Galip Dalay, Karar Gazetesindeki makalesinde Cenevre, Astana ve Soçi’de oynanan barış tiyatrosunun Suriye halkı için anlamsızlığını analiz ediyor:
Astana toplantılarının Rusya ve rejim için en büyük getirilerinden biri, çatışmasızlık durumu ile siyasal süreç arasındaki bağın koparılması oldu. Bu sonuç sadece Astana ile sınırlı da kalmadı, Cenevre’ye de sirayet etti. Çatışmasızlık meselesi Astana’da halledilen bir konu olarak değerlendirildiği için, Cenevre görüşmelerinde bu konu tekrardan gündeme getirilmedi. Dolayısıyla, bu konunun bir siyasal süreç başlığı olma ihtimali orada da ortadan kalktı. Yani, birçok uzmanın da işaret ettiği gibi Astana süreci temelde Suriye’de çatışmasızlığın hakim kılınmasından ziyade çatışma ve iç savaşın rejime yarayacak şekilde yeniden dizayn edilmesine imkan sağladı.
***
Bu süreçle muhalefet biraz nefes alırken, rejim ise Suriye iç savaşındaki önceliklerini, stratejilerini yeniden gözden geçirebilme imkanı elde etti. Rejim, muhalefetin aktivitelerinden kaygılanmadan Doğu Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelesine yoğunlaşabilmişti. Yani rejim ve Rusya, Doğu cephesine yoğunlaşabilmek, Irak-Suriye sınırındaki etkinliğini arttırmak için Batı ve Kuzey Batı cephelerini dondurmuştu. Çatışmasızlık bölgelerinin ilanına müteakiben bu alanlardaki şiddetin derecesinde kısmi azalma yaşanmakla birlikte, rejim Doğu Suriye’de elde ettiği başarılardan sonra tekrardan yönünü muhalefetin elindeki yerlere çevirdi. Son 2-3 ayda çatışmasızlık bölgelerinde hem rejimin hem de Rusların kullandığı şiddet derecesinde ciddi bir artış söz konusu. Başka bir ifadeyle, çatışmasızlık bölgeleri anlaşması rejime Suriye’nin Doğusunda kendi askerî ve siyasal tasarruflarını hayata geçirebilmek için ciddi bir imkan sağladı. Çünkü çatışmasızlık bölgeleri anlaşmasının rejim için manası, çatışmanın yeni dönemin koşulları ve gerekenleri çerçevesinde yeniden şekillendirilmesi manasına geliyordu.
***
Soçi de benzeri bir işlevi görecek gibi duruyor. Soçi, siyasal süreçle siyasal geçiş arasındaki bağı koparıyor. Zaten Astana ve Soçi süreçleri Cenevre’nin içini boşaltma ve rejimi tahkim etme işlevlerini gördüler. Rusya, bu süreçler aracılığıyla Cenevre’de görüşülmesi gereken dosyaları teker teker Astana ve Soçi’ye aktardı. Normalde Cenevre’de rejim ve muhalefetin müzakere etmeleri gereken dört dosya vardı: Siyasal geçişi sağlamaya yönelik güven arttırıcı adımlar (bunu çatışmasızlık başlığı olarak da okuyabiliriz: çatışmaların yoğunluk kaybetmesi, tutukluların serbest bırakılması, insani yardıma ulaşımın önündeki engellerin kaldırılması ve benzeri konular bu başlık altında yer alıyordu), terörle mücadele, yeniden yapılanma ve geçiş dönemi adaleti ile anayasa reformu ve seçimler. Rusya, çatışmasızlık dosyasını Astana’yla; yeni anayasa ve seçimler meselesini de Soçi’yle Cenevre masasından çekti ya da çekmeye çalışıyor. Zaten yukarıda da ifade ettiğim üzere siyasal geçiş meselesi de hem sahada büyük oranda geçersiz kılınmış hem de masadan çekilmiş durumda. Gelinen aşamada Cenevre ile Soçi’nin içeriği neredeyse birebir örtüşüyor. Cenevre’de tartışılan başlık sayısı artık ikiye düşmüş durumda ki, bu iki başlık da aslında tek bir başlık olan anayasa reformu ve seçimler’in artık iki başlık altında görüşülecek olmasından mütevellit. Siyasal sürece sahici bir şekilde vurgu yapılmaması her iki sürecin ortak noktasını oluşturuyor.
Suriye’de siyasal süreç artık siyasal geçişi dışlayan ve temelde sadece anayasada bazı değişiklikler yapmayı öngören bir hal almış durumda. Esad rejiminin 2012 yılındaki anayasası üzerinden yapılacak bazı değişikliklerle yetinilecek gibi gözüküyor. Çünkü rejim delegasyonu Soçi görüşmelerine giderken kendi kırmızı çizgilerini net bir şekilde ortaya koydu: eski anayasanın hem ruhu hem de temel mimarisi korunacak. Suriye’nin ordusuyla güvenlik birimlerinin tartışılmadığı, yeni bir anayasanın yazılması meselesiyle devlet başkanının kendisinin mevzubahis edilmediği bir denklemde, masada tartışılabilecek sahici konu sayısı dramatik bir şekilde azalmış oluyor.
Suriye krizine çözüm konusunda BM öncülüğünde yürütülen süreçlerle Rusya öncülüğünde yürütülen süreçler her geçen gün daha fazla benzeşiyorlar. Bu benzeşme yaşandıkça da BM öncülüğünde yürütülen süreçler her geçen gün daha fazla anlamsızlaşıp işlevsizleşiyorlar. Zaten, bu aynılaşmanın eseri olarak BM öncülüğünde yürütülen süreçler Rusya öncülüğünde yürütülen süreçlere noter vazifesi görecek gibi duruyor. Yani, Rusya’nın Suriye tahayyülü BM aracılığıyla meşruiyet kazanacağa benziyor.
***
Bu resim de Suriye’de yeni dönem söyleminin altının ne kadar boş olduğunu ortaya koyuyor. Tabii ki eğer yeni dönem söylemi Suriye’nin siyasal mimarisiyle Suriyelilerin toplumsal yaşamında daha iyiye giden bir değişimi ifade eden bir kavram olarak kullanılıyorsa...
Suriye için öngörülen, eski düzen ve dönemin makyajlanıp tekrardan pazarlanmasından ibaret. Bu da Suriyeliler için çok tanıdık bir siyasal hafızayla acı ve katliamlarla dolu bir siyasal deneyimin devamı anlamına geliyor.