Asker aileleri, siyaset ve karargâh...

Ali Bayramoğlu

Türkiye'de yaşanan değişimin haklı nedenleri her geçen gün ortaya çıkıyor. Her gün yeni bir bulgu, yeni bir bilgi, sivilleşme sürecinin sıradan arınma olmadığını, toplumsal ve siyasal sistemin gerçekten özüne dokunduğunu gösteriyor.

Bu tür bulgular arasında, darbe teşebbüsleri, darbeye zemin hazırlayacak kanlı provokasyon arayışları var.

Bu dehşet hâlleri aslında, o derece vahim başka bir durumu, yine askerî vesayet düzeniyle ilgili bir durumu gölgeleyebiliyor.

Birçok kez dile getirdiğim bir örnek var.

Olay 28 Şubat günlerinde geçiyor...

2. Kolordu'dan bir emir gelir, alt birliklere. Bunlardan biri olan 8. Mekanize Piyade Tugayı'nın Kurmay Başkanı albayın alt kademelere gönderdiği 19 Şubat 1997 tarihli yazısında şu satırlar vardır:

"Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Silâhlı Kuvvetler'i iç ve dış tehditlere karşı koruma ve kollama, her Türk vatandaşının olduğu kadar T.S.K. personeli ve onların eş ve çocuklarının en büyük millî görevidir. Bu bakımdan Kara Kuvvetleri'nin tüm personeli ve aileleri birer haber toplama vasıtasıdır. Tüm Kara Kuvvetleri personeli ve ailelerinin elde edeceği her türlü belge, bilgi ve haberi bu konunun üst komutanlık tarafından bilinip bilinmediği yorumunu yapmadan silsileler yoluyla üst komutanlığa ulaştırması ve personelin bu hususta bilgilendirilmesi ilgi ile emredilmiştir."

Asker eş ve ailelerini birer haber elemanı hâline çevirmek...

Toplumun bir kesimini diğer kesimiyle ilgili bilgi toplama, takip etme ruh hâline sokarak kutuplaştırmak...

Batı Çalışma Grubu'nun ve başındaki generallerin işleriydi bunlar. Bugün demokrasi kelimesini dilinden düşürmeyen, her belgeyi sahte ilan eden generallerin...

Bilin ki, bu durumlar ülkeye verdikleri zarar açısından darbeler kadar, belki onlardan daha önemlidir...

Bu zarar, zihniyetleri kuşattığı ve ağır birikimlere yol açtığı için dehşetlidir.

Dehşetlidir; zira iş, siyaset ve devletle sınırlı kalmayıp topluma, gündelik hayata sirayet etmektedir.

Bir başka örnek:

Geçen yıl Nisan ayında gazetelere haber olan bir belge, 1998-2008 yılları arasında Milli Güvenlik derslerine giren muvazzaf ve emekli subay öğretmenlerin, Genelkurmay'ın emriyle öğretmen ve öğrencileri, 'solcu', 'türbanlı', 'namaz kılıyor', 'sol görüşlü' ve 'bölücü' olarak fişlemekle görevlendirildiklerini ortaya koymuştu...

Asker öğretmenler bunları istihbarat birimlerine sunmuşlar, bunlar önce karargâha ulaştırılmış, ayrıca EMASYA dosyalarına aktarılmıştı.

Tepeden tırnağa, ahlak ve yasa dışı takip...

Toplumu tehlike gören ve asli işini muhbirlerine çeviren bir askerî bünye...

Ciddiyetin bilmem fakrında mıyız?

Sadece bu haberde bile üç önemli nokta vardı.

İlki, bu fişlemelerin daha düne kadar, 2008 yılına kadar sürmesi, sürdürülmesi...

İkincisi, fişlemelerin 1998'de, yani 28 Şubat ortamında başlaması ve bugüne kadar kesintisiz devam etmesi, başka bir ifadeyle 28 Şubat yapılanmasının sürekliliği ve vahameti...

Üçüncüsü, bu tür fişlemelerin il ve ilçe güvenlik toplantılarına götürülmesi, yani EMASYA çerçevesi üzerinden tüm toplumun yıllar boyu fişlenmesi...

Değil mi ki Türkiye sivilleşme istikametinde keskin adımlar atarken, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde toplum bu sürece keskin destek verirken, bizler hâlâ fişleniyorduk, yani askerî vesayet düzeninin çarkları acımasızca ve fütursuzca çalışıyordu.

Aileler...

Zihniyetler...

Sorunun ne denli derin olduğunu anlamak için meseleye bir de bu açıdan bakmak gerek...

YENİ ŞAFAK