Kenan Alpay bugünkü yazısında: "İdeolojik takıntılar ve zorbalığa yaslanan teamülleri din edinip siyasal ve toplumsal hayata egemen kılma saplantısı “demokratik hukuk devleti” söylemini bomboş ve komik bir iddiadan ibaret kılıyor" diyerek Kemalizm'in dayatmalarının meşruluğunu sorguluyor.
Acı ve utanç veren, enerji ve zaman israfına sebep olan sıkıntılarla yüzleşmekten, sorunların adını telaffuz etmekten imtina ettikçe ne devlet ne de toplum normalleşebiliyor. Daha net anlaşılması için şöyle söyleyelim: Türkiye’nin geçmişini de geleceğini de Atatürk ve Kemalizm’in ipoteğinden kurtaramadığımız için hemen hiçbir mevzuyu adalete ve maslahata uygun bir biçimde tartışma olgunluğuna bir türlü erişemiyoruz. Birçok örnek ve tartışma gündemi içinden Habertürk’ten Kübra Par’ın yazısına atıf yaparak ne demeye çalıştığımızı izah edelim. Meğer Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması sürecinde “sosyal medyada kendini bilmez bir grup “Hilafet hayal değildir” etiketini Türkiye gündemine taşımış” ya işte Kübra Par da bundan fena halde tedirgin olmuş, AK Parti hükümetinin niyetini ve nihai amacının rejim değişikliği olup olmadığını sorgulamaya kadar vardırmış işi. Seküler, ulusalcı-millliyetçi ve Kemalist cenahtaki “Cumhuriyet’in temel değerleri sorgulanamaz” ve “Atatürk tartışma konusu yapılamaz ancak saygı ve sevgiyle anılır” tarzı üstten bakan dayatmacı söylemden bir türlü kurtaramıyoruz Türkiye’yi.
Görüyorsunuz değil mi; “kendini bilmez bir grup” özgürlük ortamını fırsat bilip yüce dinimizi de istismar ederek Ulu Önder Atatürk’ün bir emirle ortadan kaldırdığı hilafet üzerine hayaller kuruyor, sosyal medyada çağrılar yapıyor! İnanılır gibi değil ama laik-ulus Cumhuriyet’in sunduğu bütün imkânlara nankörlük ederek böylesi fantastik ve tehditkâr hayaller kuran “kendini bilmez gruplar” bir türlü bitmek bilmiyor güzel ülkemizde.