Burak Çetik / Mecra
En önde savaşan komutan: İzet Nanic
İzet Nanic, 1965 yılında, Bosna Hersek’in kuzey batısındaki Una-Sana Kantonu’na bağlı Buzim’de dünyaya gözlerini açtı. İlk eğitimini Buzim’de tamamlayan küçük İzet, bu yemyeşil kasabadan dağlara keskin bakışlar atarken ne kadar yaman bir delikanlı olacağının haberini veriyordu. Belki de o yaşlarda halkının kahramanı olacağını hissetmişti.
Lise yıllarına geldiğinde Hırvatistan’a giderek Zagreb’deki askerî liseden mezun oldu. Üniversite yıllarında Belgrad, Saraybosna ve Zagreb’de askerî akademilerde eğitimine devam etti. Mezuniyet sonrası, Yugoslavya Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda tugay komutanı olarak göreve başladı.
Bosna’nın bağımsızlığını kazanmasıyla beraber Yugoslavya Ordusu’ndaki görevinden istifa ederek Bosna Ordusu’nda göreve başladı.
Bosna Ordusu’nda “505. Buzim Tugay Komutanlığı, Hamza ve Gaziye” ismindeki özel birlikleri kurarak komutanlıklarını üstlendi. Aldığı eğitimlerden dolayı başarılı bir asker olan İzet Nanic, kendine has savaş teknikleriyle dikkatleri üzerine çekiyor ve yetiştirdiği askerlerle Bosna’ya önemli hizmetlerde bulunuyordu. Sanski Most, Bosanska Krupa, Bosanski Petrovats ve Klyuç kentlerini işgalden kurtarmıştı.
- Komutanların geriden orduyu kumanda ettiği bilinir. İzet Nanic bunun aksine en önde savaşmayı tercih ediyordu. Dolayısıyla ona “En önde savaşan komutan” denmişti.
Safija Remetic Hanım ile evli olan İzet Nanic’in, İbrahim ve Nevzet adında iki oğlu, Lea adında bir kızı vardı.
O, 5 Ağustos 1995 tarihinde şehid olmuştu ama geride, kahramanlığından dolayı aldığı Altın Zambak ve Bosna Hersek Kurtuluş Savaşı Kahramanı ödüllerini bırakmıştı.
505. Buzim Tugayı
İzet Nanic öncülüğünde kurulan tugay, ilk olarak 15 Ağustos 1992 yılında faaliyetlerine başladı. Tugay, bünyesinde 1500’den fazla asker barındırıyordu. Savaş şartlarından, maddi olarak ordunun iyi durumda olmamasından dolayı mühimmat sıkıntısı yaşayan tugaydaki askerlerin bir kısmı, av tüfekleriyle savaşıyordu.
İlk savaş deneyimini 1992 yılında Sırp askerlerin, Bosna’nın kuzeybatısında bulunan, Una Nehri üzerinde kurulan Bosanska Krupa şehrini ele geçirmek amacıyla düzenlediği saldırıda kazandı. Sonrasında Munja, Kaplan, Operasyon Breza ve Sana gibi birçok operasyona imza attı.
Navic, 1992-1995 yılları arasında Sırpların işgal ettiği Bosna topraklarının yaklaşık 300 kilometrekaresini kurtardı.
Tugay, kazandığı birçok zafer dolayısıyla Aliya İzzetbegoviç tarafından “seçkin tugay” olarak nitelendirildi.
Tugayın kahramanlığı dillere destan olmuştu. Hatta Boşnakça “505. Buzimska” adında bir şarkı bile yazılmıştı.
- “Şimdi şarkısını söyleyeceğiz bir tugayın / Herkes duysun ve bilsin / Onlar Buzim vurucu tugayının kardeşleri / 505. Buzimska Müslüman Tugayı / Herkes savaşa, herkes savaşa / İstikamet Drina, durmayacaklar / Alıyoruz tepeleri, avlıyoruz canileri / Söyle Bosna bilsin herkes / Onlar Buzim vurucu tugayının kardeşleri.”
Tugay o kadar efsane olmuştu ki, 1995 yılında kapatılmasına rağmen günümüzde hâlâ dillerden düşmemiş hatta 505. Buzim Şövalye Tugayı isminde bir müze dahi açılmıştı. Müzede savaşa dair birçok hatıra mevcut. Savaşa dair mühimmatlar ve şehid olanların resimleri de müzede sergileniyor. Müzeyi ilginç kılan başka bir detay ise “Bosna Kasabı” olarak bilinen Ratko Mladic’in savaş günlüğünün müzede sergilenmesi.
Son sözleri ve askerlerine tavsiyeleri
İzet Nanic, İslâm terbiyesiyle büyümüş dindar bir Müslümandı. Dolayısıyla savaş kurallarını da İslâm’a göre belirliyor, İslâm’ın izin vermediği hiçbir eyleme müsaade etmiyordu.
Kadın, yaşlı ve çocuklara dokunulmamasını, kimsenin malına ve ırzına göz dikilmemesini ve her ne şartta olunursa olunsun askerlerin namazlarını terk etmemelerini emrediyordu.
Namazla alakalı emri verirken şöyle söylüyordu: “Efendi lütfen bütün subayları toplayalım, oturalım ve ortak bir toplantı yapalım. Yarından itibaren tugay komutanlığında her namazın kılındığını görmek istiyorum. Gerçekten istiyorum, çünkü bugün öyle bir şey yaşadım ki bu, Bosna'yı ancak sevgili Allah’a içtenlikle inananların kurtarabileceğine beni kesinlikle ikna etti.”
Askerlerine her zaman umudu aşılıyor; yaptığı konuşmalarda kazanacaklarına dair sahip olduğu umuda şehidlerin kanları sayesinde sahip olduklarını hatırlatıyordu. Ahiret bilincine sahip bir Müslüman olarak hareket etmenin gerekliliğini vurgularken, bu dünyada zamanımızın geçici asıl yurdun ahiret olduğunu söylüyordu.
Kazanılan zaferler sonucunda mağrur ve kibirli olunmaması gerektiğini ve bu zaferlerin Allah’ın yardımıyla kazanıldığından bahseden Nanic’in şehidliği arzuladığı, her halinden belli oluyordu. Savaşlarda en önde mücadele ediyor, geride kalmayı kendisine utanç sebebi olarak görüyordu. Ellerindeki imkân kısıtlılığına ve dünyanın yaşanan katliama göz yummasına rağmen umudun ve direncin sonunda gelecek zafere inanıyor, sefer mükellefiyetini zafer neticesine nazaran önceliyordu.
Şehid olmadan önce yazdığı şu sözler ise onun inancını ve teslimiyetini ispatlıyordu adeta:
Her şey ortada. Milletimizle birlikte başarılı olacağımızı umuyorum. Zafer yakındır. Allah’ın izniyle Bosna Hersek bizim olacaktır. Planladığımı yapabileceğimi hissediyorum kuvvetli ve şanslı olabilirsem. Her şeyi yatırdım. Şu an elektrik kesildi. Hayırlı olsun. İzet Nanic.