Abdurrahman Güner / Haksöz Haber
Türkiye’nin ulus devlet mantığı üzerine inşa edilmiş olan siyaset dili gündelik olaylardan başlayarak her şeye şekil veriyor. Bu mantık dizgesi insanları vatandaşlar olarak tek bir pota içerisinde sadece kendi izin verdiği normlar üzerinden tanımlayarak o normlara göre yaşama hakkı veriyor. Son yıllarda siyasetin çokça dillendirdiği “ortak değerler” söylemi de haliyle zikredilen ulus devlet mantığına göre şekil alıyor. Türkiye açısından düşünüldüğünde burada bağlayıcılığı olan ideoloji tartışmasız Kemalizmdir. Zira devletin üzerine inşa edildiği zemin Kemalizmin düşünce dayanaklarından beslenmektedir. Komik olan taraf bu bağlayıcılığın muhafazakar-İslamcı insanlar tarafından esnetilerek normal şartlarda bir arada bulunması abes olan söz ve eylemlerde bulunulmasıdır. Eğer akşam saatlerinde haber kanallarından her hangi birisini açıp yaşanan tartışmalarda muhafazakarları ve eski İslamcıları dinlerseniz neyi kast ettiğimizi anlarsınız. Burada en çok öne çıkan vurgular artık gına getiren araçsallaştırma mantığını gözler önüne sermektedir. Kendilerini kabul ettirmek için önce “kurucu ortak değerlere” bağlılık yeminleri ederek söze başlayanlar aslında sözün bittiği yerde bulunduklarının farkında değiller!
Pozitivizmin katı değerlerine kökten bağlı olan Kemalistler açısından ise çok verimli günler yaşanıyor. Basiretten ve izzetten yoksun siyasi perspektif(sizlik) sol-seküler çevrelerin zaten var olan algı üretme gücüne güç katıyor tabiri caizse. Rehavete kapılanlar gün geçtikçe mevzileri gerileyen dindarlardan oluşuyor ne yazık ki. Siyasi kültür ve hegemonik söylem noktasında ki tahakkümleri işi, sinekten yağ çıkarmaya vardırdıklarında ise çocuksu ve komik kaçıyor. Bolu’da onun üzerinde ağacın yetkililer tarafından uzun yaşam süreleri sebebiyle koruma altına alınmasını yorumlayan Cumhuriyet’in haberi veriş tarzı bu durumun örneklerinden birisi. Zamanında, bugün koruma altına alınan ağaçlardan birisinin gölgesinde Atatürk’ün ayran içmiş olmasını bu ağacın koruma altına alınmasının sebebiymiş gibi veren Cumhuriyet, ağaca “kutsal inek” muamelesi yapmış oluyor. Ağaç tabi ki bir sembol. Önemli olan onun temsil ettiği şey de saklı olsa gerek! Çok basit gibi görünen bu örneğin dahi siyasi söylem oluşturma noktasındaki dikkatlerini görmek açısından ibretlik olduğunu da belirtmek lazım. 2010’ların başında özellikle Gezi kalkışmasıyla Cumhuriyet’in klasik Atatürkçü çizgiden solun daha radikal franksiyonlarıyla kurduğu paralellik şuan çok fazla bir şey ifade etmiyor herhalde. Bugünkü siyasi konjonktür bildiğimiz Cumhuriyet için gerekli tüm imkanları sunuyor zaten…