Siyasalın alanına giren her şey bir tarafı ima eder. Çünkü siyaset değişik kimliklerin, farklı görüşlerin ve uzlaştırılamaz antagonizmaların mücadele içerisinde olduğu bir alana tekabül eder. Dolayısıyla bu alanda yer alan herkes bizatihi taraflıdır. Bu minvalde devlet de tarafsız değildir, olamaz. Her devletin belli bir tarafı, duruşu, görüşü vardır. Şayet tarafsızlık, temel insan hakları noktasında vatandaşlara eşit muamele etmekse bile, bu da insan hakları söylemini benimseyen, laik-seküler bir devlet anlayışının tarafı olmayı gerektirir.
Ne var ki Mustafa Kemâl Atatürk'ten beri aynı teraneyi dinliyoruz: Siyasetler üstü lider ve tarafsız cumhurbaşkanı miti. 'Siyasaldan arındırma' anlamında depolitizasyon, görünüşte politik olmayan özneyi, her türden tartışmada veya polemikte üstün bir konum kazanması için salt bilimsel, salt ahlâkî veya salt estetik kılmak amacıyla birisini gayripolitik ilan ederek işler.
Ancak her türden tarafsızlaştırma efekti, her zaman siyasaldır. Hukuk felsefecisi Carl Schmitt'in dediği gibi: 'Bir şeyin siyasi olmadığı hakkında verilen karar, kimin verdiği ve hangi gerekçelere büründüğünden bağımsız olarak, daima siyasi bir karardır'. Aynı laiklerin başı açıklığı siyaset dışı, başörtüsünü siyasal ilan etmesinde olduğu gibi; siyaset dışı ilan edilen de siyasal ilan edilen de aslında bizatihi siyasaldır.
MHP ve CHP de diğer partiler gibi kendi içlerinden bir aday çıkaracak kadar özgüvenli ve açıkçası başarılı olmadıkları için dışardan olan ve şimdiye dek memlekete meselelerine dair kendisinden tek laf işitmemiş olan bizler için kendisini bu 'siyaset dışı' ambalajıyla sunmak zorundaydı. Ne hazindir ki, iki siyasetçi devletin en başında aday gösterdikleri kişiyi 'siyasî değil' diyerek övüyorlardı.
Ekmeleddin Bey, bizi kutuplaşmadan koruyacakmış. Tarafsızmış, birleştiriciymiş, sevgi yumağıymış, âdeta teletabi dünyasına giriş kapısıymış. Gelin görün ki, Ekmeleddin Bey'in attığı her adım, söylediği her söz aslında kaçınılmaz olarak siyasal bir özne olduğunun itirafıydı. Önce Anıtkabir'e gitti, 'huzura çıktı' ki bu gayet açık bir siyasal mesajdı.
Sonra Sözcü gazetesine (bu ikinci siyasal mesaj), Türklüğüyle gurur duyduğunu (bu da üçüncü) söyledi.
Ardından Taha Akyol'un programında (etti dört) İsrail-Filistin meselesinde nötr kalmamız gerektiğini (ve beş) söyledi.
Yetmedi, çözüm sürecine karşı olmadığını söyleyerek (bu da altı) MHP'nin ihnaet projesi dediğine onay verdi.
Genel Sekreterliği sırasında Esed'i despot bir lider ve ayaklanmayı da mezhep savaşıyla ilgisi yok dediği (ve yedinci siyasal mesaj) ortaya çıktı; böylelikle Esed'i defalarca ziyaret eden CHP'lileri de fena halde bozmuş oldu.
Dün de CHP'lilerle Gezi Parkı'nı ziyaret etmiş ki, bu bayağı damardan sekizinci bir siyasal mesajdır.
Gördüğünüz gibi Ekmel Bey de sırf görüşlerinizi beyan ederek bir çırpıda kutuplaştırdı bizi. Latife bir yana, cumhurbaşkanlığı makamı bizatihi taraf olmak durumundadır; belli bir partiye değilse de, belli bir devlet politikasına. Nihayetinde meclisten geçen tüm yasaları ya onaylaması ya da reddetmesi gereken bir merciiden bahsediyoruz. Tarafsızlık iddiasında bulunanlarsa, mevcut devlet statükosunu sürdürecek, dünya dengelerinde kendini hep küçük görerek etliye sütlüye karışmayacak bir rejim bekçisini kastediyorlar aslında.
Oysa ki Başkanlık sisteminin kötü bir modelini benimseyen Mustafa Kemâl bile, Serbest Cumhuriyet Fırkası'na bakışını şöyle açıklamıştı:
'Her ikinizin benim nazarımda bir babanın iki evlâdından farkınız yoktur. Cumhurbaşkanı olduğum süre içinde her ikinize eşit muamele edeceğimden şüpheniz olmasın. Fakat bu iyi anlaşılmalı. Ben her iki taraftan da değilim, yahut tarafsız değilim. Ben bir tarafım. Fırkam Cumhuriyet Halk Fırkası'dır.' (Asım Us, 1930-1950 Hatıra Notları, İstanbul 1966, s. 14)
CHP'liler korkmasın, kimse kendileri gibi 'Ata'nın izinden gidelim' demiyor. Erdoğan, Ak Parti Genel Başkanlığı'nı bırakacak, Başbakan bir başkası olacak. Ancak halkın oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanı olması hasebiyle, yürütme hususunda yetkilerinden vazgeçmesi gerekmeyecek.
Üstelik seçildiği takdirde Erdoğan, Atatürk'ün Serbest Cumhuriyet Fırkası'na yaptıklarını da Cumhuriyet Halk Fırkası'na yapmayacakmış, kaygınız olmasın.
Yeni Şafak