Ateşkes mi, evet mi?

Mümtazer Türköne

Tartışmalar, aslında terörden ne kadar çok merkezin nemalandığına ve pozisyonunu belirlediğine dair açık bir fikir veriyor.

Karayılan'ın "devlet ile Öcalan arasında sağlanan temaslar sonucu ateşkes ilan ettik" sözü biraz da kasıtlı olarak her türlü yoruma açık. Karayılan açıkça devletin Öcalan'dan ateşkes talebinde bulunduğunu öne sürdü. Doğru olabilir mi?

Velev ki olsun. Tersinden bakalım. Kan dökülürken elindeki araçları ve imkânları kullanmayı beceremeyen ve kanı durduramayan devlet ne işe yarar? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, terörün sona ermesi için farklı yöntemlerin kullanılabileceği sözü, belki biraz da bu anlama geliyordu. Kanı durdurmak sadece ölümleri engellemek değil, terörün yol açtığı bütün tahribatı önlemek demek.

Terörle mücadelede en büyük zaafımız, aklımızı seferber etme yeteneğimiz. Aklımızı gölgeleyen sebepler çok. Terörün yarattığı büyük rant, siyasî rekabet, devlet içindeki iktidar hesapları, kanın yol açtığı öfke ve 26 yılın acı tecrübesi. Şimdi bu tecrübeden barışı ve bu ülkenin birliğini koruyacak sonuçlar devşirmenin zamanı. Ayrımları doğru yapalım: Terör örgütü ile terörün pazarlığı yapılabilir. Silahları nasıl bırakacakları, bıraktıktan sonra neler olacağı, lider kadrosunun istedikleri yere nakli ve genel bir af kanunu çıkartılması gibi. Bütün bunların hepsi terör örgütünün temsilcileri ile müzakere edilebilir. Terör örgütü ile müzakere edilemeyecek konu, Kürt sorununun kendisi. Kürt sorunu ancak legal siyasî muhataplarla müzakere edilebilir.

PKK dar alanda manevra yapmaya çalışıyor. Kelimelere yükleniyorlar. "Ateşkes" değil "eylemsizlik" diyorlar. Halbuki eylemsizlik "ateşkes"i de içeren daha geniş bir tavır. Eylemsizken tetiğe dokunamazsınız, hatta sokak eylemi bile yapamazsınız. Karayılan "Önderliksel gerçeklik bu çerçevede kesinlik kazanmıştır" sözü ile Öcalan'ı ateşkesin muhatabı ilan ediyor; fakat ateşkes kararının İmralı dışında alındığı, ilan tarzından belli. Dikkat çekici olan, PKK'nın bu dar alanda referandum için "evet" kozunu taktik bir pazarlık aracına dönüştürmeye çalışması. Karayılan, boykotu kaldırıp, pakete "evet" desteği için bir dizi şart ileri sürüyor. Bu şartların hepsi Kürt sorununa dair. Devletin ilgili birimleri terör konusunda terör örgütü ile masaya oturabilir. Ama referandumda "evet" oyuna destek almak için terör örgütü ile pazarlık yapacak kadar aklını peynir ekmekle yemiş bir görevliyi, devletin hiçbir kademesinde bulamazsınız. Bu yüzden PKK'nın boykotu kaldırma manevrası sadece kendi tabanına dönük taktik bir hamle. Böylece hem açıklamakta çok zorlandığı boykottan vazgeçmiş, hem de bu mantıksız boykotu ilan etmelerine bir gerekçe bulmuş olacaklar. Şöyle diyecek kendi kitlesine: "Bakın biz boykotu bize avantaj sağlayan bir pazarlık kozuna dönüştürdük." Bu arada boykot kararının el'an devam ettiğini, dün Batman'da BDP'nin boykot mitingi yaptığını hatırlatalım.

PKK dar alanda büyük hesaplar görmeye çalışıyor. Terörü sona erdirmek objektif şartların ve devlet aklının eseri olacak. Bize düşen Kürt sorununu çözmek. PKK sadece terör örgütü olduğu için değil, amaçlarla amaçları karıştırması, yani taktiğe çok fazla gömülmesi yüzünden de muhatap alınamaz. PKK'yı ateşkese zorlayan Kürt direnci, bize makul olanın nerede durduğunu da gösteriyor. PKK'ya karşı ayağa kalkan Güneydoğulu STK'lar önceki gün yeni bir açıklama yaptılar. Bu açıklamada sıralanan talepler mutlaka ciddiye alınmalı. Muhatap arayanlar için alın size muhatap. STK'ların en önemli talebi operasyonların durması. PKK ateşkes ilan ettikten sonra bu talebe, "operasyon yapan kime hizmet eder" sorusuyla karşılık vermek mümkün. Diğer talepler, demokrasiye ve hukuka dair. Bütün tarafların dahil olduğu diyalog ve müzakere süreci talebi, Kürt sorununun çözümünün vazgeçilmez ön şartı olduğu için isabetli.

PKK'nın referandum konusundaki tavrı, bir taktik manevradan ibaret. Bu taktik kozu önemseyenler, tuzağa düşmüş olurlar. Özellikle MHP'liler.!

ZAMAN