Asker-sivil arası yeni denge…

Ali Bayramoğlu

MGK toplantısının neticesini beklerken Baykal'ı dinliyorum, şaşkınlık içinde… Her hangi bir siyasetçinin askerin siyasi işlevini hiç sıkılmadan bu denli savunabileceğine, yapılan yasal değişikliğin anlamını bu derece sulandırılabileceğine akıl erdiremediğim için belki de.

Belki de siyasi partilerin kendi alanlarını ortak çabayla korumalarının siyasi ahlakın, ilkenin, demokrasinin temel koşulu olduğuna inandığım için…

Ama Türkiye'den söz edince iş değişiyor…

CHP, Baykal söz konusu olunca özellikle öyle…

Örnek pek çok…

17 Haziran 1997… 28 Şubat sonrası, askerin siyasete tam müdahil olduğu günler, Baykal tarihe not düşüyordu şu sözlerle:

“Türk Silahlı Kuvvetleri, rejimi değiştirmek isteyen hükümete karşı demokratik bir kitle örgütü gibi çalışıp, RP'nin maskesinin indirilmesine katkıda bulundu, kamuoyu oluşumunda yardımcı oldu…”

Bugün daha utanç verici bir manevra yapıyor Baykal…

Tarihe yine not düşüyor.

O ve onun gibilerin attıkları bu adımlara rağmen yol alıyor Türkiye.

1997'den 2009'a 12 yıl geçti.

Asker-siyaset ilişkileri otoriter-ataerkil bu sistemin yine temel tartışması oldu.

Ancak bu kez bu süreçte tek konu askerin siyasete müdahaleleri olmadı, aynı zamanda askeri alana yapılan siyasi müdahalelere karşı askerin verdiği savunma, geri çekilme tepkilerini izledi.

2003'ten bu yana askeri alana yapılan siyasi müdahaleler kim ne derse desin ilkesel adımlar olmuştur.

MGK Kanunu ve yönetmeliğinin değiştirilmesi, sivil mahkemelerde askeri yargıçların tarihe karışması, askeri harcama ve mal denetiminin yolunun açılması, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının engellenmesi…

En nihayet son değişiklikle darbe, muhtıra, anayasayı ihlal gibi suçlarda asker kişilerinin askeri yapı ve yargının koruma kalkanı dışına çıkarılması…

Bunlar tam bir demokrasinin tesisi için elbet yeterli adımlar değildir, ama olmazsa olmaz adımlardır.

Bu adımların ilkesel adımlar olmadığını söylemek için ya siyasi ahlak düşkünü olmak gerekir ya az zekâlı…

Kolay olmuyor elbet…

İşin bir de çatışma boyutu var…

Kim nerede duruyor?

Asker bir hafta önce “savunma hattında kalan ama saldırgan” bir çıkış yaptı. Hükümete, savcıya istikamet çizen, gündemi belirlemeye, daha doğrusu gündemi işgal eden tartışmanın yönünü çizmeye yönelen bir çıkıştı bu. İrtica belgesini sahte ilan eden, tartışmaların merkezine bu fikri yerleştirmek isteyen bir tavırla konuyu MGK'ya taşıyıp devlet meselesine dönüştüreceği sinyali vererek…

Hükümet belki de Türkiye'nin yakın tarihinde ilk kez tutarlı ve hızlı adımlar attı, bu girişim karşısında.

Başbakan'ın Genelkurmay Başkanı'ndan farklı düşündüğünü ifade eden sözlerinde kalmadı iş. Başbuğ'un malum çıkışı yaptığı gece, ödev askeri yargınındır dediği gece, yaptığı anayasal değişiklikle gerek politik, gerek hukuki, gerek psikolojik olarak askerin elinden önemli bir kozu aldı.

Dünkü MGK'ya bu koşullarda gidildi

Sivilin psikolojik üstünlüğüyle gidildi.

Hürriyet Gazetesi, Özkök, Ekşi yetmiyor artık dengeleri tersine çevirmeye…

Yol açıktır ve sivilleşmeye doğru yeni bir viraj alınmaktadır.

MGK'dan ne çatışma çıkacaktır, ne uzlaşma, sadece tarafların temas içinde kalmayı sürdükleri bir gerginlik sürecini ifade edecektir alınan kararlar.

Andıç'ın sahteliği tartışmasına verilecek MGK onayı askerin alacağı olacaktır, yasa değişikleri ve sivil alan genişlemesi de siyasi iktidarınki…

YENİ ŞAFAK