Avrupalı ev sahiplerinin ötekileri: Misafir işçiler

Almanya ezici çoğunluğu Türkiye’de gelen Müslüman göçmenleri misafir işçiler (gastarbeiter/ quest workers) olarak tanımlıyor.

Ergün Yıldırım, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan yazısında Avrupalıların Müslüman göçmenlere karşı bakışlarını yorumluyor:

Almanya’da yapılan ve bu ay yeni yayınlanan bir sosyoloji araştırması, Avrupa’da Müslüman göçmenlerin durumu hakkında epeyce aydınlatıcı bilgiler veriyor. Çalışmanın adı: “Batıya Tehdit mi? Müslüman Göçmenler, Hristiyanlar, Dindar Olmayan Yerli Batı Avrupalılar”. Goethe Üniv. Sosyal Bilimler Fakültesi’nde C.C. Czymara ve Leibniz Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden M. Eisentraut tarafından gerçekleştiriliyor. Çalışma, son on yıl içinde yapılan araştırma bulgularından da ciddi anlamda yararlanıyor. Araştırma, bir yandan oldukça objektif bilgiler sunuluyor öte yandan da Avrupalıların bilincini ve tutumlarını yansıtıyor. Bu açıdan da önemli. Çünkü yükselen çatışma sürecinde hem Müslüman göçmenlerin durumlarını hem de ilgili Avrupalı bilinci öğrenme şansına sahip oluyoruz.

Araştırma, “insan değerleri” üzerinden giderek Müslüman göçmenler, dindar Hristiyanlar ve dindar olmayan yerleşik Avrupalı insanlar arasındaki ilişkileri araştırıyor. Dört ülke odağa alınıyor: Almanya, Fransa, İsviçre, Belçika eğitimli, zengin, endüstrileşmiş ve zengin toplumlar. Bu dört ülkede Müslümanlar ortalama nüfusa göre daha gençler ve doğum oranı daha yüksek. Siyasal seçkinler ve kamuoyu gelecekte demografik değişimde Müslüman göçmenlerin çoğalması açısından endişeler duyuyor. Belçika’da Müslümanlar ile Hristiyan ve dini olmayanlar arasında değerler arasında ciddi sorunlar yaşanmıyor. Fransa’daki göçmenler kolonyal bir tecrübenin sonucunda ortaya çıkıyorlar. Fransa’nın sert laikliği ve kiliseden ayrı katı tutumu İslam da dâhil tüm dinlere karşı oldukça sınırlayıcı. Okullarda dini eğitim yok ve başörtüsü de yasak. Laikçiler ve dindarlar arasında gerginlik, özellikle Müslümanlar düzeyinde daha fazla yansıyor. Dini fundamentalizm de özellikle Fransa’daki göçmen Müslümanlar arasında yoğun. Fransa’da başörtü okullarda yasaklandığı zaman Fransız kamuoyunun bir tepkisi de olmadı. Çünkü yaşanan terör saldırıları toplumda belli bir bakış açısı oluşturmuş.

Almanya ezici çoğunluğu Türkiye’de gelen Müslüman göçmenleri misafir işçiler( gastarbeiter/ quest workers) olarak tanımlıyor. Bu göçmenleri işçiler piyasasında değerlendirmeyi planlamış. Almanya diğer Avrupa ülkeleri ile mukayese edildiğinde dinsel fundamentalizm düşüktür. Kamuoyu da çoğunlukla ya negatiftir ya da nötrdür. Hatta 2015-16 tarihinde Almanya ciddi bir Müslüman göçmen kabul etti. İsveç’te dini fundamentalizm düzeyi düşüktür ve Müslüman dindar göçmenler Avrupalılara karşı daha dostça tutumlar içindedir. Buraya gelen Müslümanların çoğu sığınmacıdır, işçi göçmenlerin oranı düşük. İsveç güçlü sosyal devlet, demokrasi ve liberal değerlere sahip. Asimilasyoncu politikalar yerine çok kültürlülük değerlerine ve pratiklerine sahip.

Araştırmada bu şekilde ülkelerin farklı göçmenlik tecrübelerine dikkat çekilir. Dikkat çekici olan bahsedilen ilişkiler üzerinde edilen bulgulardan yola çıkılarak yapılan saptamalar. Özellikle Müslüman göçmenler ile ilgili saptamalardır bunlar. Buna göre bu ülkelerin ortak özelliği liberalizm, bireylik ve sosyal güven, Kilise’nin azalan tarihsel akraba temelli kurumların düşüşü ile geliştiler. Oysa Müslümanlarda akrabalık ve kolektivizm düzeyi yüksek. Müslümanlardaki aşkın/kutsal ben ısrarı ve gelenekten dolayı derin bir muhafazakarlığa yol açıyor. Bireyleri belirsizlikten kurtaran otoritelere aşkın sadakati pekiştirir. Müslüman göçmenler, Hristiyanlara göre daha yüksek oranda muhafazakâr, aşkın ve geleneksel değerlere bağlıdır. Hedonist değerler düşüktür. Hedonist değerler eğlenme ve kendi kendine zevk almak ile ilgilidir. Bunlar ise dinde şımarma ve düşkünlük görülmektedir. Yine Müslümanlarda fundamentalizm ve gelenekçilik(traditionalism), Hristiyanlara göre çok daha yüksek. Örneğin homoseksüellik ve toplumsal cinsiyet eşitliğine( gender equality) karşı aldıkları dışlayıcı tavır da bunu net bir biçimde ortaya koymaktadır. Müslümanlar Allah’ı ve geleneği literal okumakta ve ümmeti kolektif bir aidiyet olarak görmektedir. Fundamentalizm ve gelenekçilik Avrupalı Müslümanlar arasında daha çok dindar olanlar arasında yer alan bir form. Avrupalılar, Müslüman göçmenlere karşı negatif bir tutum içinde. Şiddet ve nefret suçları Müslümanlara yansıyor. Özellikle sağ politik elitlerin retoriği sık sık onlara karşı düşmanca ve “İslami terör” ile ilişkili ele alınıyor. Müslümanların ben aşkınlığının evrenselliği, “ayrımcı evrensellik hipotezini” doğruluyor.

Müslümanların kutsal evrensellik içine yerleşmeleri, “ayırımcı evrensellik” adıyla olumsuzlaşıyor. Bilimin nasıl da ideolojik bir tutuma yöneldiğini görüyoruz. Avrupalı sosyal teorisyenler, Avrupa bilincinin kendini merkezde tutmasını yansıtıyor. Avrupa değerlerine “insani değerler” denirken, Müslümanların evrensel aidiyetine “evrensel ayırımcılık” deniyor. Onlar ev sahibi, Müslüman göçmenler ise misafir işçiler. Kaç kuşak geçerse geçsin yine de göçmendir, misafir işçilerdir. O, her halükarda ev sahibinin bir “göçmen ötekisidir”. Kendini ötekilik içinde kuran modern Avrupa’nın, Yahudiler sonrasındaki ötekisi mültecilerdir, Müslüman göçmenlerdir.

Yorum Analiz Haberleri

2024 senesinde coğrafyamızdaki siyasi olaylar
Birleşmiş Milletler neden yeni Suriye'de rol almamalı?
Suriye Devrimi'ne Kur’an penceresinden bakış
İran kendi ipini çekiyor…
Ekran karşısında beyni çürüyen bir nesil...