"Avrupa'nın Kaçınılmaz Esmerleşmesi"

Atilla Yayla, Yeni Şafak'ta kaleme aldığı yazıda Dünya nüfusundaki muhtemel artış ve mevcut savaşlar sonucunda Avrupa'ya yapılması kuvvetle muhtemel olan yoğun göç dalgaları hususunda Avrupa'yı "insanî" tedbirler almaya dâvet ediyor.

Atilla Yayla - Avrupa'nın Kaçınılmaz Esmerleşmesi / Yeni Şafak

Dünya nüfusu 7 milyar civarında. 2050'li yıllarda bu sayının 12 milyara ulaşması bekleniyor. Bunun anlamı şu: Elli yıldan az bir süre içinde yerkürede yaşayan inanların sayısı neredeyse ikiye katlanacak ve nüfus istikrara kavuşacak. Toplam nüfus tarihte görülmüş en yüksek seviyeye çıkacak. Dünyada şimdiye kadar yaşamış ve ölmüş tüm insanların sayısının 100 milyar kadar olduğunu hatırlarsak, bunun ne büyük bir rakam olduğunu daha kolay idrak edebiliriz.

Artan nüfus hem mevcut sorunların yoğunlaşmasına hem de muhtemelen yeni sorunların ortaya çıkmasına yol açacak. En başta gelen sorun, dünya kaynaklarının hızla artan nüfusu beslemeye yetip yetmeyeceği olacak. Ciddiye alınan araştırmalar ve onlara dayanan projeksiyonlar, bu konuda fazla bir sorunla karşılaşılmayacağını, hayatın akışının olağan seyrinde sürmesi hâlinde 12 milyar insanın beslenebileceğini gösteriyor. Tabî ki, beslenmeyle iç içe geçen enerji, su, çevre gibi problemler de var. İster istemez gelecek yıllarda insanlar, kuruluşlar ve ülkeler bu konularla her daim meşgul olacak.

Dünya nüfusu artıyor ama artışın ülkeler ve kıtalar arasında dağılımı eşitsiz. Zengin dünyada nüfus artışı neredeyse durdu, hatta bazı yerlerde nüfus azalma sürecine girdi. Rusya, İtalya ve Japonya nüfus erimesinde başı çeken ülkeler. Buna karşılık, fakir yerlerde nüfus hızla artıyor. Afrika ve Asya bu artışa liderlik ediyor. Dünyanın bir tarafındaki nüfus artışı da diğer taraflarındaki nüfus azalışı da problemler yaratıyor. Zengin ülkeler işgücü azlığıyla, fakir ülkeler işgücü fazlalığıyla karşılaşıyor. Görünür gelecekte bu kalıp değişmeyecek. Bunun sonucunda yeryüzünde tarihte görülen en büyük nüfus hareketleri vuku bulacak. Fakir ülkelerden zengin ülkelere doğru müthiş bir nüfus akışı meydana gelecek.

Şu sıralarda Suriye'deki iç savaşın yansıması olan acı tablolarla karşılaşıyoruz. Yürek parçalayıcı ölümlerin ve sefaletlerin manzaralarını gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından takip ediyoruz. Savaşların elim sonuçları dramatik biçimde olan bitenin farkına varmamıza yardımcı oluyor. Ancak, savaşlar olmasa da nüfus hareketleri vuku bulacak. Zengin ülkeler nüfus açığını kapatmak isterken fakir ülkelerin insanları daha iyi hayat şartları arayışı içinde zengin coğrafyalara doğru yola çıkacak. Ne yapılırsa yapılsın, bunun önüne geçme imkânı yok.

Gittikçe hızlanan ve sayıları her gün artan göçmenler ve mülteciler sorunuyla kamuya yansıyan nüfus akımları zenginleri, özellikle Afrika ve Asya'ya komşu olması yüzünden Avrupa'yı çok ilgilendiriyor ve endişelendiriyor. İkide bir insan haklarının mucidi ve tekelci sahibiymiş pozu veren Avrupa ülkelerinin birçoğu kültürlerinin derinliklerinde bir ırkçılık barındırıyor. Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkeleri Güney'den gelen nüfus akışından rahatsız. İstiyorlar ki sınırları istemedikleri kişilere kapalı kalsın ve izin verilmeyen hiç kimse ülke topraklarına giremesin. Bu tavrı/politikayı meşrulaştırmak için çeşitli gerekçeler ileri sürüyorlar. Göçmen/mülteci akınının işsizlik yaratacağı, kültürel çatışmalara yol açacağı, ekonomiye zarar vereceği başlıca iddialar. Ancak, bu iddiaların hepsi temelsiz, geçersiz. Son zamanlarda Müslüman mülteci akımının Avrupa'nın Hristiyan değerlerini tahrip edeceğini iddia etmeye başladılar. Bu da gösteriyor ki, Avrupalılar dinlerini ve kültürlerinin safiyetini insan hayatının ve insan haklarının önüne koymakta.

Avrupa, ne yaparsa yapsın, eski kıtaya yoğun nüfus akışını engelleyemez. Fakir ve istikrarsız ülkelerdeki pek çok insan, her yol ve yönteme başvurarak, daha iyi yaşama şartları, istikrar ve belirlilik arayışı, canını kurtarma vs. gibi sebepler ve umutlarla Avrupa'ya akacak. Başka bir ifadeyle, Avrupalı ırkçıların tüylerini diken diken edecek şekilde, Avrupa nüfusunun ortalama rengi esmerliğe doğru kayacak. Yani Avrupa esmerleşecek. Bu kaçınılmaz gidişi engelleme istikametindeki tüm çabalar boşa gidecek. Avrupalılar bu doğal olguya direnmek yerine hakikati kabul edip şimdiden beraber yaşama kurallarını ve mekanizmalarını güçlendirme yolunda çaba sarf etseler kendileri için de dünya için de çok daha faydalı bir iş yapmış olurlar.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!