Ömer Özkızılcık / Serbestiyet
Sessiz istila yok; Suriyelilerin doğum oranları da nüfusu da azalıyor
Türkiye’deki birçok ırkçı, uzun bir süredir “sessiz istila” argümanını öne sürerek Türk demografisinin değiştiğini iddia ediyor. Hatta bu kişiler, Türkiye’deki Suriyelilerin nüfusun çoğunluğunu oluşturabileceğini bile öne sürdüler. Maalesef, Türk hükümeti, Suriyelilerin geçici koruma altında olması nedeniyle geleceğe yönelik kesin rakamlar ve hesaplamalar sağlamıyor. Ancak, son veriler gösteriyor ki, tüm Suriyeli sığınmacılar Türkiye’de kalsa ve kimse Suriye’ye dönmese ya da başka bir yere gitmese bile, Suriyeliler Türkiye nüfusunun %6’sını bile oluşturamayacak. Şimdi, rakamlara yakından bakalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamalarına göre, Türkiye’de kadın başına doğum oranı 1,51’e düşmüş durumda. Nüfusun korunması için gerekli oran ise 2,1. 2018 yılında Türkiye 2,0 oranına ulaşmış ve bu, üreme oranının altına ilk kez inmişti. O zamandan beri, bu düşüş eğilimi devam etti. 2014 ile 2018 arasında 6.535.141 çocuk doğarken, 2019 ile 2023 arasında bu sayı 5.370.556’ya düştü; bu, beş yıllık periyotlar arasında %17,82’lik bir düşüş demek.
Ancak, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan rakamlar Suriyeli sığınmacıları kapsamıyor. Türkiye İstatistik Kurumu yıllık rakamları yayınlasa da, aynı kurum tarafından Suriyeli sığınmacıların doğum sayıları hakkında doğrudan bir rakam yayınlanmıyor.
Ancak, Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı düzenli olarak Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların sayısını yayınlıyor. 18 Nisan 2024’te yayınlanan rakamlara baktım. 0-4 yaş arası Suriyeli çocuk sayısı 408.164. 5-9 yaş arası Suriyeli çocuk sayısı 528.560. Beş yıllık periyotta Suriyeli çocuk sayısı %22,78 azaldı.
Türkler arasında doğum oranlarındaki yüksek düşüşe rağmen, Suriyeli sığınmacılar arasındaki düşüş oranı çok daha yüksek. Gerçekte, bu oldukça anlaşılabilir ve beklenen bir durum. Önümüzdeki dönemde Suriyeliler arasındaki düşüş oranı Türklerden daha yüksek olmaya devam edecek. İnsanların her yerde ve her zaman gösterdiği bazı psikolojik özellikler vardır. Bunlardan biri, savaş ile doğum oranı arasındaki korelasyondur.
Savaş ne zaman ve nerede olursa olsun, insanlar doğum oranlarını ciddi şekilde artırır. Aynı şey Suriyeliler için de geçerli oldu. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılardan yola çıkarak, 11-14 yıl önce 360.670 olan çocuk sayısı, 5-9 yıl önce 528.560’a fırladı. Şimdi ise, savaşın demografik etkisi azaldıkça Suriyeliler savaşın psikolojik etkilerini daha fazla geride bırakıyor.
İkincisi, Türkiye’deki Suriyeliler neredeyse tamamen şehirlerde yaşıyor. Tüm Suriyeli sığınmacıların %98,15’i kentsel alanlarda yaşıyor. Kırsal yaşama kıyasla, kentsel yaşam yüksek doğum oranları için uygun değildir. Kentselleşmenin doğum oranları üzerindeki etkileri dünya genelinde ve Suriyeliler için de geçerlidir. Suriyelilerin aksine, kırsal alanlarda yaşayan Türklerin doğum oranının düşüş hızı daha yumuşaktır.
Son olarak, Suriyeli sığınmacılar Türkiye’deki yaşam koşullarına uyum sağlıyor. Devlet politikalarının eksikliğine rağmen, Suriyeli sığınmacılar Türk toplumuna entegre oluyor. Geçen her günle, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların doğum oranı Türk vatandaşlarınınkiyle aynı hale gelecektir. Aynı şey Almanya’daki Türkler için de olmuştu.
Gelecek demografik projeksiyon
Son on yılın Türkiye’deki Suriyeli çocuk ve Türk çocuk sayısına baktığımızda, Suriyeli çocuklar toplamın %7,29’unu oluşturuyor. Ancak, Suriyeli çocukların sayısı ilk beş yılda %7,48’den son beş yılda %7,01’e düştü. Yukarıda belirtildiği gibi, Suriyeli sığınmacılar arasındaki doğum oranları, Türk vatandaşlarına göre daha hızlı düşmeye devam edecek. Bir noktada, Türkiye’deki Türkler ve Suriyeliler arasındaki doğum oranı benzer hale gelecek; dolayısıyla Türkiye’deki Suriyelilerin yüzdesi bir sınır noktasına ulaşacak.
Eğer Türkiye’de yeni büyük bir göç hareketi olmazsa ve tüm Suriyeli sığınmacılar Türkiye’de kalsa, ne olur?
Bu hayali sınırlamalar içinde, tüm Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de kalması durumunda, Türkiye’nin geleceğinde Suriyeli sığınmacıların toplam sayısı %6’nın altında kalacaktır.
Şu anda, Türkiye nüfusu içindeki Suriyeli sığınmacıların yüzdesi %3,52 ve Suriyeliler arasındaki doğum oranı Türklerden çok daha hızlı düşüyor.
Türkiye’de ikamet izni olan 146.424 Suriyeliyi ve Türk vatandaşlığına sahip 237.995 Suriyeliyi hesaba katsak bile, toplam yüzde %6’ya ulaşmayacaktır – hatta tüm Suriyeliler Türkiye’de kalsa bile.
Ancak, bu varsayım bile yanlıştır. Tüm Suriyeliler Türkiye’de kalmayacak.Son 3 yılda Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların sayısı artmamış, azalmıştır. 2021 yılında Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların sayısı, geçici koruma altında 3,7 milyon ile zirveye ulaşmıştı. O zamandan beri bu sayı 3,1 milyona düştü. O dönemde Suriyeli sığınmacılar Türkiye’nin yaklaşık %4,6’sını oluşturuyordu. Şimdi ise %3,52. Üç yıl önceki bir projeksiyon, bize şimdi gösterdiğinden daha farklı ve yüksek bir sonuç gösterirdi.
Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların sayısındaki yaklaşık 600 bin azalma, yeni doğumlara rağmen iki ana nedenden kaynaklanmaktadır. Bu azalmanın ana nedeni, Avrupa’ya giden Suriyeli sığınmacıların kayıtlarının iptal edilmesidir. Bilindiği üzere, 1 milyondan fazla Suriyeli Türkiye’den Avrupa’ya kaçtı ve iltica başvurusunda bulundu.
Bu azalmanın ikinci nedeni ise Suriye’ye dönüşlerdir. İçişleri Bakanlığı’na göre, Haziran 2023’e kadar en az 562 bin Suriyeli Suriye’ye döndü. O zamandan beri geçen 16 ayda, sınır kapılarında yayınlanan verilere göre, “gönüllü dönüş” kapsamında 100.000’den fazla Suriyeli daha döndü.
Suriyelilerin Suriye’ye dönüşü, Türkiye’deki Suriyelilerin çoğunluğunu içermeyecek, ancak “gönüllü dönüş” ve “deportasyon” süreci büyük olasılıkla devam edecektir. Kaç Suriyelinin Türkiye’de kalacağını ve kaçının Suriye’ye döneceğini veya başka bir yere gideceğini net bir şekilde değerlendirmek mümkün değildir, sadece tahmin edilebilir. Bu nedenle, Türkiye’nin gelecekteki demografik yapısının nasıl olacağını ve Suriyelilerin yüzdesinin ne olacağını tahmin etmek kişiye bağlıdır. Ancak, şu anda bir şey net: Bu tahmin %6’nın altında kalmalıdır.
Avrupa’daki ırkçılardan ithal edilen sessiz istila yalanı
Yukarıdaki tahminleri daha da gerçekçi yapmak adına ‘sessiz istila’ kavramını da ele almak gerekiyor. Aslında Türkiye’deki ırkçıların ortaya attığı ve büyük ilgi gören bu kavram yeni icat edilmiş bir mesele değil. Türkiye’deki ırkçıların neredeyse her zaman yaptıkları gibi, Avrupa’daki Türk ve Müslüman düşmanlarından kopyalayıp Türkiye’ye uyarladıkları bir kavramdır. Avrupa’nın diğer ülkelerini bilmiyorum ama ‘sessiz istila’ kavramı Almanya’da 2009 yılında çok meşhur olmuştu. O zaman da milyonlar bu tarz içerikler izlemiş ve Avrupa’nın sessizce Müslümanlaştığını ve Avrupa’daki Müslümanların doğum oranlarıyla Avrupa’nın çoğunluğunu oluşturacakları argümanları vardı.
Türkiye’deki ırkçılar Avrupa’dan kopyalarken, kalitesizliklerinden dolayı kendilerini güncellemiyorlar ve aksisi ispat edilmiş ve geçmişte kalmış argümanlara ve söylemlere yöneliyorlar. ‘Sessiz istila’ kavramını Almanya’da meşhur yapan ‘Die Islamisierung des Abendlandes’ isimli düşük kaliteli animasyon videosu 2009 yılında yayınlandı. Aradan geçen 15 yıl sayesinde artık çok net olarak videoda iddia edilen öngörülerin ne kadar yanlış olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Şöyle ki:
2009 yılında yayınlanan videoda 2024 yılında Hollanda’nın nüfusunun %50’sinin Müslüman olacağı iddia edilmekteydi. Hollanda’daki Müslümanların ve Hollandalıların doğum oranları baz alan bu ‘öngörü’ ise gerçeklikle alakası olmadı. Bugün Hollanda’nın sadece %6’sı Müslüman. Videoda Belçika’nın 2025 yılında %33 oranında Müslüman olacağı öngörülmüş. Bugün Belçika’da Müslüman oranı %5. Bu öngörü de tutmamış. Videoda Fransa için 2027 yılında %20 Müslüman olacağı iddia edilmiş. Aradan geçen 15 yılda Fransa’daki Müslüman nüfus %10 olmuş. Rusya için ise ‘birkaç yılda’ Rusya’nın %40 Müslüman olacağı hesaplanmış. Ancak Rusya’daki Müslüman nüfus oranı aradan geçen 15 yıla rağmen %18 olmuş. Son olarak, Almanya için yine doğum oranları üzerinden 2050’de Almanya’nın bir İslam ülkesi olacağı iddia edilmiş. Aradan geçen 15 yılda %6,5 seviyesi ancak yükselmiş Müslümanlar.
Kısaca, bir etnik veya dini azınlığın yada göçmen grubun gelecekteki nüfusa oranını hesaplamak oldukça zor bir iş. Bir grubun anlık doğum oranları baz alınarak bir hesaplama yapmak çok büyük bir hata. İnsan tabiatını göz ardı eden bu yaklaşımların tek bir amacı var: Korkutmak. İnsanları korkutarak, insanların sağlıklı düşünmesini ve bir konuyu sağlıklı bir şekilde tartışmasını engellemeyi hedefliyorlar.
Türkiye’deki ırkçılar Avrupa’daki ırkçı hocalarından aldıkları dersler neticesinde Türk halkını yalanlarla korkutup, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar ve genel göç meselesinin sağlıklı bir şekilde tartışılmasını engelliyorlar. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar meselesini ve bu meselenin geleceğini hepsi Türkiye’de kalsa bile %6 olmayacak bir kitle olarak ele almak nereye, ‘sessiz istila’ ile karşı karşıyayız diyerek ele almak nereye.