Atlas Deney de bunların fikri olmasın?

Derler ki; çorbanın tuzunu anlamak için tamamını içmeye gerek yoktur. Bir kaşık tatmak yeterlidir. Memleketin ahval ve şeraiti için de Aydın Doğan leşkerlerinden sadece birini okumak yetiyor sanırım.

Eh nasıl olsa memleketin sahibiler de, başkaca bir şey okuyup, izlemeye gerek yok zaten!

Aziz Nesin kocaman bir yanılgı ile göçüp gitti.

Biz Türklerin bırakınız aptal olması filan, bizde en fazla olan şeydir akıl. Ve bir diğer özelliğimiz de bu konuda çok cömerdizdir ve herkese veririz aklı. Bakınız Aydın Doğan'ın başta halay başı olmak üzere tüm maaşlı savunucularına. Kendileri 'biz siyasi parti filan değiliz' derler ama elemanları her gün bıkıp usanmadan her önlerine gelene akıl fikir verirler, beğenmediklerini silmeye kalkışırlar, aşağılayıp horlarlar ve bunu bilabedel yaparlar. Gazetelere 'şunu niye manşet yapmıyorsun?' sorusundan, 'Başbakan kadeh kaldırsın'a kadar uzanan bir sürü zırvalık...

Andıç medyasının sahibi ve silahşorları gece gündüz demokrasi, özgürlük, anti-biat medyası türü leblebileri ağızlarında çevirirler ama siz bakmayın bunlara. Ayinesi iştir kişinin. Ne patronlarının ne de tek bir kalemlerinin fikir özgürlüğü, demokrasi konusunda ne yargılanmışlığı vardır, ne sorgulanmışlığı. Oysa yasa dışı krediden porno yayıncılığa, bilmem hangi hükümetle ilişkilerden bakan önünde diz çöküp reklam dilenmeye kadar çuval çuval dedikoduları vardır sabıka kayıtlarında.

Bugünlerde halaybaşı olsun, sahibi olsun kanal kanal gezinip, 'biz gazeteciyiz, görevimizi yapıyoruz' masalına kendilerinin bile inanmadığını herkes biliyor. 'Biat medyası değiliz' masalına inanılmadığı gibi. Vaktiyle cunta sözcülüğünden, Andıç tetikçiliğinden bilmem neye kadar geçer erkin önünde el pençe divan duranların, üç kuruş için olmadık taklalar attıranların bu cümlelerinin samimi olmadığını cümle âlem biliyor elbette.

Bazı okurlar Deniz Feneri Derneği ile ilgili neden yazmadığımı soruyorlar. Açıkçası bu konuda benim de kafam karışık. Lakin andıç medyasınınki gibi değil bu karışıklık.

Şöyle bir durum var.

Hatırlarsınız Hürriyet Gazetesi 60. Yıl İlavesi hazırlamıştı. Orada bir yazı yazan Bild Gazetesi Yayın Yönetmeni Kai Diekmann şöyle demişti: "Ve biz Almanların, Hürriyet'in siyasi İslam tehlikesine karşı yürüttüğü mücadeleyi bizim için de yürüttüğünü anlamamız gerekiyor!" Almanların siyasal İslam'dan ne anladığını hepimiz biliyoruz. Ki bu anlam bütünlüğünde Doğan medyasıyla paralel düşünürler.

Bir de:

Geçtiğimiz aylarda Engin Ardıç hükümete şöyle seslenmişti: "Ben başbakanın yerinde olsam, Aydın Bey'e istediği parayı verirdim. İnşaat mı yapmak istiyor, bıraksın yapsın, birkaç milyon dolar daha kazansın. Hedefine ulaşınca yumuşar. Adamlarının da yargıyı ve orduyu, yani bürokrasiyi tahrik etmelerine gerek kalmaz."

Ardıç'ın ne kadar haklı olduğunu CNN'in lisans yetkisinden Hilton arazisine kadar bir dolu meselenin gelişmelerine bakarak anlamak mümkün.

Ve fakat:

Bu insanlar trilyonlarla, katrilyonlarla uğraşıp duran insanlar. Ve eski zaman zengini gibi değiller. Sonradan buldukları için para çok tatlı geliyor eminim. Birkaç kıytırık 'sosyal sorumluluk projesi', bir iki aile içi şiddet dümenine reklam filanla işin yardım-mardım kısmını da götürüyorlar. Hatırlarsınız koskoca medya patronu tırıvırı bir okulun önünde sanki Himalayalara gökdelen kurup fakir fukaraya vermiş gibi böbürlenerek poz vermişti. Bu zihniyetin bu tür yardım ve insanlık türü ilişkilerden rahatsız olduğundan eminim. En azından bu işin altındaki erdemi ve ruhu bilmedikleri belli. Bu nedenle Deniz Feneri fırsatıyla girişiyorlar. Geçen gün zekâsı ile köşesi orantısız bir adam bu tür derneklere sallayıp duruyordu. Kimse Yok mu Derneği'nin adını da 'Evde Kimse Yok mu?' şeklinde yazarak!

Böyleyken böyle...

Şu Atlas Deneyi'ni de Aydın Doğan ve kahraman gazetecilerinin yaptığına eminim... Memleket ve dünya için yapılan her faideli işin altından bunlar çıkar zira!

Zaman gazetesi