İngiltere'de yaşayan ve Myanmar konusunda uzman akademisyen Maung Zarni, Myanmar'daki askeri darbenin, Arakanlı Müslümanlarla ilgili ulusal bilincin değişmesini tetiklediğini belirterek, "Yıllardır zulüm gören Arakanlı Müslümanlar, bugünlerde Yangon'da kendini güvende hissediyor." dedi.
Zarni, AA'ya verdiği özel röportajda, Myanmar’da ordunun iktidarı ele geçirdiği 1 Şubat'tan bu yana çok sayıda kişinin sosyal medya üzerinden Arakanlı Müslümanlardan özür dilediğini kaydetti.
Akademisyen, "Yangon sokaklarındaki protestocuların büyük bir çoğunluğu, Arakanlı Müslümanlardan özür diliyor ve ordunun kendilerine yalan söylediğini belirtiyor." ifadesini kullandı.
"Myanmar'daki askeri darbe, ulusal bilincin değişmesini tetikliyor." diyen Zarni, "Yıllardır zulüm gören Arakanlı Müslümanlar, bugünlerde Yangon'da kendini güvende hissediyor." ifadesini kullandı.
Ayrıca askeri darbeyi protesto edenlerin bir kısmının Arakanlı olduklarına dair işaretlerin de görüldüğünü söyleyen Zarni, iki ay önce bunun düşünülemez olduğunu, bu durumun Arakanlı Müslümanların kendi ülkelerine dönmenin yolunu da açtığını kaydetti.
Myanmar'ın darbe karşıtı protestolar sırasında tam bir dönüşüme tanık olduğunu çünkü sivil toplumun askeri cuntayı ülke için varoluşsal bir tehdit olarak gördüğünü dile getiren Zarni, Myanmar ordusunun resmi adı olan "Tatmadaw"ın cinayet, şiddet, kamu ve özel mülklerin yok edilmesinden sorumlu olduğunu vurguladı.
Zarni, ordu ile ülkenin fiili lideri ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çii arasındaki ilişkilerdeki tökezlemenin, Aung San Suu Çii hükümetinin ordunun güvenlik dışı alanlar üzerindeki kontrolünü azaltmaya başlaması ve milyarlarca dolar değerinde ortak girişim projelerini gözden geçirmesi nedeniyle başladığının altını çizdi.
Askeri darbeye karşı devam eden hareketin, darbe karşıtı milletvekillerince sivil hükümeti geri getirmek için kurulan Ulusal Meclisi Temsil Komitesinin (CRPE) siyasi talimatlarını dikkate aldığını aktaran Zarni, darbeye karşı protestoların son derece barışçıl olduğuna ve tüm yıkımın ordu tarafından yapıldığına dikkati çekti.
Zarni, halkın artık silahlı kuvvetleri "sahip oldukları silahları kullanarak demokratik söylemi yok etmeye çalışan teröristler" olarak gördüğünü söyledi.
"Myanmar'daki darbe tek bir faktörle açıklanamaz"
Myanmar'daki darbenin tek bir faktörle açıklanamayacağına işaret eden Zarni, şu değerlendirmelerde bulundu:
"1990'dan bu yana geçen 30 yılda ordu, üç genel seçim yaptı. 2010'da (Myanmar'da askeri darbeyle devrilen iktidardaki Ulusal Demokrasi Birliği) NLD ve Aung San Suu Çii'nin boykot ettiği bir seçim dışında, her seçimde NLD ve Aung San Suu Çii orduyu yendi. Kasım 2020'deki son seçimde ise bu, sadece ordunun yenilgisi değil, ordunun desteklediği Birlik İçin Dayanışma ve Kalkınma Partisine (USDP) karşı yıkıcı bir zafer oldu."
Ordunun, siyasi vekillerini ve eski generallerini kullanarak bu seçimlere her zaman itiraz ettiğini belirten Zarni, ordunun, Aung San Suu Çii'nin orada olduğu sürece NLD'yi yenemeyecekleri bir rakip olduğuna karar verdiğini ifade etti.
Aung San Suu Çii'nin önemli bir idari kuruluş olan Genel İdare Dairesinin (GAD) kontrolünü İçişleri Bakanlığından aldığını dile getiren Zarni, daha sonra hükümetin bazı baskıcı yasaları ele almaya ve ordunun muhalefeti nedeniyle duran yasal reformlarla ilgili çalışmaya başladığını söyledi.
Zarni, "Bir diğer husus ise hükümetin, Maliye ve Planlama Bakanlığını kontrol etmesi, ordunun artık bütçelerini onlara sunmak zorunda kalmasıydı. Bu, yarım yüzyıldan fazla bir süredir bu tür bütçe denetiminden kaçınmaya çalışan ordu üzerinde büyük bir baskı oluşturdu." diye konuştu.