Orhan MİROĞLU, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından her yıl verilen Atatürk adına Uluslararası Barış Ödülü hakkında yazdı:
Bu ödül ilga edilse iyi olur
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, her yıl Atatürk adına Uluslararası Barış Ödülü veriyor.
Kurumun üyeliğine atanan Mümtaz’er Türköne bu yıl ödülün Kemal Burkay’a verilebileceğini söyleyince aklıma “Dersimli Kemaller” geldi.
Bu “Kemaller”den ünlü olanlardan biri Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu, diğeri de Kemal Burkay’dır.
Dersimliler, harekâttan sonra doğan çocuklarına Kemal adını veriyorlardı çokça.
Mustafa Kemal’e duyulan hayranlıktan değildi bu.
Besbelli onun gücünün nelere kadir olduğunu yaşayarak öğrenmiş olmalarındandı.
Türköne bu ödül için uygun adayın Kemal Burkay olduğuna neden kanaat getirmiş bilmiyorum, ama önerisi yeteri kadar ironik ve yeteri kadar da hüzünlü..
Kemal Kılıçdaroğlu ve Kemal Burkay..
İkisi de Dersimli..
İkisi de Dersim harekâtından sonra doğmuşlar.
İkisi de siyasetle uğraşıyor yıllarca.
Kılıçdaroğlu CHP’nin lideri sıkı bir Kemalist, adının hakkını her zaman vermiş biri.
Harekât sırasında, kendi halkına ve ailesine yapılanları, “devrimin kaçınılmaz bir sonucu” olarak kabul ediyor, bize unutmayı tavsiye ediyor ve bu sayfanın kapatılmasını istiyor.
Çünkü tarihimizin o sayfası bugünkü CHP’yi mümkün kılan bir sayfadır.
CHP’nin paradigmasının oluştuğu yerdir Dersim.
Bu paradigmayla gerçek bir yüzleşme yaşanmasını bu yüzden ne Kılıçdaroğlu ne de partisi istiyor. Çünkü böyle bir şey olduğunda CHP’den geriye pek bir şey kalmayacağını biliyor.
Dersim harekâtının mirası, CHP’nin hiç kusur bulmadığı, tersine sahiplendiği bir mirastır. CHP’li vekillerin çoğu, Dersim’in bir uygarlaştırma projesi, bir toplumsal mühendislik projesi olduğuna bugün de inanıyorlar. Kafası kazınıp subaylara teslim edilen Dersimli kayıp kızların trajedisi, bu vekillerin gözünde, kafaların kazınmasıyla beraber uygarlığa atılan bir ilk adım ve yeniden başlayan modern bir hayattan başka bir şey değildir..
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu ve partisinin Atatürk adına konulmuş herhangi bir ödülü almayı en çok hak eden kişi ve kurum olduğuna hükmedebiliriz.
Fakat Kemal Burkay’a Atatürk Barış Ödülü’nü reva görmek, valla bu da zulümden farksız bir şey..
Burkay bu konuda bir açıklama yapmadı, ya da ben duymadım, bu yüzden yazacaklarım onun adına konuşmak gibi anlaşılabilir. Ve ben öyle anlaşılmak istemem.
Burkay’ın Türkiye’ye gelişi yeteri kadar sorunlu oldu. Onun istediği bu muydu pek sanmıyorum. Kemal Burkay’ın, kırk yıllık siyasetçi kimliği gitti, onun yerine “Bir Kedim Bile Yok” diyen şair Kemal Burkay kaldı..
Medya, Burkay’ın PKK eleştirilerini çok sevdi ve bunu öne çıkardı. Duymak istediği buydu Kemal Burkay’dan. Duydu ve sanki her şey bitti. Oysa Burkay, ta 1970’li yıllardan bu yana Kürt siyasetinde farklı bir çizgiyi, üstelik federal çözüm temelinde, savunan bir siyasetçidir.
Sosyalisttir ve bu konuda bugün yapılan tartışmalara Murat Belge ve Halil Berktay gibi söyleyecek sözü olan biridir. Ama medya işin bu yanıyla ilgili değil. Bir Kürt aydını ve siyasetçi bizim medyamızda sadece ama sadece “PKK’ye muhalifliği” oranında kabul görür ve ona öyle de muamele edilir..
Otuz yıl sonra ülkesine dönen Burkay, “PKK muhalifi Burkay”, ve şair Burkay’dı.
Hepsi bu.
Bence Burkay’ı bu şekilde sunmak, haksızlık oldu.
Bu yetmezmiş gibi şimdi de hayatı boyunca Kemalizm’e karşı sosyalizmi savunmuş Dersimli Kemal Burkay’a Atatürk ödülü!
Türköne’nin önerisi kurumun icra organından geçmiş bir öneri değil, kişisel bir fikir, ama Burkay’ın böyle bir ödülü ret edeceğinden hiç kuşku duymamak lazım.
Kemal Burkay bu ödülü “hak etmiyor!” çünkü..
Bana kalırsa bu ödülü ilga etmenin de, artık zamanı geldi.
Ödül 1986’dan ibaret verilmeye başlanmış. Arada kopukluklar ve ödülün verilmediği yıllar var. Az da değil, dört yıl. Atatürk Uluslararası Barış Ödülü dört yıl, kimseye verilmemiş. Sebebi nedir bilinmiyor.
Madem geçmişimizle yüzleşiyoruz, hadi gelin bu ödülü de biraz konuşalım.
Ödül gerçekten dünya barışına katkı sunmak amacını mı taşıyor?
Bu ödülü alan kişilerin dünya barışına bir katkıları olmuş mu?
Çok şüpheli.
1990 yılında Kenan Evren’e, 2000 yılında Rauf Denktaş’a verilmiş..
Yaşadıkları ülkenin iç barışını baltalamış ve dolayısıyla uluslararası barışa katkı sunmak bir yana, uluslararası barışa dinamit koymuş yeryüzünde Evren ve Denktaş ayarında iki kişi daha bulmak zordur.
Ödülü verenler bazen de kafalarına göre takılmışlar. Kızılay Derneği’ne de gitmiş ödül, Japon Prensi’ne de. NATO Genel Sekreteri ile ünlü tarihçi Bernard Lewis de ödülü alanlardan..
Peki, adına ödül konulan Mustafa Kemal’in, bir lafın ötesinde dünya barışıyla ilişkisi nedir?
Mustafa Kemal ne yapmış da dünya barışına katkıda bulunmuş?
Anadolu ümmetinden ulus yaratmak, yaratırken de kan dökmek, farklı dilleri ve kültürleri inkâr etmek, ne zamandan beri uluslararası barışa katkı sayılıyor, ben şahsen bilenlerden değilim. Bilen varsa buyursun anlatsın.
Mustafa Kemal bugün kendi ülkesinde barışa dair fikir ve eylemleriyle değil, Dersim’de gerçekleşen katliamlarla, muhalifler için kurulan darağaçlarıyla, inkâr ve imha politikalarıyla anılıyor.
Dolayısıyla Kemalizm, adına ödül konulacak bir akım değil, yeni bir gelecek için, hesaplaşılması gereken bir akımdır.
Mustafa Kemal’in tarihsel kişiliği ve bir devlet adamı olarak giriştiği devlet-ulus projesinin hayata geçirilmesi için gerçekleşen eylemler, ne ülke barışına ne dünya barışına bir katkı olarak görülebilir.
Mussolini veya Franko adına bir barış ödülü koymak ne kadar tuhaf bir şeyse, Mustafa Kemal adına uluslararası barış ödülü koymak o ölçüde tuhaftır.
Dünya barışına gerçekten katkı sunmuş hiç kimse bu ödülü almak istemez.
Nitekim, 1992 yılında Mandela’ya verilmek istenmişti, ama Mandela ödülü kabul etmedi.
Mandela’nın davranışı tekil bir davranış olarak da görülemez. Dünya barışına katkı sunmuş hiç kimsenin bu ödülü kabul edebileceğine ihtimal vermiyorum.
Kemalistler kızmasın ama, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nün, adı geçen kurumun elinde siyasal bir amaca dönüşmüş olmasına son vermenin ve bu şaka gibi ödülü artık ilga etmenin zamanıdır.
orhanmir@hotmail.com
TARAF