2002 seçimleri sonrası Türkiye'nin yaşadıklarına herkes kendince, kendi meşrebince vakıf oldu.
Bir yandan anayasa değişiklikleri, MGK'nın şeffaflaşması, temel hak ve özgürlükler alanını genişleten bir dizi yasal tedbirler, tarih ve kimlik tartışmaları, Kürt sorununda alınan mesafe...
Öte yandan Annan Planı etrafındaki sert çatışmalar, askerin içinde yaşanan hareketlilik bu çerçevede Genelkurmay'ın yaptığı açıklamalar, Santoro ve Dink cinayetleri, cumhuriyet mitingleri, muhtıralar, parti kapatma davaları, Ergenekon süreci, Balyoz davası...
Bunlar gözler önünde yaşandı...
Ayışığı, Sarıkız, diğer darbe tartışmaları, karanlık cinayetlerin arka planları bunların bir kısmını daha sonra öğrendik, bir kısmını hâlâ bilmiyoruz...
Yarı kapalı siyasal düzenlerde, devlet içi aktörlerin çatışmalarının belirlediği rejimlerde, olana içeriden bakmak, olanı içeriden bilmek son derece önemlidir.
Anı ve izlenim kitapları bu açıdan son derece değerlidir.
2002 ve sonrasıyla ilgili ilk önemli kitabı Hasan Cemal çıkarmıştı. "Türkiye'nin Asker Sorunu" başlığını taşıyan bu çalışma pek çok taşı yerli yerine oturtmuştu.
Şimdi önümüzde diğer bir kitap duruyor.
İsmet Berkan'ın "Asker Bize İktidarı Verir mi?" başlıklı çalışması...
Şöyle anlatıyor kitap başlığının öyküsünü yazar:
"Yıl 2002. Yaz sonu Ankara (...)
Ak Parti'nin seçimlerde alacağı olası oy miktarını konuşmaya devam ederken (...) Hüseyin Çelik araya girdi. 'İsmet Bey' dedi, 'ben size bir şey soracağım. Biz seçimi kazanırız da asker bize iktidarı verir mi?'
Masada sessizlik oldu. Erdoğan dahil herkes benim ağzıma bakıyordu. Sanki bu konuda tek yetkili kişi benmişim, ben dersem çıkacakmış gibi..."
İsmet Berkan'ın kitabı işte "bu iktidarı verme" meselesinin öyküsünü arka planıyla birlikte ele alıyor.
En doğru isimlerden birisi Berkan...
O kritik tarihleri Radikal Gazetesi'nin yayın yönetmeni olarak yakından ve içeriden izleyen gazetecilerden birisi oldu. Berkan ve Radikal'in Ankara temsilcisi Murat Yetkin pek çok gazete ve gazetecinin o döneme ait yazılarına dikkat kesildiği isimlerdi.
Sadece dünün değil biraz bugünün de öyküsü İsmet'in anlattıkları. Hem "Halaskar Zabitan ruhu" adını verdiği bir süreklilikten ötürü, hem Susurluk'la başlayan Ergenekon'a uzanan bir siyasi öyküden dolayı...
Berkan'ın tek başına şu cümlesi dönemi ve süreci anlamaya yeter:
"Ergenekon soruşturması sayesinde elde edilen belgeler, özellikle de ikinci Ergenekon davası iddianamesinin ekleri, ... Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yasal hükümeti nasıl düşman olarak gördüğünü kanıtlayan belgelerle dolu..."
Bu fazla soyut bir iddia belki...
Şöyle somutlaştırıyor Berkan:
"2002 yılının bitmekte ve 2003'ün başlamakta olduğu günlerde 1. Ordu Komutanlığı bağlı bütün askeri birimlerden EMASYA bilgilerini güncellemelerini istiyordu...
Peki ama neden?
Bunun nedeni yıllar sonra ortaya çıktı ve bir davanın da konusu oldu... : Balyoz darbe planı davası..."
"Çetin Doğan, asker içinde '28 Şubat'ta işi yarım bıraktık' diyen ekipten miydi bilmiyorum ama 2003 yılının ilk aylarında 1. Ordu ile ilgili bazı tuhaflıklar kulağıma gelmişti...
Bana söylenen 1. Ordu'da bir hareketlilik olduğu, bu hareketlilik nedeniyle Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri'nin tedirgin olduğuydu (...)
Derken Kara Kuvvetleri'nin 1. Ordu'ya bağlı bazı birliklerinin türlü bahanelerle İstanbul ve çevresinden alınıp Türkiye'nin Güneydoğu başta olmak üzere çeşitli bölgelerine kaydırıldığı yönünde bilgiler gelmeye başladı" (...)
"Ancak tam da bu dedikoduların bize ulaştığı ve bizim çırpınıp haber yapamadığımız günlerde, Ankara'da MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un gazeteci misafirleri vardı... Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticileriyle buluşan Atasagun 'Darbe için 1. Ordu'ya bakın...' demişti, 'orada hazırlıklar varmış'(...) "
Okuyun İsmet Berkan'ın kitabını...
Hatırlayacak ve taşları biraz daha yerine oturtacaksınız...
YENİ ŞAFAK