Zalimden yana olanlar bilsinler ki; İnsanlar/Mazlumdan taraf duranlar olarak asla alışmayacağız!
Çocuklarımız ile parklara gideceğiz. Çocuklarımız salıncaklarda sallanırken bizler de oturduğumuz banklardan onlara el sallayarak gülümseyeceğiz.
Eşlerimiz ile çekirdekler çıtlatacağız. Eşlerimizin gözlerine bakarak onları ne kadar sevdiğimizi söyleyeceğiz. Birlikte çarşıya, pazara çıkıp alışveriş/ler yapacağız.
Bayanlarımız, arkadaşları ile hayır işlerine biraz ara vererek müsait bir vakitte sinemaya gidecek. Belki de tiyatro salonlarında oynan en son tiyatro gösterimini izleyecek. Sinema, tiyatro biletlerini ise bayanlarımızdan içi en kıpır kıpır olanı erkenden gidip alacak. Koltukların, D sırası ve ortalardan olması için özellikle biletçi kıza ricada bulunacak. Çıkışta da tüm arkadaşlar, hep beraber bir tatlıcıda oturarak dondurmalarını yiyecek. Bir cafe'de de oturup yorgunluk kahvelerini yudumlayacak.
Erkeklerimiz, derneklerin, vakıfların yardım çalışmalarına bir nebze de olsa katkı sunmak için her daim olduğu gibi yine can atacak. Hafta sonları halı saha maçlarını yapacak. Sporsal faaliyetlerle kendilerini sürekli zinde tutacak. Takımın en iyi oyuncusu, o hafta eksik olan takım arkadaşının yerine birini bulmak için aramadığı kimse kalmayacak.
Annelerimiz, çocuklarını tavukların yavrularını kanatlarının altına aldıkları gibi kaza ve belalardan koruyamadıklarından gözyaşları dökecek. Babalar ise ana haber programlarını her zaman ki gibi izleyerek acılarını yüreklerine gömecek.
İhtiyarlarımız, namazlardan sonra avuçlarını semâya açarak, dualarını, mazlum ve mustaz'af halkın/halkımızın selamete kavuşması aşkına Allah'a arz edecek. Alimlerimiz gece namazları kılacak... Secdelerde gözyaşları dökecek... Niyaz edecek... Halimizi Rabbe arzuhal eyleyecek.
Yazarlarımız yazılar, şairlerimiz şiirler, ressamlarımız resimler, müzisyenlerimiz müzikler icra edecek.
Muallimlerimiz, talebelerini yetiştirecek. Talebelerimiz, öğrenmeye talip olacak. Memurlarımız, vazifelerini yapacak. Amirlerimiz, hakka riayet edecek. Doktorlarımız, mimarlarımız, mühendislerimiz, işçilerimiz, patronlarımız ve daha nicemiz kendimize yakıştırdığımız ne ise onu sürgit baki kılma telaşı yaşayacak.
Alışmayacağız!
Malumunuzdur. İçerden; münafık, müfsid, mücrim, mürted... Dışarıdan; katil, cani, zalim, kafir eliyle kuşatılmışlığımız ortada. Nerdeyse içeride her günümüze bir bomba düşüyor. Dışarıda ise Irak, Myanmar, Suriye, Çeçenya, Yemen, Mısır Libya... Kısacası ümmet coğrafyamız her gün yeni bir Kerbela yaşıyor!
Bütün bu yaşanmışlıkların tüm nedeni ise öyle birilerinin; "Başkanlık tartışmaları biterse bu olaylarda biter" dediği kadar basit değil. Asıl sorun; bu coğrafyanın halkları olarak, Türkiye halkları olarak, Anadolu halkları olarak, Mezopotamya halkları olarak sürekli mazlumdan yana olmamızdan; ümmet coğrafyası olarak mazlum olduğumuzdan!
Mesele, birilerinin papağan misali tekrar ettiklerinden çok ama çok üstünde...
Çok ağır bir yük taşıyor; Kürd'ü, Türk'ü, Arap'ı, Laz'ı, Çerkes'i, Tatarı hatta Ermeni ( Ki Ermeni bir din adı değildir. Bir halkın adıdır. İçinde Müslüman'ı, en azından vicdan sahibi olanı vardır) ve diğer halkları ile bu millet!
Alışmayacağız!
Fakat, bileceğiz. Mazlumdan yana oldukça ve bu ağır yükü taşıdıkça bu belalarla da imtihan olacağız. Bundan dolayıdır ki, bu hassasiyet taşındığı sürece "karabulutlar üzerimizden ne zaman dağılacak?" sorusunu hiç sormayın. Bizler mazlumdan taraf durdukça bu olaylar da sürekli olacak. Ta ki bizi de kendilerine benzetinceye kadar... Bizi de zalimlerden taraf eyleyinceye kadar... Bizi de domuzlaştırıp, zalim yapıncaya kadar!
Tıpkı, George Orwell'in Hayvan Çiftliği'nin; "Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı." final cümlesinde olduğu gibi..
Böyle bir akıbeti isteyen önden buyursun.
Biz burada; 'Zalimlerin yanında durarak bir zafer elde edeceğimize, mazlumların yanında kalarak mağlup oluruz daha iyi!' demeye devam edeceğiz.