Avrupa’yı Müslümanlara yaptıklarından tanıyın

Ahmet Varol

İslâm ülkelerinde bulunan kiliselerden birinin çanlarının çalmasının engellenmesi halinde Batı’nın, Batı’daki medyanın nasıl yaygara koparacağını tahmin edebilirsiniz.

Ama Avrupa ülkelerinin çoğunda açıktan ezan okunmasına izin verilmez. Şimdi binanın cami veya mescit olduğunun uzaktan tespit edilebilmesi ve namaz kılmak isteyenlerin oraya rahatça ulaşabilmeleri için camilere minare eklenmesine bile yasak konuyor. Böyle bir yasağın konmasının sebebi minarelerden değil İslâmî sembollerden, görünümlerden ve işaretlerden rahatsızlık duymadır. Bu da Avrupa’nın yüzyıllar öncesinden taşıyıp getirdiği haçlı ruhunu hâlâ muhafaza ettiğini göstermesi açısından ibret vericidir. İşte bu ruh Avrupa’da çok farklı alanlarda kendini göstermektedir.

Almanya'da yaşayan Müslümanlar çeşitli problemlerle karşı karşıyalar. Bu problemlerin en önemlileri yönetimin, ülkedeki İslâmi gelişmelerden duyduğu endişe sebebiyle çıkardığı engellemelerden ve kasıtlı uygulamalardan kaynaklanıyor. Ayrıca Müslümanların tebliğ faaliyetlerinden Almanların etkilenmesini engellemek için onlara Müslümanları sevimsiz göstermeye ve onları Müslümanlardan uzaklaştırmaya çalışıyor. Müslümanlar aleyhindeki propagandaların etkisi de oluyor. Duisburg sokaklarına "Bilimsel araştırmalarda hayvanları kobay olarak kullanmaktan artık vazgeçin. Türkler bunun için yaratılmışlardır" diye pankartlar asılması bu tür propagandaların verdiği cesaretle gerçekleşmişti. Neonazi grupların güçlenmesi de Müslümanlar açısından büyük tehdittir. Mısırlı Bayan Eczacı Merve Şirbini’nin mahkemede, polislerin ve mahkeme görevlilerinin gözleri önünde 18 yerinden hançerlenerek şehit edilmesinin sıcaklığı hâlâ devam ediyor. (Bu konuda kişisel Web sitemizde yani www.vahdet.com.tr adresinde bulunan “Başörtüsü Şehidi” ve “Kasaturalı Alman Medeniyeti” başlıklı yazılarımızı okumanızı tavsiye ederim.) Hükümet İslâmi faaliyet yürütenlerin en ufak bir yanlışlığını affetmezken Neonazilerin Müslümanlar aleyhindeki eylemlerine ve terör faaliyetlerine çoğu zaman göz yumuyor. Bu da tabii ki Neonazilerin cesaretlerini artırıyor.

İsrail aleyhine en ufak bir şey yakaladığında antisemitist (Yahudi aleyhtarı) propaganda yapıldığı gerekçesiyle cezalandıran, bu politikasına binaen "İsrail Gerçeği" adlı bir kitabı Siyonistlerin açtığı bir dava sonunda antisemitist içeriğe sahip olduğu iddiasıyla yasaklayan İsveç, Müslümanların kutsal değerlerine yönelik her türlü hakaret içerikli yayına izin veriyor. Müslümanların yardımları ile ayakta duran "İslâm'ın Sesi" adlı yayınevini Yahudi aleyhtarı yayın yaptığı iddiasıyla kapatan İsveç yargısı, Müslümanların inançları ile alay eden Selman Rüşdi'nin "Şeytan'ın Ayetleri" kitabının yasaklanması için açılan davayı reddetti. Aslında bu İsveç’e has değil bütün Avrupa ülkelerine şamil tutumdur; fakat biz oradaki politikanın da görülmesi için bu konuda İsveç’ten örnek verdik.

İsveç yönetimi Müslümanlara Hıristiyan misyonerler vasıtasıyla da eziyet ediyor. Bu ülkede misyonerlik devlet tarafından destek görüyor. Hatta devlet "dar gelirli ailelerin çocuklarının eğitim ve bakımı ile ilgili kanun" gereği, maddi durumu iyi olmayan Müslüman ailelerin çocuklarını alarak eğitim ve bakımlarını üstlenmeleri üzere misyoner teşkilatlarına teslim ediyor. Söz konusu kanun en çok Müslüman aileler aleyhine işletiliyor. Dar gelirlilikle kastedilen, bir ailenin çocuklarının bakımını üstlenemeyecek kadar maddi imkânsızlık içinde olması değil elbette. Gelirinin belli bir düzeyin altına düşmesi o ailenin dar gelirli kabul edilmesi için yeterli sayılıyor. Kanun gereği Müslüman çocuklar İsveç kilisesinin koordinasyonu altında Hıristiyan ailelerin ve kuruluşların gözetimine veriliyor.

Bunlar Avrupa’daki İslâm karşıtlığının ve din özgürlüğü konusunda çifte standartçılığın boyutlarını ortaya koyan uygulamalardan sadece birkaç örnek. Bu örneklerde sözü edilen uygulamalar bugün Avrupa’ya hâkim zihniyetin çizgisini ortaya koymakta ve sistematik uygulamalara işaret etmektedir. Biz bu konuda daha önce de birçok yazı yazdık. Web sitemizde bulunan o yazılarımızdan konu hakkında daha geniş bilgi edinebilirsiniz.

Taziye: Değerli dostumuz, gazetemizin yazarlarından Malezya Uluslararası İslâm Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Serdar Demirel’in kayınvalidesinin vefat ettiğini öğrendim. Serdar hocaya, eşine ve bütün aile efradına başsağlığı, müteveffaya da Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum.

VAKİT