Yeni Şafak / Yasin Aktay
Mülteciler ve çocukları kimin umurunda?
Avrupa’da kayıp mülteci ve göçmen çocukları ile ilgili yazım, beklediğimden çok daha fazla ilgi gördü. Zaten mülteci kabul etme konusunda her türlü tedbiri alan Avrupa’nın hasbelkader ülkeye girebilmiş mültecilerin çocukları konusunda sergilediği büyük lakaytlık, kayıp çocukların sayısında en çarpıcı yansımasını buluyor.
Bu konudaki yazımla ilgili gelen sorulardan biri raporun bu konuda Türkiye’nin durumuna dair ne söylüyor olduğuydu. İstanbul Milletvekili ve AKPM Üyesi Serap Yaşar’ın hazırladığı raporda Türkiye’de özellikle kaybolan bir mülteci çocuk istatistiğine yer verilmemiş. Ya kaydı tutulmamış veya bu konuda kayıp çocuk oranı normal yerleşik insanların çocuk kayıplarından anlamlı bir farklılık göstermiyordur.
Avrupa’daki mülteci çocuklar konusunu gündeme getiren bir rapora bir Türk milletvekilinin imza koymuş olması, mülteci konusunda dünya ülkeleri arasında tartışmasız en insani yaklaşımı sergileyen Türkiye’ye yakışırdı. Neticede haklarını savunamayacak durumda olanların, gerçekten zulme maruz kalmış, mağdur ve mehcur edilmiş insanların derdini dert etmek insan olmanın en temel şartlarından. Onu dert etmeyen kendine insan demesin zaten diyeceğiz, ama ne yazık ki dünya tam da insan görünümlü böyleleriyle dolu.
Rapor aslında Avrupa’da kayıp mülteci çocuklarla ilgili çok çarpıcı, acı ve net bir tablo ortaya koyuyor. Kimsenin dikkat etmediği, nasılsa mültecidir deyip en lakayt yanlarımıza çarpıp geri giden gerçekliğiyle bu duruma biraz insani yanımızı kaşıyıp dikkat kesildiğimizde, mesela onların yerine kendimizi bir nebze koymayı başardığımızda durumun vahameti hissediliyor.
Bir dostumuz okuduğu ve “Büyük bir felaket. Bu korona kadar acı bir vaka bu trajik durum” diye nitelediği bu durum üzerine sormuş: “Bu raporun neticesinde her hangi bir cezai sorumluluk var mı kaybın oluştuğu ülkeler için? Yoksa sadece kayıp olduğu tespitinden öteye gitmiyor mu? Kız veya erkek sayıları belli mi? Peşini bırakmamak gerekmez mi? Netice nasıl hasıl olacak?”
Doğrusu AKPM’de oylanarak kabul edilmiş olan bu raporun kendisi bundan sonra AİHM’ne bu konuda yapılacak başvurularda karara varmak üzere referans alınacak bir yasama niteliğinde. O yüzden bu raporun kendisi başlı başına bu konunun gündeme gelmesi, bir duyarlılığın oluşması açısından bir hayli önemli. Serap Yaşar’ın bu konuyu biraz daha ileriye taşıması ve AKPM bünyesinde daha genel bir rapor için kolları sıvaması daha iyi olsa da, bu haliyle bile bu işlevi yerine getiriyor.
Ayrıca raporda yine bu konuda alınması gereken bazı tedbirler de bütün AB hükümetlerine hitaben öneriliyor. Raporun tespitlerine göre çocuklar daha güvenli bir bölgeye ulaşmak için insan kaçakçılarından faydalanmaktadır. Çocukların kaçakçılara yüksek meblağ ödemesi gerekiyor. Bu çocuklar, çoğunlukla yasal olmayan işçilik, fuhuş veya uyuşturucu satıcılığı gibi suçlara bulaşarak para elde etmeye çalışıyor. Avrupa’da kaybolan ve ailelerinden ayrı kalan çocukların sayısının 100 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Çocuklar, cinsel istismar, tecavüz, insan kaçakçılığı, şiddet, kölelik ve organ mafyası tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Çocukların can kaybının önlenmesi ve kayıp çocukların kayıt altına alınarak aileleri ile yeniden bir araya gelmeleri için açılacak adımlar belirlenmelidir. Bu adımların bazıları:
1. Çocukların korunmasına ilişkin özel gereksinimler göz önünde bulundurularak temel hak ve ihtiyaçları karşılanmalıdır,
2. Ebeveynlerine, aile üyelerine ve arkadaşlarına, bir çocuk mülteci veya göçmen kaybolduğunda çocuk koruma hizmetleri ve polise başvurmak için gerekli olan bilgilendirmeler yapılmalıdır,
3. Göçmen ve mülteci çocukların kaybolma durumlarıyla ilgili araştırmalar desteklenmeli ve geliştirilmelidir,
4. Polis ve adli makamlar arasındaki uluslararası iş birliğinin, çocuk mültecilerin ve göçmenlerin ortadan kaybolmasını önlemek amacıyla arttırılması gereklidir,
5. Kayıp çocukları bulmaya yardım eden sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları desteklenmelidir,
6. Kaybolan çocuk mülteci ve göçmenler, Interpol’ün sarı bültenlerine dahil edilmeli ve Schengen Bilgi Sistemi’nde ihbar konusu yapılmalıdır,
7. Mülteci ve göçmen çocukların mümkün olduğunca aileleriyle birlikte kalması sağlanmalıdır,
8. Basın, görsel-işitsel ve sosyal ağlar dâhil olmak üzere ulusal ve bölgesel medyanın, mülteci ve göçmen çocukların ortadan kaybolması ile ilgili durum hakkında tetikte olması ve farkındalığın arttırılması gereklidir.
9. Kayıt altındaki çocukların özel korunmaya ihtiyacı var. Belgesiz olanlar da yasalardan ve korunmadan tamamen yoksun durumda bulunuyor. Çocukların suç örgütlerinin elinde yok olup kaybolmalarına engel olmak, çocukların göçmen ve mülteci olarak koruma ve bakımdan yararlanmalarını sağlamak konularında ulusal parlamentolar ve hükümetlerin de sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekiyor…)
10. Refakatsiz çocuk mülteciler ve göçmenlerin, ebeveynlerinin bakımı ve korunmasının dışında oldukları için özellikle savunmasız olduğu ve bu bağlamda, üye devletlerin şunları sağlamaları gerektiği belirtilmiştir:
a. Mülteci ve göçmen çocukları aileleri ile yeniden birleştirmek amacıyla ebeveynlerini bulmak için aktif araştırmalar yapılması.
b. Refakatsiz çocuk mültecilere ve göçmenlere atanan vasilere, bir çocuk kaybolduğunda hemen çocuk koruma hizmetleri ve polisle bağlantı kurmak için etkili ve kolay erişilebilir mekanizmalar (yardım hatları gibi) sağlanması.
Bu önerilerin AB üyesi devletlere hitaben böyle bir raporla önerilmiş olması yine de çok önemlidir.