1931 yılında orta öğretim okullarında okutulan kendi el yazısıyla neşrettirdiği medeni bilgiler kitabında din ve peygamber mevzuunda bakın neler söylüyor M.Kemal:
"Din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir. Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. Tüm dönemlerde toplumun kutsallaştırdığı boş düşüncelerden tehlikesizce sıyrılmak imkansızdır.
Bir yığın bilgi-belge ve delilin statükonun ürettiği masallar karşısında yokluğa mahkum edilmesine daha ne kadar göz yumulacaktır?
Tabiat insanı türetti, onları kendine taptırdı da. Ancak insanların dünyada yaşayabilmeleri için, onların tabiata egemenliğini de şart kıldı. Tabiata egemen olmasını bilemeyen yaratıklar, varlıklarını koruyamamışlardır. Tabiat onları, kendi unsurları içinde ezmekten, boğmaktan, yok etmekten ve ettirmekten hiç çekinmemiştir.” (Atatürk Söylev ve Demeçleri, C. II, s.f 279.)
Bin yıldır islamı din olarak bilen ve yaşayan insanları bir çırpıda Naturalist (tabiatperest) ilan etmekte Mustafa Kemal’in dehasıdır.!!!
Çobanlar, güneş, bulut ve yıldızlardan başka bir şey bilmezler. Yeryüzündeki köylüler de ancak bunu bilirler. Çünkü, ürünler havaya bağlıdır. Türk yalnız tabiatı Takdis eder (kutsar, tapar). (21-24 Mart 1930, “Vossiche Zeitung Muhabirine Demeç” Atatürk Söylev ve Demeçleri, III, Sh. 114.)
Sahip olduğu şöhret ve makamları dini, sektörleştirerek elde eden demogog bir ilahiyat baronu ‘Mustafa Kemal Kuran Mümin’idir’ iddiasında bulunmaktadır.
Peygamberleri sahtekar ilan eden M. Kemal acaba hangi Kuran’ın müminiydi ??
Kuran’a ‘zırva’ ona iman edip okuyanlara da ‘budala’ diyen kişide yine aynı Atatürk değil midir…
‘Arap oğullarının yavelerini (zırvalıklarını) Türk oğullarına öğretmek için Kuranı Türkçeye çevirttireceğim ve böylece de okutacağım. Ta ki, budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.’ (Paşaların Kavgası, İnkılap hareketlerimiz. Atatürk-Karabekir, yayına hazırlayan: İsmet Bozdağ, Emre Yayınları, Aralık 1991, s.f. 158.)
Atatürk, iktidarı ele geçirdikten sonra tek düşman konsept olarak İslam dinini gördü. Din karşıtı icraatlara hız veren M.Kemal Hazreti Muhammet’in şahsını bunamış, sünnetlerini ve İslam şeriatını ise kokmuş kadavra ilan etmektedir.
"500 yıldan beri, ihtiyar (bunamış) bir arap seyhinin (hazreti peygamber) kural ve teorileri, kirli ve cahil imamların ictihadi, Türkiye’de her alanda kanun ve kurallar koydu. Anayasanın şeklini, her vatandasın yaşama tarzını, yiyip içmesini, uyku ve uyanıklık zamanlarını, elbiselerinin seklini, okul da ne öğreneceğini, en mahrem düşüncelerine kadar kurala bağladılar. Ahlak... bir bedevi'nin saçma teorisi, İslam; hayatımızı zehirleyen kokmuş bir kadavra'dır. Dinden ilham alan yönetici alçaktır ve alçakların yönetme hakkı yoktur" (Benoist-Méchin’in yazdığı “Atatürk ya da bir imparatorluğun ölümü” adlı fransızca kitaptan Mustapha Kémal ou la mort d’un empire’, Jacques Benoist-Méchin éditions Albin Michel, 1954) ayrıca bknz. (bozkurt. nokta kitap. 1. baskı. 2005. İstanbul. s.f 160)
Atatürk, Medeni Kanun’un kabulünden sonra bu kanunun gerekçesini açıklarken de benzer sözler etmektedir.
“Yüz sene, beş yüz sene, bin sene evvel yaşayan bir toplum için yapılan kanunlarla, bugünkü toplumları idareye kalkışmak, gaflettir, cehalettir.” ( “Gazi ve İnkılâp”, Mahmut Soydan, Milliyet Gazetesi, 5. 2. 1930.)
Fikir ve fizik olarak Atatürk’e bitişik bir hayat yaşayan Falih Rıfkı: ‘Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün ayetlerin hükümlerini kaldırmıştır’ ( Falih Rıfkı Atay Çankaya s.f. 496) diyerek bir fiil şahit olduğu adama ve dönemine dair objektif durum tespiti yapmaktadır. Falih Rıfkı Atay Kuran’ın hükümlerini Atatürk bir fiil ortadan kaldırdı derken 80 yıl geriden gelen artçı dalkavukların Mustafa Kemal’i Kuran Mümini yapmaları şaşırtıcı değil midir?
İslam’dan hareketle Atatürk’ü tanımlamaktan korkanlar, Atatürk’ten hareketle islamı tarif ve tahrif (bozma) etme bayağılığına kaçmaktadırlar. Aynı durum dozaj farkıyla Diyanet, bazı sözde İslami vakıflar, Siyasi parti ve benzeri kurumlar içinde geçerlidir… Kalpaklı ya da elleri açık dua eden Atatürk resimleriyle kendi meşreplerine ve menfaatlerine hizmet eden bir Mustafa kemal algısını canlı tutma taktiği tüm hafifliği ile sürmektedir.
Atatürk’ün Müslümanlığını tartışmak ona, yaşarken sergilediği taktik aldatma becerilerini öldükten sonrada sürdürme şansı tanımaktır... İslam nedir? Ona nasıl inanılır? Müslüman kime denir? Bunlar büyük bilinmezlikler midir ki Atatürk gerçeği tüm çıplaklığı ile karşımızda dururken böyle bir tartışmaya tanıklık ediyoruz…
Toplumu, Tasarlanan Atatürk’e mahkum etmenin yegane gerekçesi, yaşamış Atatürk’ün bilinmesi korkusudur…
Hilafet ,Şeriat ve Saltanat’ı koruma adına bir çok kongrede tamim ve telgrafında ve Misak-ı Milli ve 1. meclisin açılışında yeminler edip ilk eline geçen fırsatta kısa süre önce ettiği yeminlere zıt işler yapan Atatürk gerçeğini bilmek bu millete neden çok görülmektedir?
Selanik’ten gelen gariban ve yetim bir askerin öldüğünde ülkenin en zengini olmasını dün ve bugün kaç ‘yurttaş’ bilmektedir?? (yazımızın sonunda bu servetin dökümü yer alacaktır.)
Üstelik şimdilerde Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi, Hüsnü Mübarek, Zeynel Abidin gibi devrik zalim diktatörlerin şahsi servetlerini eleştirmede Kemalist kalemler yarış etmektedir. Kemalist elit bu haksız servet karşısındaki haklı tutumu M. Kemal konusunda çifte standarda tabi tutup çarpıtmaktadır… Aynı kesimce O yurdumuzu düşmandan kurtardı ve her şeyi kurtaran ‘zat’ her şeyin tasarrufunda da hak sahibidir mantığı işletilmektedir… Oysa Saddam, Kaddafi, Mübarek ve benzerleri de hem ihtilalci hem de yaman birer inkılapçı değiller miydi… Tıpkı Mustafa Kemal gibi... Bu benzetmede tek sorun Milli kurtuluş ve Ulusal kurtarıcı efsanesinin bazıları için eksik kalmasıdır.
Atatürk gibi her yaptığında binbir hikmet aranan,geçmişinde varolan tüm zigzaglara pragmatizm kılıfı uydurularak cambazlık edilen kaç lider yaşadı yeryüzünde.???
İnandığı yada inanıyor göründüğü hakikatleri kısa zamanda küfrederek mahkum eden, kaç sahtekar ‘kahraman’ olarak iltifat görmüştür bu gökkubbe altında?
Ülkemizde ayak oyunlarına dayalı icraatlar, (Inkılaplar) yürekler yakan, ocaklar söndüren, maziyi karartan, geleceği yok eden sonuçlar doğurmuştur.. Tüm bu olup bitenlerin ise devrim diye yüceltilmesi bir şuur, izan ve ahlak iflası değilse nedir?
Asrileşmek adına soysuzlaşma yüceltilip bir milletin geçmişi ve geleceği bir Şef’in ucuz emellerine alet edilmiştir.Akıttığı kanın ortasında konfor ve zevk cümbüşü içerisinde bir yığın besili dalkavukla hovardaca tepinen diktatörler ‘büyük kurtarıcı’ övgüleriyle daha ne kadar taltif edilecektir.???
Atatürk’ün hayatı boyunca hiçbir hata yapmadığına dair kesin imanın dayanakları ne olmuştur.? Nihayetinde bir beşer olan bu kişiye yönelik en küçük bir eleştiri neden vatan hainliği ile karşılık bulmaktadır? Masum mudur Atatürk? Masum ise bu masumiyetin kaynağı nedir?
Elbette bu izanlara ve hakikatlere vurulan prangalardan kurtuluş mümkündür. Bu coğrafya halklarının özgür irade beyanları ve mevcut sistematik zulme yiğitçe, riyakarlık etmeden baş kaldırışı, hem ucuz kahramanların hem de bu ikonlar üzerinden varlığını sürdüren yağmacı artçıların sonu olacaktır. Zalimlere zulmünde ortak olmamanın ilk adımı da, hakikati çıkarsız ve korkusuzca haykırmaktan geçmektedir.
(sürecek)
Ek:
Mustafa Kemalin Mal Varlığı
•582 dönüm çeşitli meyve bahçeleri. Çeşitli 650 bin fidan.
•620 dönüm Asma Fidanlığı. 650 bin kok bağ çubuğu.
•370 dönüm çeşitli sebze yetiştirmeye elverişli bahçe.
•220 dönüm 6 bin ağaçlı zeytinlik.
•727 dönüm 1600 ağaçlı portakallık.
•15 dönüm kuşkonmazlık.
•100 dönüm Park ve Bahçe.
•2 bin 650 dönüm çayır ve yoncalık.
•1450 dönüm yeni tesis edilmiş Orman.
•148 bin dönüm ziraata elverişli arazi ve Mera.
•45 adet büyük ve küçük idare binası ve ikametgah, (bütün mefrusat ve demirbaşları ile beraber)
•7 adet 15 bin bas koyunluk ağıl.
•6 adet Aydos ve Toros yaylalarında tesis edilen mandıralar.
•8 adet At ve Sığırlara mahsus ahir.
•7 adet umumi Ambar.
•4 adet Hangar ve Sundurma.
•4 adet Lokanta, Gazino, ve eğlence yerleri, Lunapark.
•2 adet fırın
•BİRA ve MALT FABRİKASI:
•BUZ FABRİKASI; (Günde dört bin ton buz üretme kapasitesine sahip)
•SODA ve GAZOZ FABRİKASI: Günde 3 bin sise soda ve gazoz üretebilecek kapasitede.
•DERI FABRİKASI:
•ZİRAAT ALETLERI ve DEMİR FABRİKASI:
•2 SÜT FABRİKASI (Ankara ve Yalova’da)
•2 YOGURT İMALATHANESİ;
•1 ŞARAP İMALATHANESİ: Yılda 80 bin litre şarap üretme kapasitesine sahip.
•1 DEĞİRMEN
•İstanbul’daki bir çelik fabrikasının yüzde kırk hissesi.
•Biri Ankara’da, diğeri Yalova’da kurulu iki tavuk çiftliği.
•Yalova’da ki Çiftliklerde İki HUSUSİ İSKELE ve LİMAN TESISATI.
•5 Mağaza (ANKARA’da 3 ve İstanbul’da 2‚)
•ORMAN ÇİFTLIĞİNDE; Hususi sulama tesisatı, kanalizasyon, Telefon tesisatı, elektrik tesisatı, KÜÇÜK BETON KÖPRÜLER, Hususi yollar, içme su tevziatı şebekesi.
•YALOVA CIFTLIGINDE; Hususi Su tesisatı, telefon tesisatı, elektrik tesisatı, küçük beton KOPRULER ve yollar.
• SILIFKE TEKIR CIFLIGINDE ; hususi sulama tesisatı,beton köprüler.
•Orman Çiftliğinde kurulu CIFTLIK MUZESI ve ufak mikyasta HAYVANAT BAHCESI tesisatı. Bunların isletme levazımı ve bütün demirbaşları.
•13 BIN BAS KOYUN: Kıvırcık, Merinos, Karagül, Karaman ırklarıyla bunların melezleri.
•443 BAS SIGIR, Simental, Hollanda, Kirim, Jersey, Gorensey, Halep yerli ırklarıyla bunların melezleri, yeni üretilen Orman ve Tekir cinsleri.
•69 BAS İngiliz, Arap, Macar, yerli ve bunların melezleri KOSUM ve BINEK ATLARI.
•2 bin 450 BAS Tavuk, Legorn, Rodayland ve yerli ırklar.
•16 adet TRAKTOR, 13 adet HARMAN ve BICER DOVER MAKINESI ve bilcümle ziraat islerini görmekte bulunan Ziraat islerini görmekte bulunan ziraat alet ve adavetinin tamamı.
•35 Tonluk bir adet DENIZ MOTORU. Yalova çiftliğinde.
•5 adet, Çiftliklerin nakliye islerinde çalıştırılan KAMYON ve KAMYONET.
•2 adet Çiftliklerin umumi servislerinde çalıştırılan BINEK OTOMOBILI.
•19 adet, Çiftliklerin umumi servislerinde çalıştırılan, binek ve YUK ARABASI.
Kaynak: Hasan Rıza Soyak Atatürk’ten Hatıralar YKB Yayınları yıl 1973 Cilt.2, s.689)