Avusturya'da aşırı sağ hükümet mi oluyor?

Georgetown Üniversitesinin The Bridge Initiative programında kıdemli araştırmacı olan Farid Hafez, Avusturya'nın aşırı sağcı partisi FPÖ'nün hükümet kurabilme ihtimalini kaleme aldı.

Farid Hafez / AA Analiz

Avusturya'da aşırı sağ hükümet mi oluyor: Hitler'den bu yana ilk "Volkskanzler"

Avusturya Halk Partisi (ÖVP), Sosyal Demokratlar (SPÖ) ve Liberaller (NEOS) arasındaki koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) lideri Herbert Kickl’a hükümet kurma yetkisi verdi. Bu durum, geçen eylüldeki ulusal seçimlerin nihai galibi olarak öne çıkan Kickl için önemli bir dönüm noktası oldu.


Başlangıçta, büyük partilerin tamamı ve hatta Cumhurbaşkanı, Kickl liderliğindeki FPÖ ile herhangi bir koalisyon ihtimalini reddetti. SPÖ’nün bu tutumu, 1990’lardan beri süregelen FPÖ karşıtı duruşu göz önüne alındığında şaşırtıcı değildi. Ancak, özellikle de 2017-2019 yılları arasında FPÖ ile kurulan ve skandalla sona eren koalisyon düşünüldüğünde, ÖVP’nin isteksizliği dikkat çekiciydi. O dönemde İçişleri Bakanı olan Kickl, FPÖ’ye karşı muhafazakar derin devletin komplosunu açığa çıkarmak amacıyla kendi istihbarat servisini baskına uğratmasıyla tartışmalı bir figürdü. Eski istihbarat yetkilileri, onun bu eylemlerini, FPÖ ile aşırı sağcı gruplar arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmaya yönelik bir çaba olarak görüyordu.

O zamandan beri, Kickl daha da kutuplaştırıcı bir figür haline geldi. Kickl'ın kendini “Korona diktatörlüğüne” karşı protestoların lideri olarak konumlandırması, FPÖ’nün geleneksel tabanının ötesinde seçmenleri cezbetmesini sağladı. 1990’larda FPÖ’nün ilk başarılı lideri Jörg Haider için konuşmalar yazan Kickl, şimdi Avusturya’nın Adolf Hitler’den bu yana ilk “Volkskanzler”i (Halk Şansölyesi) olmayı hedefliyor. Nazi dönemine dair güçlü çağrışımlar içeren bu terim, muhafazakar siyasi çevrelerde ciddi endişelere yol açıyor. Üstelik Kickl’ın, Müslümanlara yönelik ev baskınları, camilerin kapatılması ve Müslüman derneklerin yasaklanması gibi tartışmalı politikaları da kaygıları artırıyor. Bu tür politikalar, Sebastian Kurz (ÖVP) ve eski FPÖ başkanı Heinz-Christian Strache döneminde uygulanmıştı.

Yeni güç dinamikleri: FPÖ ve ÖVP’nin politika uyumu

Gözlemciler, FPÖ ve ÖVP’nin birçok politika konusunda ortak paydada buluştuğunu kabul ediyor. Ancak FPÖ’nün seçim zaferi güç dengesini değiştirdi ve ÖVP’yi bu kez müzakerelerde daha fazla taviz vermek zorunda bıraktı. Anketler, FPÖ’nün yüzde 35’in üzerinde oy alabileceğini öne sürerken, erken seçim ihtimali da gündemde. Dolayısıyla olası bir yeni seçim FPÖ’nün hakimiyetini daha da güçlendirebilir. Bu senaryoyla karşı karşıya kalan ÖVP’nin Genel Başkanı ve Avusturya Başbakanı Karl Nehammer istifa etti ve müzakereler için yeni bir liderin önünü açtı. Bu koşullarda, Kickl’ın aşırı sağın etkisini yansıtan bir hükümet kurma şansı önemli ölçüde artmış görünüyor. ÖVP ile birlikte FPÖ, katı göçmen karşıtı politikalar, milliyetçi bir Avusturya vizyonu ve medya ile sivil özgürlükler üzerinde daha otoriter bir duruş sergilemeyi savunuyor.

Kickl liderliğindeki bir hükümet, Vişegrad Grubu’na, özellikle de Macaristan'a yakınlaşarak göç karşıtı duruşunu sertleştiren eski başbakan Sebastian Kurz dönemine benzer politikalara dönebilir. Bu duruşun Kickl’ın liderliği altında daha da katılaşması bekleniyor. Avusturya’nın siyasi rotası, İtalya’da Giorgia Meloni, Hollanda’da Geert Wilders ve Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Donald Trump gibi isimlerle Avrupa’da yükselen aşırı sağın izlediği yolu takip edebilir.

FPÖ’nün dış politikası, özellikle Putin yanlısı eğilimleri ve Ukrayna’ya destek konusunda şüpheciliğiyle başka bir potansiyel değişim sunuyor. Uluslararası dinamiklerin değişmesi durumunda, özellikle ABD dış politikasındaki değişimlerle birlikte, Avusturya bu tutumunu kolayca yeni düzene entegre edebilir. Dış politika açısından, Almanya liderliğindeki Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi'ne katılım konusunda gerginlikler yaşanabilir. Bu girişim, 2027’ye kadar 19 Avrupa ülkesi arasında entegre hava savunmaları oluşturmayı hedefliyor. Ancak FPÖ bu girişime karşı çıkıyor ve bu durum, Avusturya’nın AB içindeki ilişkilerini daha da zorlaştırabilir. Ancak en acil sorun, kamu harcamalarının ele alınması olacak. Kurz hükümeti döneminde, özellikle Kovid-19 pandemisi sırasında yapılan aşırı harcamalar, Avusturya’yı Avrupa Komisyonu’nun Ekonomik ve Mali İşler Konseyi yapılandırması (ECOFIN) tarafından kınama alma riskiyle karşı karşıya bıraktı. Cezalardan kaçınmak için 21 Ocak’a kadar güvenilir bir mali plan sunulması gerekiyor.

Öte yandan, iş dünyasının ÖVP ile uyumu, FPÖ ile bir koalisyonu destekleme eğilimi gösteriyor. Neoliberal ekonomik politikalar, katı kanun ve nizam düzenlemeleri, göçmen karşıtı yaklaşımlar ve otoriter sosyal politikalar, Avusturya'nın Nazi Almanyası dönemini çağrıştıran savaş sonrası ilk "Volkslander" profilini oluşturabilir.

[Farid Hafez, Georgetown Üniversitesi’nin The Bridge Initiative programında kıdemli araştırmacıdır.]

Yorum Analiz Haberleri

Ateşkes ne anlama geliyor: Netanyahu, Hamas’ın otoritesini kabul etmek zorunda!
Sömürge elitlerin inşa ettiği sömürgeleştirme kültüründen kurtulmak!
Ailenin konumunu yeniden inşa etme zorunluluğu
Şehit şehit büyüyen bir zafer...
Siyonistler için tam bir hezimet tablosu