Katıldığı bir programda Memur-Sen'e tüm hizmetlerinden dolayı şükranlarını sunduğunu belirten Erdoğan, "Memur-Sen'in kurucusu şair ve mütefekkir değerli abimiz, güzel insan Akif İnan'ı da rahmetle yad ediyorum. Kendisi bu tabloları görememiş olsa da Türkiye'nin zor günlerinde, 1995 yılında diktiği fidanın artık koca bir çınar olduğuna bizler bugün hep birlikte şahitlik ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Kurulduğundan beri 28 Şubat döneminden başlayarak, Türkiye'nin tüm zor dönemlerinde özgürlüklerden yana tavrıyla Memur-Sen'in diğerlerinden farklı bir konumda yer aldığını vurgulayan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Kadınlara, engellilere, gençlere yönelik özel komisyonlarıyla her kesime hitap eden Memur-Sen, milli iradenin yanında ortaya koyduğu kararlı ve samimi duruşuyla da ayrıca takdiri, şükranı hak ediyor. 2007'de cumhurbaşkanlığı seçimi krizinde, AK Parti'nin kapatılma davasında, yine Memur-Sen hakkaniyet mücadelesinin ve hakikat mücadelesinin en ön saflarındaydı. Yeni anayasa çalışmalarında, Çözüm Süreci'nde, 17-25 Aralık darbe teşebbüslerinde Memur-Sen yine mücadele safının en önündeydi. Eğitimde 4+4+4 projesinin hayata geçmesinde, kamuda görev yapan kadınlarımızın başörtü sorunlarının çözümünde sergilediği öncü rolle Memur-Sen hakkın, hakikatin, adaletin yanında olduğunu gösterdi. İmam hatip okullarının katsayı mücadelesinde Memur-Sen onların yanında yer aldığını gösterdi. İmam hatip okullarının, meslek liselerinin orta kısımlarının kapatılması olayında yine hakkın ve hakikatin yanında yer aldı."
"Sizler en büyük sivil gençlik teşkilatı olarak gururumuzsunuz"
Erdoğan, artık katsayının kalktığını, istenilen üniversiteye girildiğini, gençlerin, istiklalin ve istikbalin nesli olarak yetişeceklerini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Memur-Sen, bu genç kadrosuyla sizler, ülkemizdeki 400 bin üyenizle Türkiye'nin en büyük sivil gençlik teşkilatı olarak gururumuzsunuz, ümidimizsiniz. Sizlerin bir farklılığı var. Sizleri, bu ülkede taşla, molotofla, maskeyle, ellerinde demir bilyelerle yakmakla, yıkmakla değil fikirle, ilimle, irfanla, kültürle, saygıyla, sevgiyle mücadele verilebileceğini gösteren gerçekten örnek bir gençlik olarak görüyorum.
Sizleri, üstad Necip Fazıl'ın deyimiyle 'Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik' olarak görüyorum. Buradaki her bir genç kardeşimin, 'kim var' diye seslenildiğinde sağına ve soluna bakmadan, 'ben varım' cevabını vereceğine, dava taşını gediğine koyacağına yürekten inanıyorum."
"Bu ülkenin gençliği Gezi'de gördüğünüz vandallar değildir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu ülkenin gençliği Gezi'de gördüğünüz vandallar değildir. Bu ülkenin gençliği, etek giyerek sokakları ateşe veren o provokatörler değildir. Bu ülkenin gençliği, masum kızlarımızı alçakça katleden o ırz düşmanları asla değildir. Bu ülkenin gençliği işte buradadır. İşte burada karşımda duran gençler, sizler, bu ülkedeki gençliğinin ta kendisisiniz. Birileri ısrarla diğerlerini gündeme getirebilir, diğerlerini ön plana çıkartabilir. Ama biz biliyoruz ki bu ülkenin, milletin gençlerini asıl temsil edenler, ahlakınızla, çalışkanlığınızla, bilginizle, enerjinizle sizlersiniz. Rabbim sizlerden razı olsun" diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün güya medeniyetin, insan haklarının, özgürlüklerin zirve yaptığı günümüz dünyasında çocukların, kadınların, yaşlıların, masum sivillerin acımasızca katledilmesini acıyla, üzüntüyle duyuyoruz, görüyoruz. İşte Suriye, işte Irak. İşte Mısır'da Esmalarımız şehit oldu. Bitmedi, Myanmar'da, Ruanda'da, bütün bunlar oldu. Somali'de bütün bunlar oldu. Dünya ne yapıyor? Dünya seyrediyor. Biz, Suriye'den ve Irak'tan 2 milyon insana ev sahipliği yaparken tüm Avrupa'da 250 bin kişi var. Bizi gördükleri zaman ne diyorlar? 'Bütün bu yaptıklarınız, her türlü takdirin üstündedir.' Ey Batı, kendine gel, kendine. Bu, bizim medeniyetimizin, inancımızın gereğidir de onun için bunu yapıyoruz. Savaşın da savaşmanın da bir şerefi, bir haysiyeti bir ahlakı vardır."
"Dünya yaşananlara sessiz"
Masum insanların, kadın, çocuk, yaşlı denmeden üzerlerine bombalar atıldığını belirten Erdoğan, ''İsrail, Gazze'de bu bombaları yağdırdı. O annesinin kucağında, plajda babasının kucağında atılan silahlara, bombalara yapacak hiçbir şeyi olmayan yavrunun nasıl sarıldığını anasına biliyoruz değil mi ve orada şehit oldu'' dedi.
Dünyanın bütün bu yaşananlara sessiz olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Uluslararası sularda Marmara gemimize nasıl saldırdıklarını gördük, değil mi? Bütün bu olaylar ortada. Kafalarına kurşun sıkılarak, palalarla doğranarak, askeri araçlarla üzerlerinden geçilerek insanlar katlediliyor. İşte ülkemizde, şimdi soruyorum Diyarbakır'da beş kat yükseklikte apartmandan atılarak üzerinden geçilen genç hakkında, acaba onlar adına sokaklarda bulunanlar, o gençler bunu nasıl izah edecekler? Kalkıp da işte dün İstanbul'da, Türkiye'nin değişik yerlerinde her tarafı kan gölüne çevirmek isteyenler acaba Yasin ile ilgili olan o tavırlarını neyle izah edecekler?''
Cumhurbaşkanı Erdoğan, adil olmadıktan, hakkın ve hakikatin yanında yer almadıktan sonra hiçbir toplumun iflah etmesinin mümkün olmadığını vurguladı.
''Üç maymun'' benzetmesi
Erdoğan, ''Denizdeki balıktan gökteki kuşa, topraktaki karıncaya kadar her konuda her konuda hassas olan modern vicdan, ne acıdır ki bu hadiseler karşısında adeta üç maymunu oynuyor. Bu zulümleri ne duyuyor, ne görüyor, ne konuşuyor. Ne zamana kadar? Ta ki işin ucu, ateşin sıcaklığı kendisine dayanana kadar. O zaman da meseleye sadece ve sadece kendi güvenliği, kendi refahı açısından bakıyor ve yeni zulümlere, yeni acılara sebebiyet verecek bir tavır içine giriyor'' değerlendirmesinde bulundu.
''Suriye'deki çatışmalardan kaçan mültecilere Avrupa kapıları, Amerika kapıları tam anlamıyla duvar'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Kendi vatandaşlarının burnu kanadığında dünyayı ayağa kaldıranlar, Akdeniz'in adeta bir mülteci mezarlığı haline dönüşmesine adeta seyirci kalıyor. Onlar sadece örgüte katılan üç-beş vatandaşlarının derdindeler.''
''BM'ye güncelleme gerekiyor''
Cumhurbaşkanı Erdoğan ''Esed, kendi halkından 350 bin kişiyi katlederken, bir ülkeyi, tarihi yok ederken onlar hala Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyindeki dengeleri gözetmenin çabası içindeler. İşte onun için diyorum ki, dünya beşten büyüktür'' diye konuştu.
BM Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin bu konuda samimi olmaları halinde BM'nin reforme edilmesi gerektiğini artık kabul etmeleri gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Artık biz Birinci Dünya Savaşı'nı yaşamıyoruz, o günün şartlarını yaşamıyoruz. İkinci Dünya Savaşı'nı yaşamıyoruz, o günün şartlarının da artık çok, çok dışındayız. Artık Birleşmiş Milletle'e bir güncelleme gerekiyor. Eğer samimiyseler, sadece Avrupa'nın, sadece Asya'nın, sadece Amerika'nın temsil edildiği bir BM Güvenlik Konseyi değil tüm dünyanın temsil edildiği bir BM Güvenlik Konseyi. Her dinin temsil edildiği bir BM Güvenlik Konseyi. Yok 'daimi üyeymiş', yok 'geçici üyeymiş' böyle bir mantık olmaz. Orada 15 ülke mi olur, 20 ülke mi olur, belirlenir, hepsi de daimi olur, dönerli olur, icabında 1 yıl veya 2 yıl süreyle görev yaparlar ve dünyada BM Güvenlik Konseyinde görev yapmayan hiçbir ülke kalmaz. Sürekli dönerli. Adalet budur.''
Şu anda dünyanın kaderinin beş tane ülkenin elinde olduğunu belirten Erdoğan, ''Onların içinde bir ülkenin iki dudağının arasında. 'Evet' derse tamam, 'Hayır' derse olmuyor. Öyle bir adalet olabilir mi? Mısır'da hem de canlı yayında, tüm dünyanın gözü önünde, demokrasi talebinden başka suçu olmayan sivil halk kurşunlanarak öldürülürken onlar bu masum insanların değil darbecilerin, katillerin yanında yer aldılar'' dedi.
''Biz asla böyle olmadık, olmayacağız''
Filistin'de, Myanmar'da, Türkistan'da insanlar inançlarından dolayı zulme uğrarken, en vahşi şekilde öldürülürken modern vicdanın, kutup ayılarının azalan sayısına odaklanmış durumda olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Yaptıkları bu. Bir tarafta kendisine karşı savaşmış, kendisini öldürmek için oraya gelmiş olana merhametle muamele eden bir anlayış. Öteki tarafta en acı manzaralar karşısında bile vicdan pusulası çalışmayan günümüz modren dünyası. Biz asla böyle olmadık, olmayacağız. Sevgili gençler, bizim dedelerimiz böyle olmadı. Bizim ecdadımız, şairlerimiz böyle olmadılar. Asım'ın neslinde bakıyorsunuz Akif hiçbir zaman bize böyle nasihatta bulunmadı.''
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un ''Zulmü Alkışlayamam'' şiirinden "Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum, kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum, kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim, 'adam aldırma da geç git' diyemem aldırırım, çiğnerim, çiğnenirim, Hakkı tutar kaldırırım, zalimin hasmıyım amma severim mazlumu" dizelerini okuyarak, şöyle devam etti:
"Asım'ın nesli bu. Biz, insanı yaradılmışların en şereflisi gören bir inancın mensupları olarak vicdan pusulamızı asla kaybetmeyeceğiz, asla devre dışı bırakmayacağız. Biz, dünyanın en muhteşem cenklerini yapmış, en muhteşem zaferlerini kazanmış bir ecdadın torunları olarak, atalarımızın savaşın en sıcak anında dahi ortaya koydukları o asil duruştan asla vazgeçmeyeceğiz. Bu bizim zaafımız değil tam tersine bizi diğerlerinden ayırt edici vasfımızdır. Selahattin Eyyubiler, Alparslanlar, Fatihler, Kanuniler, Çanakkale kahramanları işte bu şekilde tarihteki şerefli yerlerini almışlardır."
''Safahat, yastık altı eseriniz olsun''
Erdoğan, 100. yıl dönümüne ulaşılan Çanakkale'ye bir de bu gözle bakmak, bugünün dünyasında olup bitenleri buna göre değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Bu önemli yıl dönümü vesilesiyle Mehmet Akif Ersoy'a kulak verilmesini istedi.
Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale şiirini başlı başına bir ibret vesikası olarak niteleyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Gençler, tavsiyem şudur: Safahat, Mehmet Akif'in o muhteşem eseri, sizin yastık altı eseriniz olsun. Onu okurken istirahate çekilin, öyle bir eser olsun. Üstelik o Akif ki ülkesine, milletine olan sevgisine, bağlılığına, tutkusuna rağmen uzun süre vatanından ayrı kalmak zorunda olmuştur. Ömrünün son döneminde ülkesine döndüğünde de takip edilmiş, fişlenmiş, varlığı bir tehdit olarak görülmüştür. Buna rağmen milletimiz Akif'i her zaman bağrına basmış, gönlündeki müstesna yerinde muhafaza etmiştir. Buradaki her bir arkadaşımın Akif'in Safahat'ının tamamını sık sık okumasını, üzerinde düşünmesini arzu ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra, Mehmet Akif Ersoy'un şiirinden, Asım'ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar. O, rüku olmasa dünyada eğilmez başlar. Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor. Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker, gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi, Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın, gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın" bölümünü okudu.
"Tarihe gömülmek istense bile sığmayacak, namusunu çiğnetmeyecek, Asım'ın nesli burada mı? Rüku dışında eğilmeyecek başlar burada mı" diye soran Erdoğan, salondakilerin hep bir ağızdan "Evet" yanıtı üzerine, "Maşallah Rabbim birliğinizi, beraberliğinizi, kardeşliğinizi, sevginizi, mücadelenizi, azminizi artırsın diyorum. Amin desin hep birden yiğitler, Allahuekber gökten şehitler, amin amin Allahuekber." dedi.
Bu program için Genç Memur-Sen'lileri tebrik eden Erdoğan, konuşmasını "Çalışmalarınızın, ülkemizin, milletimizin, kardeşliğimizin, bir ve beraber oluşumuzun inşallah dirliğine vesile olmasını diliyorum" sözleriyle tamamladı.