07.01.2016 Perşembe 12A Kadıköy Üsküdar Otobüsü…
Otobüse kısa bıyıklı, uzun sakallı, sırt çantalı bir genç biniyor. Önümdeki iki adamdan yaşlı olanı gence eğiliyor: “İşte bir IŞİD’çi geldi.”
Galiba genç duymuş olmalı ki “Bana bir şey mi dediniz?” diye soruyor.
“Yok, yok senle ilgili değil.”
Genç dönüyor ve dışarıyı seyretmeye koyuluyor.
Gözlerimi iki SS kılıklıdan kaşarlı olana dikip bakıyorum. Yaşımdan ve kirli sakal, pek kısa olmayan bıyığımdan olacak önceleri dikkatini çekmediğim kaşarlı olan, işkillenmeye başlıyor. Nihayet 6-7 dk sonra dayanamıyor, “Amca niye öyle dik dik bakıyon?!”
“Sen Abbasgillerden Çakraz Osman’ın oğlu Hasan değil misin?”
“Yok, değilim. Benzettin galiba!?”
“Evet, 15 yıldır arıyordum, kan davalımızdır da”
Otobüste buz gibi bir hava, herkes bize biz birbirimize bakıyoruz. Sanki 19 Zebani tarafından gözleniyormuşuz gibi geldi.
Dışarıyı seyreden genç bana dönüp kıkırdıyor. Kaşarlı dikleniyor, “Ne gülüyon komik bir şey mi var?!”
Ben yine lafa giriyorum, “Çakaz Osman’ın oğlu olmadığına emin misin? Siman gibi konuşmanda aynı o!”
Genç SS bir şeyler diyor kaşarlıya, duyamıyorum ama “Deli bu” gibi bir şey sanki. Bizim Çikibettin kadar cesareti olamayan kaşarlı SS dışarıyı gözlemeye başlıyor. Son oğlum Çikibettin’e (evimizin kedisidir o) bu kadar baksaydım çoktan ayağıma hamle yapardı.
Genç sakallı düğmeye basıyor. “Çantanı unutma, ortalık karışmasın diyorum. Yine kıkırdayıp iniyor. Bir süredir dışarıyı gözleyen kaşarlı hafiften bana bakmaya başlıyor, tabii otobüse biri genç biri yaşlı iki cübbeli binene kadar.
Selefi ile Sofi farkını bilmediğine emin olduğum kaşarlı düğmeye basıyor, gence iniyoruz burada diyor. Gencin bakışından sanki “Daha gelmedik!” gibi bir şeyler seziyorum. Dedim ya Paranoya…
Tam iki sofi’nin gölgesinde rahatça kestireyim derken. Autobus’un anonsunda bir hanım sesi, “Bir sonraki durak Fıstıkağacı”
Rahat uyumak yok anlaşılan, Kabirbüs(!) azabı bu kadarmış.
Kabir dediğin bu hayat, başka bir yer mi sandınız??!