğunu ileri sürerek onunla koalisyon görüşmesinin yapılmayacağını duyurdu.

Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen de FPÖ Genel Başkanı Kickl’e hükümet kurma yetkisi vermeyeceğini açıkladı.

Seçim ve sonrasına ilişkin olası gelişmeler, STK'ler başta olmak üzere toplumun belirli bir kesimini endişelendiriyor.

Avusturya vatandaşı ve 16 yaşını doldurmuş yaklaşık 6 milyon 400 bin seçmenin oy kullanmasının beklendiği seçime 9 parti ve 3 siyasi oluşum girecek. Ulusal Mecliste yer alacak 183 milletvekilinin belirleneceği seçimde yaklaşık 4 bin 700 aday yarışacak. Seçim barajı ise yüzde 4.

Ülke genelinde yaklaşık 9 bin 900 oy verme merkezinde, bölgeden bölgeye değişiklik göstermekle beraber, yerel saatle en erken 06.00'da başlayacak oy verme işlemi, en geç 17.00’de sona erecek. Seçmenler, ayrıca mektup yoluyla da oy kullanabilecek.

Avusturya'daki son kamuoyu yoklamalarına göre aşırı sağcı FPÖ’nün yüzde 27, merkez sağ ÖVP'nin yüzde 25, Sosyal Demokrat Partinin (SPÖ) yüzde 21, liberal Yeni Avusturya Partisi (NEOS) ile iktidarın küçük ortağı Yeşillerin yüzde 9'ar oy alması bekleniyor.

İsrail'in yaklaşık 12 aydır saldırılarını sürdürdüğü Gazze'ye dikkati çekmek için kurulan Liste Gaza (Gazze Liste) gibi siyasi oluşumlar da seçimde yarışacak.

Avusturya'da 30 yılı aşkın süredir insan hakları alanında çalışmaları ve aşırı sağa karşı yürüttüğü faaliyetleriyle tanınan sivil toplum kuruluşu SOS Mitmensch'in Başkanı Zeynep Burçak, AA muhabirine, pazar günü yapılacak seçimi değerlendirdi.

Burçak, aşırı sağcı partinin kamuoyu yoklamalarına göre birinci sırada olmasının kendisini kaygılandırdığını belirterek, FPÖ’nün sloganlarında, açıklamalarında artık bazı hususları üstü kapalı ifade etme ihtiyacını duymadığı, bu gidişatın kendisini ürküttüğünü söyledi.

"FPÖ'nün zaferi, demokrasi açısından hayırlı olmayacak"

FPÖ’nün seçimde birinci çıkması ya da alacağı oy oranından ziyade ülkedeki demokrasinin geleceğine ilişkin soru işaretlerinin en çok düşündürücü husus olduğuna işaret eden Burçak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bence bu seçim, bundan önceki seçimlerden, yine FPÖ’nün önde gittiği ya da koalisyonda olduğu seçimlerden çok daha farklı çünkü dediğim gibi verilen mesajlar ve kullanılan dil çok daha açık yani 'homojen bir halktan' bahsediliyorsa, 'geri göçten' bahsediliyorsa, 'Avusturya bir kaledir' deniliyorsa bunun altında bir şey aramamak lazım, zaten birçok mesaj çok açık veriliyor ve demokrasimiz için hayırlı olmayacağını düşünüyorum."

Burçak, aşırı sağın bu kadar yükselmesinde diğer partilerin de sorumluluğunun bulunduğunu savundu.

FPÖ'ye oy veren herkesin aşırı sağcı ya da ırkçı olmadığına işaret eden Burçak, seçmenlerin bazı konularda haklı kaygılarının olduğunu ancak diğer partilerin bu kaygı ve korkulara çözüm bulmadığını dile getirdi.

"Seçim sonrası Avusturya'yı zorlu bir süreç bekliyor" vurgusu

Aşırı sağcı partinin seçimde birinci olması durumunda Avusturya'da zor bir sürece girileceğine dikkati çeken Burçak, ülkede biri hariç diğer bütün partilerin FPÖ ile koalisyon kurmak istemediğini, seçmenlerin yüzde 50'sinin FPÖ ile koalisyona karşı çıkan partileri desteklediğini vurguladı.

Burçak, partilerin pozisyon olarak birbirinden çok uzakta durduğunu ve seçim sonrası olası koalisyon görüşmelerinin bu nedenle çok sancılı geçeceğini belirterek, "Başımızdaki Cumhurbaşkanı (Alexander Van der Bellen), büyük bir ihtimalle seçimleri kazanacak olan bir başbakan adayına (FPÖ Genel Başkanı Kickl) 'Bu görevi vermeyeceğim.' diyorsa bunu ciddiye almak lazım. Dolayısıyla bizi zor bir dönem, karışık bir dönem bekliyor." diye konuştu.

"FPÖ'nün söylemi herkesin söylemi oldu"

Aşırı sağın yükselişi karşısında göçmen kökenli seçmenlerin tercih ettiği partilerin "Bizi seçmezseniz aşırı sağ gelir." söylemine de değinen Burçak, "Şöyle bir algı oluştu: 'İnsanlar, buraya geliyorlar, kimse çalışmıyor ama devletten para alıyorlar. Kimse Almanca öğrenmiyor. Bunlar, tamamıyla FPÖ’nün söylemi ama bu söylem artık her yerde ve herkesin kullandığı bir dil haline geldi. Senelerce neden kimse çıkıp da söylenilen, iddia edilen sayıların doğru olmadığını, bu korkuların sebebinin başka kaynaklar olduğunu, neden bunları konu etmedi?" dedi.

Burçak, aşırı sağcı söylemin son yıllardaki belirleyiciliğine dikkati çekerek, merkez sağ ÖVP'nin, aşırı sağ FPÖ'nün yerini almaya çalıştığına ilişkin kamuoyunda oluşan kanıya katıldığını dile getirdi.

Herkese oy hakkı kampanyası

SOS Mitmensch olarak seçim öncesi başlattıkları "Pasaport fark etmez" kampanyasına da değinen Burçak, çalışmanın odağında Avusturya’da yaşayan ancak vatandaşlığı bulunmayan kişilere de oy kullanma hakkı verilmesinin olduğunu söyledi.

Dünyada vatandaşlığı bulunanların oy kullanabileceğine yönelik genel kabulün olduğunu vurgulayan Burçak ancak çok sayıda ülkede çifte vatandaşlık gibi bir uygulamanın bulunduğunu belirtti.

Burçak, Avusturya’da çifte vatandaşlık bir yana, burada doğmuş kişilerin bile doğrudan vatandaş olamadığına dikkati çekti.

"Avusturya'da doğup da Avusturyalı olamamayı anlayamıyorum"

"Ben hala Avusturya’da doğup da Avusturyalı olamamayı anlayamıyorum." diyen Burçak, vatandaşlık için öngörülen koşulların ciddi anlamda zorlayıcı olduğunu, dil ve kültür gibi önemli hususların yanı sıra aylık gelirin de birçok Avusturyalının kazabildiğinden daha fazla olmasının beklendiğini söyledi.

Burçak, bu kısıtlamalar nedeniyle 2050 yılında Viyana'da yaşayanların yüzde 50'sinin seçimlere katılamayacağını belirterek, "Şunu gözünüzde canlandırdığınızda nasıl bir demokrasiden bahsediyoruz? Şunu da söylemem gerekiyor: Biz, insanlara 'Siz, buradasınız ama buralı değilsiniz.' hissini verdiğimizde bu insanları hangi yollara, hangi yönlere itiyoruz?" diye sordu.

Dünya Haberleri

Fransa, Çad'daki bir askeri üsten çekildi
ABD'de binlerce Müslümanı bir araya getiren MAS-ICNA kongresi başladı
Azerbaycan basını: Kazakistan'da düşen Azerbaycan uçağının Rus füzesiyle vurulduğu tespit edildi
Papa'nın Gazze'ye saldırıları eleştirmesi üzerine Vatikan Büyükelçisi İsrail Dışişleri Bakanlığına çağrıldı
Avrupa'da evsizlik sorunu kontrolden çıkıyor