Anadolu Ajansı’nın Antalya/Göcek mahreçli 28 Eylül 2010 tarihli bültenine aldığı haberin özeti şöyle:
“Antalya İl Jandarma Komutanlığı ekiplerinin gerçekleştirdiği operasyonda, Muğla’nın Göcek Beldesi’nde demirli bulunan Savarona Yatı’na baskın yapıldı. Savarona Yatı’nı 4-5 günlüğüne kiralayan şebekenin, Rusya ve Ukrayna’dan getirttiği, bazıları 18 yaşından küçük kızları “hatırı sayılır” iş adamlarına fuhuş için pazarladığı belirlendi. Rusya ve Ukrayna uyruklu 10 kadın, fuhuş şebekesinin üyesi olduğu öne sürülen 8 kişi ile bazı tanınmış iş adamları gözaltına alındı.”
Ah Savarona! “Nazlı Kuğu”, başına bu da mı gelecekti?
Ne hikmetse hep kötü şeyler geldi başına: Almanya’nın Hamburg Limanı’ndan denize indirildiği (28 Mart 1931) günden beri kimseye “yar” olmadı.
Oysa kimseye nasip olmayan bir lüksü ve ihtişamı vardı. Üstelik bugüne kadar inşa edilen özel yatların (krallara ait olanlar hariç) en büyüğü, en görkemlisiydi.
Kendi zamanının en hızlısıydı üstelik: 18 deniz mili yapıyordu. Ana süitin yanı sıra 17 lüks süiti vardı. İhtişamıyla göz kamaştırıyor, o lüks karşısında “Padişahların lüks tutkusuna örnek” gösterilen Dolmabahçe Sarayı bile “mütevazı” kalıyordu.
Amerikalı sonradan görme milyarder dul bayan Emily Roebling Cadwallader, dünya sosyetesine “hava atmak” için tam 4 milyon dolar harcayarak kendisine böyle bir oyuncak yaptırmıştı.
Lüks ve ihtişam düşkünü bir kadındı müteveffa, aynı zamanda da antika meraklısıydı. Muhteşem yatını dünyanın dört bir yanından topladığı özel ve tarihi eşyalarla döşemişti.
Düşünün ki, yatın en geniş salonunda XV. Lui’ye (Louis) ait paha biçilemez değerde bir yemek masası ve 12 iskemle var...
Köşede gayet güzel bir şömine ve karşısında antika bir komodin ile siyah orijinal bir etajer duruyor...
Hemen bitişiğinde çok şık döşenmiş, 1500 kitaptan oluşan bir kütüphane bulunuyor...
Bütün kapı kulpları, banyo muslukları ve diğer madeni aksam, altın kaplama...
Teknenin safrası (dalgalara direnmesini kolaylaştıran ağırlık) civalı olarak yapılmış olduğu için 90 derece yana yatmadıkça devrilmesi imkânsız...
Siyah mermerden yapılmış, muslukları altın kaplama muhteşem banyosunu hiç sormayın...
Ama sağlık-âfiyet içinde ne Bayan Emily kullanabildi o banyoyu, ne de yatın ikinci sahibi Atatürk...
Atatürk Savarona’da yalnızca altı hafta kalabildi. Çoğunlukla da hasta olduğu için pek keyif alamadı. Bayan Emily’nin o kadar bile kalabildiği kuşkulu: Zira estetik ve teknoloji harikası yatını bir türlü ABD’ye sokamadı. Çünkü Amerika o cesamette lüks yatlardan maliyeti kadar gümrük alıyordu. Kısacası tadını çıkaramadı.
Kurnaları altın kaplama banyonun tadını çıkaran başka bir kadın oldu maalesef: Humeyni hareketi sonucu devrilince İngiltere’ye kaçan ve orada ölen son İran Şahı Rıza Pehlevi’nin sonradan boşandığı eşi Prenses Süreyya...
Karı-koca Savarona’da misafirmişler. Bir sabah Prenses Süreyya, bol miktarda süt isteyince, personel çok şaşırmış...
Meğer her sabah “süt banyosu” yapma alışkanlığı varmış, haspanın (o da tek başına öldü)...
Dünyamda “uğur”, ya da “uğursuzluk” yok, “kader” vardır. Kadere bakın ki, Savarona, sahiplerine de kiracılarına da yaramadı.
1. Yatı yaptıran gösteriş tutkunu Amerikalı Bayan Emily Cadwallader, yukarıda belirttiğim gibi, pahalı oyuncağını Amerika’ya bir türlü götüremedi.
2. Atatürk için satın alındı, ama Atatürk sadece altı hafta kullanabildi. Yatı son ziyaretinde fenalaştı. Durum fark edilmesin diye, geminin tüm ışıklarını karartıp oturduğu koltukla birlikte dışarı taşıdılar. Hastalığı çok ilerlemiş, artık yürüyemez olmuştu. Bir daha da yatına dönemedi.
3. İsmet Paşa’nın “Milli Şef”lik döneminde “Cumhurbaşkanlığı Makam Yatı” kimliğini korudu. Ancak vakit bulup tadını çıkaramadı.
4. Sonra Deniz Kuvvetleri’ne devredildi. Okul gemisi olarak kullanılırken, Heybeli Ada açıklarında demirliyken çıkan yangın sonucu ağır bir şekilde hasar gördü (3 Ekim 1979).
5. Gölcük Tersanesi’nde 6 ay içinde onarılan gemi, bir müddet daha okul gemisi olarak hizmete devam ettikten sonra, kadro dışı bırakıldı.
6. Uzun süre âtıl durumda kaldı. “Hızlı Atatürkçü”lerin gözlerinin önünde, “Atatürk’ün hatırası” âdeta çürümeye terk edildi.
7. Nihayet Armador Kahraman Sadıkoğlu tarafından günlüğü 50 bin dolardan 49 yıllığına kiralandı (Sadıkoğlu, “Gemiyi aldığım zaman içinden 4.5 ton fare temizledik” demişti. “Atatürkçü” geçinenlere soru: “Atatürk’ün hatırasını korumak bu mudur?”).
8. Birkaç kez Araplara ve Ruslara satışı gündeme geldi, ancak gerçekleşmedi...
9. Nihayet adını kirleten bu son olay (fuhuş olayı) meydana geldi.
Kısacası Savarona, ne yaptıranın, ne aldıranın, ne kiralayanın işine yaradı...
Uğursuzluğa inanmadığım için “kader” deyip geçiyorum.
Ama konu bitmedi: Yarın inşallah...
VAKİT