Avrupa Rus enerjisi olmadan yaşamayı öğrenebilecek mi?

Emily Schultheis, Avrupa'nın enerji tüketim alışkanlıkları ve Rusya'ya olan bağımlılığı hakkında değişen dengeleri yazarken dikkat çektiği hususların Türkiye için de geçerli olduğunu akıldan çıkartmamak gerekiyor.

Emily Schultheis / Perspektif

Avrupa Rus enerjisi olmadan yaşamayı öğrenebilecek mi?

Geçtiğimiz hafta sonu Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve üst düzey yetkililerden oluşan bir heyet, Almanya’nın sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminalinin açılışı için Kuzey Denizi’nde kıyısı bulunan Wilhelmshaven’deydi. Kuzey ve Baltık denizlerindeki liman kentlerinde açılması planlanan beş terminalden ilki olan bu yüzer tesis, Almanya ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinin bu kışı -ve daha sonrakileri de- enerji konusunda bağımlı oldukları Rusya’dan gaz ithalatına son vererek atlatma stratejisinin bir parçası.

Scholz “Bugün ülkemiz için güzel bir gün ve tüm dünyaya Alman ekonomisinin güçlü olmayı sürdürecek, üretecek ve bu sorunun üstesinden gelecek durumda olduğuna dair iyi bir işaret” diyordu. “Bunu başarabileceğimizi söylediğimizde, mesela burada, Wilhemshaven’de, bu yılın başında böyle bir terminal kurulacağını dile getirdiğimizde çoğu bunun mümkün olmadığını, bunun başarılamayacağını söylemişti. Bunların tersi oluyor.”

Rusya’nın yaklaşık 10 ay önce Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana Almanya gibi Avrupa ülkeleri Rusya’nın enerjisi olmadan yaşamanın nasıl olacağını oldukça zor bir yoldan öğrendi. Kremlin başından itibaren neyi varsa enerji siyasetine yatırarak Avrupa’nın enerjisine bağımlılığını Avrupa liderlerinin arasını bozmaya ve AB’nin birleşik bir cephe olarak Ukrayna’ya verdiği desteği zayıflatmaya yönelik bir silah olarak kullanmaya çalışıyor. Bunda büyük ölçüde başarısız oldu.

Rusya Eylül ayında Kuzey Akım-1 boru hattından Avrupa’ya gaz akışını kestiğinde, AB liderleri bu durumun Birlik içinde tam anlamıyla bir enerji krizine yol açabileceği uyarısında bulunmuştu. Almanya da dahil olmak üzere birçok AB ülkesi hızlıca enerji kullanımını kısmaya yönelik önlemler aldı ve vatandaşlarını da aynısını yapmaya çağırdı. Bununla birlikte, hızla yükselen enerji fiyatları ve rekor düzeye varan enflasyon da Avrupalıların cüzdanları ve şirketlerin kâr oranı üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor.

Artık kış geldiğine göre aniden şiddetli bir enerji sıkıntısının baş göstereceği endişesi en azından şimdilik önemli ölçüde azaldı. Gaz rezervleri neredeyse dolu, ülkeler yüksek enerji fiyatlarının oluşturduğu baskıyı hafifletmeye yönelik destek paketlerine yatırım yapıyor. AB liderleri de diğer ülkelerden gaz ve petrol almak yoluyla bir an önce Rusya’dan enerji ithalatını ikame etmeye ve kendi yenilenebilir enerji altyapılarını genişletmeye çalışıyor.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden (Center for Strategic and International Studies) enerji uzmanı Ben Cahill, “Onlarca yıldır bağımlı olduğunuz şeyi öyle çabucak değiştirmek azımsanacak şey değil” diyor. “Kışa girerken, şimdiye dek, Avrupa nispeten hazırlıklıydı, zira bu konuya yeniden eğilerek önemli bir çaba sarf etti. Nispeten iyi durumdalar.”

Yine de Cahill, AB ülkelerinin enerji ihtiyaçlarını Rusya’yı tümden aradan çıkararak karşılaması gerektiğini kabul ederek başlayacakları gelecek kışın çok daha sert geçeceğini de ekliyor. Önümüzdeki yaz Rusya’dan büyük miktarda ucuz gaz akışı olmadan, boşalan gaz depolama tanklarının doldurulması da buna dahil. Cahill “Sorunun büyüğü önümüzdeki yıllarda ne olacağı” diyor. “Çünkü giderek daha da zorlaşacak.” 

Bu durum, içinde bulunduğumuz kışın kolay geçeceği anlamına gelmiyor. AB’nin Rusya enerjisinden hızla uzaklaşmasının hızla artan enerji fiyatlarının hızına yetişmeye çalışan şirketler ve haneler için olduğu kadar, tüketici ve işyerlerinin faturalarını karşılamaya destek sağlamaya yönelik yüksek maliyetli kurtarma paketleri sunan ülkeler için de bir bedeli var. Özellikle soğuk bir kış, enerji kullanımının hızla artmasına ve rezervlerin de hızla tükenmesine neden olarak enerji sıkıntısı yaşanabileceği endişesini yeniden canlandırabilir.

Örneğin Almanya’da bu ay özellikle çok soğuk geçen bir hafta nedeniyle enerji kullanımında geçtiğimiz yıllara kıyasla sadece yüzde 5 oranında bir azalma oldu. Bu da ülkenin enerji tüketiminde yüzde 20’lik bir azalma sağlama hedefinin büyük ölçüde altında kalıyor. Almanya’nın Federal Ağ Ajansı başkanı Klaus Mueller, bu kullanımın “bir sapma” olarak kalması gerektiği uyarısında bulundu. Mueller “İyi önlemler aldık ama yine de temkinli olmamız gerek” diyor.

Bu durum hem AB hem de ulusal düzeydeki liderleri harekete geçirerek hızlıca Rusya’nın boşluğunu doldurmaya çalışmak zorunda bıraktı. Dikkatlerini savaşın AB’nin uzun vadeli enerji hedeflerini nasıl etkilediğine ve hatta bazı yönlerden bu hedeflere nasıl yardımcı olduğuna çevirdiler.

Yenilenebilir enerji atılımı

AB liderleri, bu savaşın Birlik’in yenilenebilir enerji hedefine doğru harekete geçmesi bakımından umut verici olduğunu söyledi. Daha önce yenilenebilir enerji kaynaklarını genişletme konusunda diğerlerine katılma yönünde tereddüdü olan ülkeler sonunda diğerlerine katıldı ve halihazırda bu konuda çalışmalarına başlamış olanlar da daha fazla yatırım yapıyor. Sonuçta, REPowerEU paketinin bir parçası olarak, AB bu hafta yenilenebilir enerji hedefini 2030’a kadar yüzde 45 artırmakta karar kıldı. Bu hedef daha önceki yüzde 40 hedefinin üstünde. (AB, şu aralar, toplam enerjisinin yüzde 20’den biraz fazlasını yenilenebilir kaynaklardan alıyor.) Uluslararası Enerji Ajansı’nın yeni raporu, dünyanın önümüzdeki beş yılda, enerji arzına son 20 yılda eklediği kadar yenilenebilir enerji ekleyebileceğine işaret ediyor.

Almanya’nın merkez sol Sosyal Demokratlardan Avrupa Parlamentosu üyesi Tiemo Wölken, “Rusya’nın Ukraynalılara karşı korkunç savaşının gerçekten pek çok şeyi değiştirdiğine ve fosil yakıtlardan çok daha çabuk uzaklaşacağımıza inanıyorum” diyordu. “Bunun kısa vadede bir engel olduğu kesinse de orta ve uzun vadede kesinlikle yenilenebilir enerjiye bir destek.” 

Öte yandan kısa süre içinde Rusya’nın petrol ve gazının yerini doldurma çabasında olan Almanya gibi ülkeler, enerji açığını kapatmak üzere bazı eski kömür santrallerini yeniden devreye alıyor. Fransa, Avusturya, Hollanda ve İtalya gibi ülkeler inaktive edilmiş kömür santrallerini yeniden hizmete sokuyor. Bunun yanında AB ülkeleri Katar gibi ülkelerle uzun vadeli gaz sözleşmeleri için müzakerelerde bulunuyor. Politikacıların dediğine göre bu sözleşmeler nihayetinde ülkeleri 2030 yılına kadar ihtiyaç duyacaklarını düşündüklerinden daha fazla gaz satın almak zorunda bırakabilir.

Avrupa Parlamentosu’ndaki GroenLinks Partisi’nin Başkan Yardımcısı Bas Eickhout, “Belirli bir yerde, 2030’a kadar kaç gaz sözleşmesine gireceğimizi hesap edersek, Rusya ile yaptığımızdan daha fazla gaz sözleşmemiz olur muhtemelen” diyor. “Bu da 2030’dan sonra iklim nötrleştirme hedeflerimiz için sorun olur ki hâlâ politikacıların kafasında bu yeterli değil.” 

Savaşın AB’nin enerji ve iklim hedeflerine genel etkisine gelince, Eickhout “Dürüst olmak gerekirse, bu henüz net değil” diye ekliyor.

Tüm bu tartışmalar, Avrupa’nın Rusya’dan enerji ithalini dengelemeye yönelik karışık ama birlikte yürüttüğü çabanın Kremlin’in stratejisi için ne anlama geldiği sorusunu gündeme getiriyor. Ukrayna’ya destek hâlâ yüksek: Bu ay yayınlanan bir Eurobarometer anketine göre AB’den katılımcıların yüzde 74’ü Birlik’in Ukrayna’ya destek vermesini onaylıyor. Bir iki ülkede dağınık protestolar oldu ve hâlâ Rusya’dan enerji almaya çalışan, Avrupa’nın enerji yaptırımlarını ağırdan alan Macaristan gibi söz dinlemeyen bazı ülkeler var. Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna’ya desteği zayıflatmak ve Avrupa’yı bölmek için enerji sopasını kullanabileceğini umduysa hayal kırıklığına uğramış olabilir. Peki Moskova Avrupa’yı dondurarak boyun eğmesini sağlayamıyorsa başka hangi araçlara başvuracak?

Cahill bunun Rusya’nın ileriye dönük stratejisi için ne anlama gelebileceğini söylemek için henüz erken olduğunu, çünkü Rusya ihracatına yönelik yaptırımların bir sonraki aşamasının önemli ölçüde 2023 Şubat ayı başına kadar yürürlüğe girmeyeceğini söylüyor. Rusya, enerji tedarikini daha da keserek misilleme yaparsa, Çin ve Türkiye gibi en çok ihtiyaç duyduğu ülkeleri de cezalandırmış olacak.

Cahill “Bunu yaparlarsa kendi ayaklarına sıkmış olurlar” diyor. “Ama her şey mümkün: Putin her zaman iktisaden rasyonel olarak hareket etmiyor.”


Bu yazı Foreign Policy tarafından yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!