Avrupa'nın Katliam Siciline Dair Birkaç Örnek!

Ahmet Varol yazısında, Almanya Parlamentosu'nun 1915 olaylarıyla ilgili bir karar tasarısını onaylamasıyla birlikte tekrar gündeme gelen “Avrupa'nın katliam sicili” hakkındaki örneklerden birkaçını hatırlatıyor.

Avrupa'nın Katliam Sicili -1-

Ahmet Varol / Yeni Akit

Küresel emperyalizmin Avrupa kanadı da Türkiye’yi ne zaman sıkıştırmak istese hemen 1915 olaylarını gündemine taşır ve bununla ilgili bir oylama yapar. Aslında Türkiye, özelde Avrupa’nın genelde Batı emperyalizminin katliamlarını resmen tanımak ve bu katliamlardan dolayı Batı ülkelerini kınamak için parlamentosunda oturumlar düzenlemek istese günde en az on farklı oylama düzenlemesi gerekir. Bir yıl boyunca hiç kendi işiyle uğraşmasa, sadece söz konusu ülkelerin katliamlarını resmen tanımak ve bu katliamlardan dolayı kınama yapmak için parlamentoda oturumlar düzenlese yine bitiremez. Belki bir seçim dönemini ülkenin kendi işlerini dondurup söz konusu katliamlarla ilgili oylamalara ayırması gerekir.

Fakat işin kötü tarafı diğerlerinin emperyalist baskı güçlerini kullanma imkânlarının bulunması, Türkiye’nin ise bu imkândan yoksun olması. Türkiye’nin bu imkânı elde edebilmesi için ise ümmet kimliğine geri dönmesi ve İslâm âlemiyle birlikte hareket etmesi, Müslüman halkların desteğini aktif bir siyasi desteğe dönüştürmenin yollarını araştırması gerekir.

Biz her ne kadar küresel politikalarda stratejik açıdan çok fazla gündeme taşınıyor olmasa da bugünkü ve müteakip yazımızda Avrupa’nın kanla yazılmış kirli sicilinden bazı kısa notları okuyucularımızın gündemine taşımak ve gerçekte Türkiye’yi sadece devlet olarak değil halkıyla birlikte mahkûm eden emperyalist güçlerin kendilerinin nelerle yargılanmaları gerektiği üzerinde düşünmelerine yardımcı olmak istiyoruz.

Batılılar, Afrika kıtasını sömürgeleştirdikten sonra Müslümanları silahtan ve diğer din kardeşlerinin desteğinden mahrum bırakıp onları istedikleri gibi ezip işkenceye maruz bıraktılar. Pek çok Afrika ülkesinde Müslümanları ağır baskılarla dinlerini değiştirmeye zorladılar. Dinlerini değiştirmek istemeyenleri de topluca katlettiler. Zengibar’da 26 bin Müslümanın 23 bini yani ortalama yüzde 88’i öldürüldü. Bu da yaklaşık her on Müslümandan dokuzunun öldürülmesi demekti. Afrika’nın toplumsal yapısını düşünürsek bu insanların yarıya yakınının 18 yaşın altında çocuk, kalanların da yarıdan fazlasının kadın olduğunu tahmin edebiliriz. Bu da öldürülenlerin yüzde 75’inin kadın ve çocuklardan oluştuğunu gösterir.

Uganda’daki katliamlar sonucu 20. yüzyılın başlarına doğru Müslümanlar azınlık durumuna düşürüldüler. Avrupa’nın yönlendirdiği Uganda hıristiyanları sadece 1980-85 yılları arasında 100 bin Ugandalı Müslümanı şehit ettiler. Bu katliamdan kaçan 400 bin Müslüman da Zaire, Ruanda ve Sudan’daki mülteci kamplarına sığınmak zorunda kaldı. 150 bin kadar Müslüman da Uganda içindeki toplama kamplarına alındı. Uganda’da bu zulümleri işleyen Batılılar ve onların ülke içindeki güdümlüleri, bir yandan da Afrika Müslümanlarını sevimsiz, vahşi ve hor göstermek amacıyla Ugandalılarla ilgili bir sürü yamyam hikayesi uydurarak sahip oldukları iletişim araçları vasıtasıyla bütün dünyaya yaymayı başardılar.

1830’da Cezayir’i işgal eden Fransa sadece 1954-62 Cezayir Kurtuluş Savaşı süresince bir buçuk milyon Müslümanı şehit etti. Fransızlar bu savaşta mücahitler üzerinde caydırıcı etkisi olması için esir ettikleri kişileri uçaklardan atıyorlardı. Fransızlar benzer katliamları Tunus ve Fas’ta da gerçekleştirdiler.

Sekiz asır Endülüs’e hükmeden Müslümanlar bu bölgede büyük bir medeniyet oluşturdular. Endülüs Emevi devletinin yıkılmasından sonra burayı işgal eden İspanyollar bölgeye yerleşmiş olan bütün Müslümanları öldürdüler ve Müslümanların kurmuş olduğu pek çok eseri yıktılar.

Osmanlıların Balkanlardan çekilmek zorunda kaldığı 1912 yılında Müslümanlar üzerinde baskı ve zulüm de başladı. Osmanlı döneminde nüfusun üçte ikisini Müslümanların oluşturduğu Batı Trakya’da katliamlar ve sürgünler sebebiyle bugün oranları yüzde yirminin altına düşmüştür.

İngiliz Channel 4 televizyonu yayınladığı bir programda gizli belgelere dayanarak İngiliz Hava Kuvvetleri’nin 1920-30 yılları arasında Irak’ta Kürt köylerine yaptıkları saldırılarda binlerce sivili öldürdüklerini bildirdi. O dönemde İngiliz Hava Kuvvetleri 30. Filo komutanlığı yapmış olan M. Gale programda yaptığı konuşmada “Kürtlerin uygar yaşam biçimi konusunda bizi örnek almamaları durumunda onları yola getirmemiz gerekiyordu. Bunu da bombalar ve silahlarla yapıyorduk.” diye söyledi.

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye