Kübra Kuruali Yaşar & Aleyna Ayan / Nihayet
Astroloji: Umudun karaborsası
Kökleri 5000 yıl öncesine uzanan astroloji, modernite sonrası astronomiden ayrılınca bilim ile bilimsel olmayanın arasına sıkışıp kaldı. Bir yandan modern insanın kutsala ilişkin çıkmazında kaygı toplumunun ihtiyaçlarını karşılarken, diğer yandan mistisizm ögeleri içinde bir tüketim metası hâline geldi. Özellikle pandemi sonrası daha fazla sosyal mecraları kullanan ve sayıları her geçen gün artan astrologlar, kadim bir uygulamayı hızla bir kültür endüstrisine dönüştürdüler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Gülenay Pınarbaşı “Kültür Endüstrisi Bağlamında New Age Uygulama-İnanışlarından Astrolojinin Facebook Dolayımlı İçerik Analizi” tezinde bu konuları etraflıca ele aldı. Biz de kendisiyle çalışmasını merkeze alarak, astrolojinin tarihsel süreçteki değişimini, bir sosyal platform üzerinden geniş kitlelere nasıl ulaştığını ve kültür endüstrisi ile ilişkisini konuşmak için bir araya geldik.
Modern dünya insanı astrolojiyi nasıl görüyor? Bilim olarak mı, inanç sistemi olarak mı yoksa sözde bilim olarak mı kabul ediyor?
Adorno’nun kitle toplumu tarifinde dediği gibi dijital dünyada herkesin her şeye erişimi olduğu için yarı cahil insan tipinden bahsedebiliyoruz. Dolayısıyla herkesin kendine göre bir değerlendirme biçimi var. Bizim modern insanın yaklaşımından ziyade modern bilimler içinde bir değerlendirme yapmamız gerekiyor. Yani bilim dünyası bakımından astrolojiyi nereye oturtacağımızla ilgili bir şey söylesem daha sağlıklı olur. Astroloji aslında bir “sözde bilim” yani bilim değil. Bilim argümanlarını kullanan ama sürekli yanlışlanan teorilere sahip bir yaklaşım. Astrolojinin beş bin yıla uzanan bir kökeni var ve bu kadar yanlışlanmaya rağmen hâlâ ayakta durması ve sürekli kendi içine bir şeyler alarak yeni yaklaşımlar sunması bunun bir “yorum sanatı” olmasından kaynaklı.
Astroloji dün de bir yorum sanatıydı, bugün de bir yorum sanatıdır. Bilim diyebilmemiz imkânsız çünkü bilimde deneysellik ve ispat gerekir.
Astroloji deneysellikten ziyade tecrübeye dayanan bir yorum sanatıdır. Beş bin yıldır o gezegen şöyle gidiyor, şu yıldız böyle gidiyor şeklinde yaklaşımların neticesi olarak modernite öncesi insanın yaşam biçiminde, evreni anlamada bir karşılığı var. Modernite öncesi dönemde bugünkü gibi tabiatla insan arasındaki ilişkiyi sarsacak pek fazla şey yok. Devletler, sistemler, bilim vs. hepsi birlikte değerlendirildiği için astroloji de o dönemin önemli araçlarından biri olarak kabul görüyor.
Bugünün astrologlarına baktığımız zaman bilimin hangi argümanlarını kullanarak yorum yapıyorlar?
Astrolojiyi matematiksel hesaplama biçimi olarak sunuyorlar. Eski dünyada, yani modernite öncesi dönemde astroloji ve astronomi birlikteydi. Müneccimbaşıların gezegenlerin birbirlerine açılarını hesap etmek için cebir, matematik, geometri bilmeleri gerekiyordu. Neticede bir horoskop var, elle çiziliyor ve her açının yorum olarak karşılığı var. Ama bu açıları bugün hiç matematik bilmeyen biri de bilgisayarlarda yapay zekâ yardımıyla hesaplayabilir. Eski astronomların bilmesi gereken matematik ve geometri bilgisine bugün ihtiyaç yok. Ama günümüz astrologları sanki çok iyi matematik biliyorlarmış gibi kendilerini sunuyor. Böyle bir şey yok, bilmese de astrolog olur. Bugün yapay zekâya bilgileri, doğum saatini vs. veriyorsun sana verilerini gösteriyor. Hatta bazı siteler var ki sadece veri ile kalmayıp analizini de yapıyor.
Facebook ile ilgili yaptığınız araştırmada incelediğiniz astroloji sayfalarını nasıl seçtiniz, neye göre kategorize ettiniz?
Benim incelediğim zaman Türkiye’de Facebook kullanıcısı çok fazlaydı, bu nedenle Facebook’a baktım. Ama sonra pandemiyle beraber Instagram’da da astrologlar arttı. Neticede araç değişiyor ama isimler ve aktörler aynı. Araştırmama bir sene sonra bir bölüm daha yazmak için tekrar kontrol ettiğimde Facebook’taki astroloji gönderilerinde artış da gözlemlemiştim. Kendi çalışmamda astroloji, kehanet, gelecek, din, melek gibi New Age’in yaygın kullandığı yaklaşık 20-30 kelime seçerek kategorize edip arattım. Facebook’ta çıkan 638 iletiyi analiz ettim.
Yeni Dinî Hareketlerin fazlaca rağbet gördüğü bir dünyada, astrolojiyi de bir yeni dinî hareket olarak görebilir miyiz?
Astroloji kültlerin özelliklerine uyduğundan New Age inançların içinde bir kült diyebiliriz. Esasında içinde bir inanç da barındırıyor. Belli bir grup var, aynı inanca sahip görünüyorlar ama tam bir merkezleri, bir ibadethaneleri yok. O yüzden bir kült hareket, din değil. New Age, Yeni Dinî Hareketler içinde bir uygulama alanı, astroloji de bunların altında bir uygulama alanıdır. Ama tepede, hepsini kapsayan başlık; Yeni Dinî Hareketler’dir.
Astroloji kendisini bir inanç olarak kabul etsin ya da etmesin bunun bir önemi yok. Gezegenlerin hareketlerine inanmak inanç dışında neyle açıklanabilir?
Bilime göre Merkür geri gitmiyor ama astroloji gittiğine inanıyor. İspatı yok ve bunun yanında bize manevi bir sürü şey söylüyor. Bu yüzden bir inanç diyoruz. Dinler bağlamında baktığımızda da Hristiyanlığın astrolojiyi direkt yasaklayıp çok büyük bir günah olarak kabul ettiğini görüyoruz. O yasaklardan sonra astroloji tarot görünümü almış ve astrolojik bilgiler 12 karta bölünmüştür.
O dönem Hristiyanlığın baskısından kaçmak için insanlar böyle bir yöntem bulmuş. Fakat Yahudilik’te ve İslamiyet’te çeşitli ekoller astrolojiyi içine almış. Özetle ezoterik eğilimleri olan batıni yaklaşımlar astrolojiyi bir biçimde kullanmışlar. Ne biçimde kullandıklarıyla ilgili de elimizde çok fazla veri yok. Sadece İslamiyet’in bu duruma biraz daha yumuşak yaklaştığını söyleyebiliriz. Mesela Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın bazı eserleri vardır. Kökeni İhvân-ı Safâ’ya dayanır. Bunun gibi şeyler var ama geleceği bilmek raddesinde değil. Kur’an-ı Kerim’de geleceği bilmek haramdır, bu konudaki tek hüküm, geleceği sadece Allah’ın bileceğidir. Bu da çok eğilip bükülebilecek bir hüküm değildir. Özetle Astroloji, modern dünyada popüler inancı oluşturan fikirler matrisinin bir parçasıdır.
Pandemi hepimizin hayatında bir şeyleri değiştirdi. Özellikle o günlerde bazı insanlar neden astrolojiye tutundu?
Aslında kaygılı insan modernizmin ürettiği bir birey tipidir. Bugün dünyanın herhangi bir yerindeki savaştan, bir terör saldırısından, çok uzaktaki bir akrabamızın işsiz kaldığından, ekonomik ve sosyal tehditlerden ve daha pek çok şeyden haberdarız. İnsan her an benim başıma ne gelebilir diyerek buna karşı bir anksiyete geliştiriyor. Tarıma, hayvancılığa dayalı toplumlarda insanlar geçmişte olup bitenleri atasından öğreniyordu. Örneğin şurada deprem olmuş diyor ve oraya bir daha yerleşmiyorlardı. Başına neler gelebileceğiyle ilgili kaygısı da bu düzeyde değildi çünkü bütün ihtimalleri bilme imkânı yoktu. Başa çıkması gereken tek kaygı biçimi, belli bir yaşa gelince hastalanacak ve vefat edecek olmasıydı. Ama modern insan öyle değil, her türlü olasılıktan haberdar. Dolayısıyla bununla başa çıkmak için bir sürü terapötik tedavi yöntemi var. Psikolojik tedaviler, aile dizimleri, yoga gibi… Astroloji de bunların içinde ve bu duruma en güzel cevap verenlerden biri. Çünkü gelecekle ilgili bir şey söylüyor. Bu bir kehanet ve biz aslında onunla kaygılarımızı yatıştırıyoruz. Bunu insani bir ihtiyaç olarak görüyorum ve anlayabiliyorum.
Bu kaygının ve kehanet ihtiyacının en yükseğe çıktığı dönemlerden biri de pandemiydi. İnsanlar hem hastalık hem ölüm korkusu yaşadı hem işsiz kaldı hem ülkeler ekonomik açmaza girdi, eğitim gibi temel bir dinamikten tutun birçok şey değişmeye başladı. Bunların hepsi çok kısa bir sürede gerçekleşti. Belki de bir insanın iki yüz yılda başına gelebilecek şeylerin hepsini bir arada yaşadık. Astrologlar korkulara ve kaygılara hitap ettikleri için pandemide insanları daha çok yakalamayı başardılar. Diğer yandan pandemi sürecinde kurumsal dinler insanlara ulaşamadı, insanların bireysel ihtiyaçlarını yeterince karşılayamadı. Neticede camiye bile gidemedik, kendimizi teskin edecek şeyler bulamadık. Bu noktada da birtakım kitle iletişim araçları devreye girdi. Bazı televizyon programlarında astrologlar “bir şeyleri bildiler” ve insanlar da “demek ki bir şeyleri biliyorlar” diye düşündü. Bu “biliyorlar” duygusu, insanları astrolojiyle ilgilenmeye sevk etti. Bu aslında çok acil ve temel görünen yüzüdür, bir de ikinci bir yüzü var.
İkinci yüzü nedir, anlatır mısınız?
Sekülerleşme ve rasyonelleşmeyle beraber zaten kurumsal dinlere -tıpkı Batı’daki gibi- bir mesafe alınmıştı. Biz tezahürlerini şimdi görüyoruz. Tabii ki bizdeki durum Batı’daki kadar sert değil ama kurumsal dinler daha baskıcı bulundukları için İslamiyet'e yönelmek isteyen gençler de bir miktar uzaklaştı. Bunlar Batı’da gençlik kültü olarak ele alınıyor. Gençlerin olayı zaten anne babaya karşı çıkmaktır. Anne babası gibi inanmak istemeyen gençlerin inanma ihtiyacına astroloji bir miktar cevap veriyor. Orada da bir inanç var ama bu bir din değil “daha rahat bir maneviyat” şeklinde pazarlanıyor. “Karmanı bozma!” diyor mesela. Karma, astrolojinin dolaşıma soktuğu bir kavramdır. Hinduizm’in bir esasıdır; karmaya inanmayan Hindu olamaz. Dijital dünyada büyüyen astroloji sektörü dilimize de birçok şeyi yerleştirdi. O yerleştirdiği terimlerin de aslında tarihte ve dinlerde bir karşılığı var ama astrologlar bir hiper-metin oluşturuyor. Bu da şu demek, alakalı, alakasız bütün kavramları bir arada kullanıyor ve karşısındakinin bilgisizliğinden istifade ediyor. Dinleyen kişi karşıdakinin önemli bir şey söylediğini sanıyor. Aslında onu mantığıyla, bilinciyle dinlemiyor; duygusuyla, ihtiyacıyla dinliyor. Çünkü geleceğe dair tedirgin, yarın ne olacağını bilmiyor. Herkesin tedirginlikle baş etme yöntemi farklıdır. Yani burçlara ve astrolojik tahminlere olan popüler ilgi, çağdaş manevi süpermarkete girdi. Seyircisine ve müşterilere basit ve (çoğunlukla bu kişiler ana akım tüketicilerdir) astrolojik temelli gnostisizm pazar çekiciliği yaratıyor. Dahası, New Age’ın popülaritesinin ortaya çıkışı mevcut modern toplumlardaki kaymalar ve değişimler hakkında bize bir şeyler söylüyor.
Geçmiş yıllarda kabul gören astrolojiyle bugünün astroloji anlayışı arasında bir fark var mı?
Tarihe baktığımızda bireylere atfedilmiş burçlar olmadığını, bireyler üzerinde etkili olan burçlar olduğunu görüyoruz. Ay burcu, Güneş burcu, Venüs burcu gibi. Fakat bu çok karmaşık bir sistem. 1900’lü yılların başında Los Angeles Times’da bir editör, Prenses Margaret’ın haritasını bir astroloğa analiz ettiriyor. Astrolog doğum haritasından yola çıkarak ülkenin geleceği hakkında bazı tahminlerde bulunuyor ve dergi satış rekorları kırıyor. Aslında her şeyde olduğu gibi bu konunun da başlangıcı yine bir kitle iletişim aracı oluyor. Sonrasında editör aynı astrologdan burçları haftalık analiz etmesini istiyor ve güneş burçları üzerinden yorum yazmaya karar veriyorlar. Yani bizim bugünkü anlamda bildiğimiz astrolojinin başlangıcı 1900’lü yılların başıdır.
Astrolojinin bugünkü hedef kitlesi kim? Eski ve yeni kitleyi karşılıklı olarak değerlendirdiğinizde hedef kitle nasıl bir değişim geçirdi?
Aslında astroloji tarih boyunca kehanet için kullanılan bir yöntemdi. Çoğunlukla seçkinler, elitler tarafından geleceği okumak için kullanıldı. Halk çok daha ucuz kehanet yöntemlerini kullandı. Özellikle Türkler kendilerine kumdan, bakladan, ölmüş hayvan kemiğinden fal bakma gibi kehanet yöntemleri belirliyor. Beş bin yıllık süreç içerisinde astroloji çağın teknolojisine göre sürekli şekil değiştiriyor ama yine de her zaman seçkinler sınıfında, hiç halka kadar inmiyor. Yıldıznâme dediğimiz daha basit bir analiz biçimi var, halk en fazla onu kullanıyor. Astroloji daha komplike ve aslında terapötik bir yaklaşım. Bir hükümdara ya da hükümdar ailesinden birine yorum yapıldığı için astrologlar son derece bilgili insanlar. Velhasıl astroloji seçkinler için bir gerekçe, bir iletişim aracı oluyor. Farz-ı muhal veriyorum; Mars geri gittiğinde savaş olur, Satürn geri gittiğinde kıtlık olur gibi tecrübeye dayalı bir bilgi var. Neticede bu en eski düşünme biçimlerinden biridir. Hatta astronomi kendi özerkliğini elde etmeden önce astrolojiyle bir arada ele alınıyor, bilim adamlarının da eğitiminin çok önemli bir parçasıdır. Çünkü modernite öncesi dönemdeki eğitim birçok şeyin birden öğretildiği bir sistemdir. Bu sebeple dünyanın her yerinde astroloji, astronomi eğitimin önemli bir parçası olarak ele alınıyor.
Tarihe baktığımızda bilim haricinde astroloji üzerinden ideoloji de üretildiğini görüyoruz. Mesela ilk astrolojik tarih Abbasilerin Emevilere karşı hükümdar olmaları için yazılmış. Daha önceden Zerdüşt olan Ebu Sehl Abbasi hükümdarıyla tanışıyor ve Müslüman oluyor. Abbasilerin Emevilere karşı ciddi bir mücadelesi var ve astrolog olan bilim adamı orada bir tarihçe yazıyor. Tarihçe özetle şunu söylüyor: Yıldızlar şöyle döndü, böyle baktı, kesinlikle artık hükümdar olma zamanı Abbasilerdedir. EbuSehl’in Kitabü'n-Nahmutan’ı bir astrolojik tarih olarak hanedan tarihinin yıldızların ve gezegenlerin yönettiği farklı uzunluklardaki döngüsel zaman dilimlerine göre açıklaması, Arapça’da kendi türündeki ilk çalışmalardan biridir. Ebu Sehl, bilimlerin aktarılışının tarihini açıkladıktan sonra şöyle der: “Her çağın ve dönemin insanları yeni deneyimler kazanır, yıldızların hükmü ve Zodyakın işaretlerine göre kendileri için yenilenen yeni bilgilere sahip olurlar. Yıldızların hükmü her şeye kadir Allah'ın buyruğuyla zamanı yönetir.” Aslında bu sembolik anlatımla vermek istediği mesaj; yıldızlar, tanrının emriyle artık canlandırma sırasının, tıpkı daha önce sıranın Sasaniler’de olması gibi, Abbasilere geldiğini müjdelemektedir. Gutas’a göre bu hedef aslında Zerdüşt buyruğunun, Ebu Sehl tarafından ustalıkla yıldızların ve özünde tanrının buyruğu şeklinde değiştirilerek tekrar edilmesidir. Hatta Bağdat’ı horoskop şeklinde dizayn ettiriyorlar. Orada ideolojik bir gerekçe çıkartıp aygıt olarak kullanıyorlar. Önemli bir argüman çünkü insan ruhunda bir karşılığı var.
Bilim ve ideoloji haricinde nasıl kullanılmış?
Muhyiddin İbn-i Arabi belli oranlarda kullanılıyor astrolojiyi. İhvân-ı Safâ dediğimiz felsefe ekolü de astrolojiyi kullanıyor. Kendince coğrafyayla, meteorolojiyle ilişkilendirerek yorumlar yapıyorlar ama bu yorumları herkesin yapamayacağını belirtmek için, yorum yapacak kişiye belirtilen gün adedinde oruç tutması, sadaka verilmesi, gece namazına kalkması gibi kısıtlamalar koyuyorlar. Bununla birlikte bu yorumların herkesten alınmaması gerektiğini de söylemiş oluyorlar. Cevberî’nin 14. yüzyılda yazdığı Şarlatanların Sırları isimli bir kitabı var. Yaklaşık 13-14 tane şarlatan kategorisi yazıyor ve bu kalemlerden birisi de astrologlardır. O zamanlardan beri astrolojinin insanlar üzerindeki gücü ve bir ekonomik kaynak elde etme kapısı olduğu biliniyor. Kehanet kavramı zaten çok önemli ve birçok felsefe okulunun da konusu. Bugün de dijital mecra aracılığıyla hepimizin gördüğü astrolojinin daha basit bir kısmıdır. Bugün bir devlet büyüğü ya da seçkinler sınıfına dahil olan herhangi biri astrolojik destek alıyor mu bilmiyorum ama Ronald Reagan’ın eşi Nancy Reagen’ın astrolojiye çok ilgili olduğunu, Beyaz Saray’da görevli astroloğunun bulunduğunu Amerikan basını yazmış, bunlarla ilgili açıklamalar da yapmışlar. Tabii ki astrologların da kendi aralarında bir sınıflandırma vardır. Ben kendi araştırmam kapsamında astrologlara erişmeye çalışırken 3-4 yıl randevu alamayacağımız isimlerin olduğunu öğrendim. Yani astrolojinin kendi içinde hitap ettiği kitleler arasında bir sınıf farkından söz edebiliriz.
Peki hedef kitlede dikkat çeken belli bir yaş aralığı var mı?
Bugünkü hedef kitlesi dijitalleşmeyle beraber çok genişledi. Dijitalin eriştiği her yer artık astrolojinin hedefi oldu. Bunun yanında bir de anlamlı dünya, bir kutsalın tezahürüyle olur. Ancak bir kutsalla bir şeyin aurasını yakalarsın. Herkeste varoluşsal bir gerekçelendirme, hayatı anlamlandırma çabası var. Manuel Castells bu duruma “Eski dünya Tanrı kültürüydü, yeni dünya me kültürüdür” diyor. Bireyselliğin ön plana çıktığı bir kültürden bahsediyoruz. Dolayısıyla herkesin kendi için yaşadığı bir dünyada bireysel mistisizm gerekiyor. İnsanlar ihtiyacını, ritüelini kendi belirliyor ve cevabını da kendi buluyor. Hatta New Age akımlarının içinde de öyle yaklaşımlar var ki Tanrı’nın da peygamberin de sen olduğunu söylüyor. Buna biz eklektik ve seçmeci diyoruz; ihtiyacı olanı alıyor, ihtiyacı olmayanı dışarıda bırakıyor. İnsanlar seçme özgürlüğünü inanç sistemine de yansıtmak istiyor. Sadece seçmek de değil, deneyimlemek istiyor. “Deneyimlemek tüketim kültürü içinde çok önemli anahtar bir kelime oldu. Bauman, Amerikan kültüründeki tüketimciliği ele alırken inançlar bağlamında çok güzel anlatıyor bu kavramı. “Hadi bir de Hz. İsa’yı deneyin” diyor, bir Amerikan atasözüymüş. “Bu dünyada bir kere yaşayacağım. Her şeyi deneyimlemeliyim” anlayışından çok iyi pay aldı astroloji. Herkes erişebiliyor, her astrolog başka bir yaklaşım sergiliyor ve bundan dolayı epeyce seçenek var. Kimi astrolojiye esmayı katıyor, kimi psikolojiyle harmanlıyor kimi de numerolojiyi ekliyor.
Sizin de değindiğiniz gibi astroloji Esma terapi, numeroloji ya da son zamanlarda popüler olan manifesting gibi pek çok başlığı kendisiyle sentezliyor. Geçmişte bu kadar çatallanma var mıydı?
Astroloji kültür endüstrisinin eline düştüğü için bu kadar genişledi. Çünkü kültür endüstrisinin temel özelliği kitsch, yani herhangi bir sanat değeri veya manevi değeri olmayan, satışa yönelik ürün üretmektir. Bu tıpkı bir imalatçının bir şeyi ürettiği gibi artık dinî değerleri, kutsalları, inançları da çeşitlendiriyor. Öyle bir tane üretip bırakılabilecek gibi de değil, onu iyice çatallandırması lazım. O yüzden astrolojinin bu noktaya gelmesinin birinci nedeni kültür endüstrisinin bir malzemesi olmasıdır. İkinci nedeni ise gençlerin dinlerden uzaklaşması ve bir anlam arayışı içine girmesidir. Kitle bunu istiyor ve o oluyor. Popüler kültürün temel özelliği de budur. Örneğin kız çocuklarına pembe, erkek çocuklarına mavi muska satılıyor bazı radyo kanallarında. Modernliğin bir getirisi olarak artık her şey malzeme haline dönüşebiliyor. Bir de artık tüketim toplumu modernleşme, aşırı rasyonelleşmenin sonucu olarak her yaştan insan için “kendimi iyi hissetmek istiyorum” şeklinde bir motto üretti.
Beni iyi hissettiren her şey iyidir, diyor esasında.
Çok anlaşılabilir bir şey, kabul ediyorum. Ama her iyi hissettiren şey sahici midir? Umut etmek en önemlisidir. Peki buradaki sahte umut mu olmalı, hakiki umut mu?
Astrolojinin yaptığı da biraz umudun karaborsası olmaktır. Bir sektör var, ve orada alınıp satılan şey gelecek. Adorno astrologları “bir kürenin başına oturmuş küresel güçler”e benzetiyor.
Bu benzetmeyi yaptığında yıl 1950’lerdi. Bir şeyin özgün olabilmesi, kendi dinamikleri içinde işleyebilmesi için egemen güçlerle bağının olmaması lazım. Astrologlar egemen güçlerden bağımsızsa neden hep uyumlanma tavsiyesi veriyorlar? Yorumlarına baktığımızda hep bir alttan alma tavsiyesi görürüz. Peki niye hiç Filistinli çocuklar hakkında bir şey söylenmiyorlar? Neticede hakikat ile ilgili bir şey söylenmiyor. Adorno’nun benzetmesi bence çok doğru ve yerinde. O da kendi döneminde astrolojiye karşı radyolarda ve gazetelerde olan ilgiden bu yorumu çıkarmış. Adorno bunlara “ikincil batıl inançlar” diyor. Yani ikinci mitolojik dönemi yaşıyoruz. Bütün bu yaklaşımlar içinde çok fazla pagan unsurlar, semboller var. Yaptığım araştırmada bazı örneklerle karşılaştım. “Ben Allah’a inanmıyorum ama eski Tanrı Gaia’ya inanıyorum” diyor mesela. Neticede bir sistem var. O sistem de benim hayatı anlamlandırma ve varlığımı gerekçelendirme durumuma yardımcı oluyor. Bu aynı zamanda gençlik hareketlerinin içinde neşet etmiş. Altmış sekiz hareketiyle, hippi hareketiyle de birlikte ortaya çıkmış bir yaklaşım. Mesela son incelemelerimden biri “Witchtok”tur. TikTok’un içinde dijital ayrı bir kültür oluşturup cadıcılık uygulamaları anlatıyor. Kendilerini pagan, çevreci, post kolonyal dönemin ihtiyaçlarına cevap veren, sömürgecilikle mücadele eden bir cadı gibi sunuyorlar. “Bu uygulamadaki bilmem neleri yapmak için malzemeleri New York'taki şu dükkândan alın!” veya “Siz de bu uygulamayı evde deneyin. Birlikte yapmamızı isterseniz bana şu kadar para yollayın!” gibi şeyler söylüyorlar. Hayran kültünü de işin içine katıyorlar aslında. Yine bu da New Age içindeki bir gençlik hareketidir. Kendi takdimlerine göre videoyu çeken kişi bir cadı ve cadıları öldüren Hristiyan Orta Çağ Avrupası’na karşı cadıcılığı harekete geçiriyor. Kadınlığın gücünü kullanıyorlar. Çevreciler, devrimciler, sömürgeyle ve Hristiyanlıkla uğraşıyorlar gibi bir çerçeveleri var. Yine aynı şekilde bu da bir hiper-metin.