Astana’ya Yönelik Bu Abartılı “Bağlılık” Vurgusunun Anlamı Ne?

“Bırakın; biraz da alternatifsiz olmadıklarını, gidecek yeriniz olduğunu düşünsün, sizi kaybetmekten çekinsinler. İlişkide elinizi güçlendirmez mi bu?”

Rusya’nın kuklası Esed’in İdlib’de TSK unsurlarına yönelik saldırısına rağmen bir kısım hükümet yetkilisinin adeta birbiriyle yarışırcasına abartılı “Astana’ya bağlılık” sözlerini eleştiren Akif Beki, “Bırakın; biraz da alternatifsiz olmadıklarını, gidecek yeriniz olduğunu düşünsün, sizi kaybetmekten çekinsinler. İlişkide elinizi güçlendirmez mi bu?” diyor.

Akif Beki’nin Karar’daki köşesinde yayımlanan “Astana’ya Bağlılık Sözleri Abartılmadı mı?” başlıklı yazısının (06 Şubat 2020) konuyla alakalı kısmı şöyle:

İktidar; İdlib saldırısı yüzünden ipleri koparmayacağı, Astana masasından kalkmayacağı, Rusya'yla işbirliğini bozmayacağı ve yönünü Batı'ya çevirmeyeceğine dair teminat üstüne teminat veriyor.

En son, MYK toplantısı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de Soçi ve Astana'ya baglılığımızı teyiden bildirdi.

Moskova'nın içini bu kadar rahat tutmak, Ankara'nın müzakere gücünü kırmaz mı, elini zayıflatmaz mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hususta zaten Astana ortağını temin etmişti. Ukrayna'dan dönüş yolunda, masadan öfkeyle kalkmanın zararla oturmaya yol açacağını, ticari çıkar gerekçeleriyle açıklamıştı.

Ve fakat...

ABD ile AB'nin 'al birini vur ötekine' kadar aynı şey, tek millet olduğu vurgusuyla; yüzümüzü Rusya'dan o tarafa dönme seçeneğini tüm zamanlar için toptan elemek şart mıydı?

Astana masasından, anlamını kaybettiği için kalkmaya niyetlenmemizle geri oturmamız bir olmuşken; Ruslara ilave güvence vermeye ne gerek vardı cidden!

Rusya'yla ters düşmeyeceğimize muhatabı en üst düzeyde temin ettikten sonra, yeni bağlılık bildirimlerinde bulunmak sadece bana mı fazla kaçmış görünüyor?

ABD ile araya YPG'nin girmesi ilişkileri zehirlemiş, NATO müttefikiyle bu bozuşma Rusya'ya yakınlaşmayla sonuçlanmıştı.

Şimdi araya Esad'ın saldırısı girdi ya, ola ki masanın dağılabileceği, Türkiye'nin arkadan hançerlenmiş ve ihanete uğramış hissetmesiyle sürecin terse dönebileceği akıllarına gelir diye...'Sakın endişeleri olmasın, akıllarına böyle şey getirmesinler, Türkiye'nin ortaklığa bağlılığından yana içlerini ferah tutsunlar' mesajları yağdırmaktan, Moskova'yı fazla rahatlatmaktan umdukları fayda ne olabilir, çözemiyorum.

Bırakın; biraz da alternatifsiz olmadıklarını, gidecek yeriniz olduğunu düşünsün, sizi kaybetmekten çekinsinler. İlişkide elinizi güçlendirmez mi bu?

Ya, sizden yana rahat olmaları, kuşku duymamaları için söylediklerinizi; gidecek yeriniz yokmuş da mecburmuşsunuz gibi yanlış anlarlarsa! Kötüye kullanmayacaklarının garantisi ne? Ya şımarıp tepenize çıkmaya kalkarlarsa!...

Cumhurbaşkanı, Esad'ın saldırısına Moskova'nın göz yumduğunu söylemişti üstelik.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu; Astana ortağımızın yüze gülerken arkada Esad'a yol vererek ikili oynadığını ima etmiş, Esad'a söz geçiremedikleri gibi mazeretleri gerçekçi ve inandırıcı bulmadığını saklamamıştı.

Rusya'nın saldırıdaki rolünü ve sorumluluğunu inkar etmeyip yüzlerine vurmayı sürdürmek, tekrarlarını önlemek için daha doğru bir yol değil miydi?

Türkiye'yi rahatlatmazlarsa ortaklarını ABD'ye kaybedebilecekleri şüphesi taşımaları, çok daha lehimize olmaz mıydı?

Astana'dan ve ortaklıktan, ne olursa olsun Ankara'nın vazgeçmeyeceğinden emin olmanın rahatlığı var şimdi üstlerinde.

Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, bir yere gitmeyeceğini bilmenin özgüveniyle üste çıkıp Ankara'yı suçluyor bakın.

İdlib'de, teröristlerle diğerlerini ayrıştırma ve silahsızlandırılmış koridor oluşturma taahütlerini yerine getirmedi diye, mutabakatı ihlal sorumluluğunu Ankara'ya atıyorlar.

Geçen hafta Rusya'yı, Soçi ve Astana'ya sadakatini ispata çağıran Ankara'ydı.

Roller değişti bile...

Şimdi Moskova, Ankara'yı Soçi ve Astana'da verdiği sözleri tutmaya, anlaşmaya bağlılığını lafta bırakmayıp fiilen göstermeye davet ediyor.

Beklentiye girme, alacaklı ve talepkar olma hakkını, kendi taraflarına geçmiş görüyorlar.

Neden dersiniz?

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!