Mervan Bishara / Mücerret
Avrupa’nın ırkçı bahçıvanı Josep Borrell
Üst düzey AB diplomatının Avrupa’yı bir bahçe ve dünyayı istilacı bir orman zehirli benzetmesi, tarihi tersine çevirir.
Avrupa’nın en kıdemli diplomatı Josep Borrell’i, Belçika’nın Bruges şehrindeki yeni Avrupa Diplomatik Akademisi’nin açılışında dinlerken, Avrupa’yı bir bahçeye ve dünyayı bir ormana benzettiği açıklamaları sırasında sadece şaşkınlık ve öfkeyle başımı sallayabildim.
Diplomatik olmayan duyarsızlığı ve ırkçılığı olmasaydı, açıklamaları çok fazla yorumu hak etmezdi. Konuşması bilgelik açısından kısa, klişeler ve çelişkiler açısından uzundu. Kötü hazırlanmıştı ve kötü temsil edildi.
Yine de, Avrupa Birliği’nin Dışişleri ve Güvenlik Politikasından sorumlu üst düzey bir temsilcisi için bu bir dip noktasıydı. Tam Avrupa siyasetinin daha kötüye gidemeyeceğini düşünürken Borrell gerçeği söyledi. Paternalist ( bir devletin veya bir kimsenin bir başka kimseye, bu kimsenin iradesine karşı olacak şekilde müdahale etmesi) kendini beğenmişliğiyle, Avrupa’nın geleceği olan genç zihinli diplomatları tam bir kibir ve üstünlük konuşması ile zehirledi.
Borell konuşmasına cinsiyetçilik yaparak selefi ve akademinin direktörü Federica Mogherini’yi genç görünümü için överek başladı. Katalanların eşekler yerine boğaları tercih ettiğine atıf yapan bir imada bulunarak Trumpvari bir tavırla dünyayı, yüz yüze gelinmesi gereken kırmızı bir paçavraymış gibi hızla ölçtü ve dinleyicilerindeki genç ruhlardan Avrupa’nın yakın gelecekte başına gelebilecek tehlikelere karşı dikkatli olmalarını istedi. “Avrupa bir bahçedir ama dünyanın geri kalanının çoğu bir ormandır ve orman bahçeyi işgal edebilir” diye ahkam kesti.
Onlara öğrettiği küçük bahçe, bir duvar örerek kendini savunamaz. Neden? Niye? “Çünkü ormanın güçlü bir büyüme kapasitesi var ve duvar bahçeyi korumak için asla yeterince yüksek olmayacak.”
Çözüm nedir? Ardından can alıcı cümle geldi: “Bahçıvanlar ormana gitmeli. Avrupalılar dünyanın geri kalanıyla çok daha fazla meşgul olmak zorundalar. Aksi takdirde dünyanın geri kalanı bizi farklı yol ve araçlarla istila edecek.”
Bu çocuksu ve son derece ürkütücü metafordan daha fazla alıntı yapabilirdim ama sanırım resmi anladınız.
Bu çocuksu ve son derece ürkütücü metafordan daha fazla alıntı yapabilirdim ama sanırım resmi anladınız.
Sonuç olarak: Harika, müreffeh ve özgür Avrupa, kısır dünyamızda bir istisnadır ve “bahçıvanları” ormana gidip dünyayı uygarlaştırmaya yardım etmedikçe uzun süre hayatta kalamaz.
Bahçıvanlar hakkındaki tüm riyakarlığı bana, Afrika’daki yoksul yerliler üzerinde yeni bir ilacı deneyerek birçoğunu öldüren veya sakat bırakan ilaç firması hakkında gerçek hayattan esinlenen John le Carre kitabı ve filmi olan The Constant Gardener’ı hatırlattı.
Gerçek hayatta, Avrupa’nın Afrika ve dünya ile angajmanı, ilaç testlerinin çok ötesine geçerek sömürgeciliğe, köleliğe, soykırımdan gölge savaşlarına ve doğal kaynakların çalınmasına kadar çok sayıda yağmalama gerçekleştirdi.
Ancak Avrupa’nın hafızası kendi tarihleri söz konusu olduğunda bile bazen kısa ve seçici olabilir. Avrupa gerçekten bir bahçeyse, kıta çapında bir mezarlığın üzerine sürülen bir bahçedir. Borrell, iki dünya savaşı ve birçok iç savaş da dahil olmak üzere yüzyıllarca süren dini, milliyetçi ve emperyal savaşları unuttu. İspanya iç savaşı ve 1975’te sona eren 36 yıllık kanlı diktatörlüğe Katalan diplomatın özellikle aşina olması gerekiyordu.
Avrupa’nın yaptığı bu kötülüklerin yanında kutlanacak pek bir şey olmadığı anlamına gelmez. Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’ndan faşizmi yendiğinden beri birlik, güvenlik ve refah açısından çok başarılı oldu.
Ancak son yıllarda neo-faşist ve aşırı sağ siyasetin kıta genelinde yükselişi, İtalya gibi önemli ülkelerdeki seçim zaferleri, kibir değil, ihtiyat nedenidir ama yine de, eğer sözde sosyalist olan Borrell’in ırkçı tonu dikkate alınacak bir şeyse, Avrupa’nın Sol veya Sağ tarafından yönetilip yönetilmediğinin ne önemi var? Domates, domatestir.
Borrell, aynı konuşmada, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana Avrupa’nın daha güçlü ve ABD’den daha bağımsız hale geldiğini iddia ettiğinde de yanıldı, gerçek tam tersi. Daha zayıf, daha soğuk, daha savunmasız bir AB, Washington’a daha fazla boyun eğer hale geldi.
Yine de kendini beğenmiş diplomat Borell, savaş devam ederken savaşın etkileri konusunda özellikle yanıltıcı konuşma yapıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Avrupa’yı daha büyük bir savaş konusunda uyarırken aynı zamanda diplomasiye hazır olduğunu belirtti ama Borrell şimdilik herhangi bir diplomatik çözümü reddetmeyi seçti.
Borell siyasi çözüm yerine, Moskova’nın Ukrayna’da nükleer silah kullanması durumunda, bunun Avrupa’nın hayatta kalması için ne anlama gelebileceğini düşünmeden Rus ordusunun “yok edileceği” tehdidinde bulundu.
Irkçı konuşma gibi, bu da pervasız bir tırmanış, Avrupa’nın en üst düzey diplomatı mesleğe başlamak isteyen gençlerle veya bu konuda herhangi biriyle konuşurken kullanması tamamen uygunsuz bir dil seçti.
Borrell ilham veren motive edici büyük konuşmasını bitirmek için son bir bilgelikle, müstakbel diplomatlara başlarını kaldırmalarını ve sadece Avrupa’nın değil, aynı zamanda “orman”ın da iyi bahçıvanları olmalarını söyleyerek, onlara mutlu diplomatik safariler diledi.
Şaka bir yana, Borrell’in ırkçı söylemi, uluslararası ilişkilerin mevcut durumunda son derece tehlikeli. Bu dili her şeyden önce Avrupa kınamalıdır, Batı daha iyi temsilcileri hak ediyor, dünya da Avrupa’dan daha iyisini hak ediyor.
Hepimiz ne ekersek onu biçeriz.
Çeviri: Ömer Faruk Madanoğlu