ASİM: Ne ABD’ci, Ne Rusyacı, Ne de Çin’ciyiz; Bizler Müslümanız ve Zulmün Her Türlüsüne Karşıyız!

Adana Sivil İnisiyatif Meclisi (ASİM) üyeleri, Çin’in Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği vahşet ve işkence politikalarına tepki göstermek üzere bugün öğle namazı sonrasında Ulucamii önünde bir araya geldi.

Programı sunan Adana Özgür-Der'den Recai Ağuş, ASİM olarak dünya üzerinde yaşanan bütün zulümlere ve haksızlıklara karşı olduklarını ifade ederek, “Zulüm ister Suriye’de olan, ister Irak’ta, ister arakan’da ister Doğu Türkistan’da.. Nerede bir zulüm varsa lanetliyoruz. Nerede bir vahşet varsa kınıyoruz. İslam Ümmetine yaşatılan zulümlerin belki de en ağırı Doğu Türkistan’da yaşatılmaktadır.  Doğu Türkistan’da asimilasyonun yanı sıra koca bir halk “Politik Eğitim kampları” adı altında kurulan işkence üslerinde büyük bir kıyım yapılmaktadır. Adana Sivil İnisiyatif Meclisi (ASİM) üyesi kurum temsilcileri olarak Çin’in vahşi uygulamalarını lanetlemek ve Doğu Türkistan’lı kardeşlerimiz ile dayanışmamızı ortaya koymak adına burada bulunmaktayız. Dünya’da terörü devlet politikası haline getirmiş pek çok ülke bulunduğunu ve bunların yaptıklarının kınanacağı yerde maalesef bazen bu zulümlere tepki gösteren kurumlar terörist muamelesine tabi tutulmaktadır. Herkesin bilmesini isteriz ki asim’den terörist çıkmaz. Bizler terörist değiliz, Doğu Türkistan halkı terörist değildir. Bizler her zaman mazlumların yanında olduk ve bundan sonrada bu tavrımızı aynı şekilde sürdüreceğiz.” dedi.

Daha sonra basın açıklamasını okumak üzere ASİM Başkanı Mahmut Eraslan kürsüye davet edildi.

ASİM Başkanı Mahmut Eraslan’ın konuşmasının akabinde Doğu Türkistan’lı Abdulvali Osman söz alarak Doğu Türkistan’a yaşanan vahşetin kelimelerle anlatılmasının çok zor olduğuna işaret etti ve bu bölgede sadece Doğu Türkistanlılar değil kızgızlar, Özbekler, Tacikler ve Türkmenler de ağır baskı ve soykırım politikalarına maruz kalmaktadır. Bu vesile ile burada bulunun tüm gönüldaşlarımıza kardeşlerimize ve adeta bir devlet gibi çaşılan İHH vakfına ve tüm sivil toplum kuruluşlarına müteşekkiriz. İnşallah bu çabalarımız Doğu Türkistan’ın yaşadığı sıkıntılara çözüm olur.”dedi.

Basın Açıklaması Metni:

DOĞU TÜRKİSTAN’DA POLİTİK EĞİTİM KAMPLARI DRAMI SÜRÜYOR!

Doğu Türkistan, (resmi adıyla Sincan Uygur Özerk Bölgesi) Çin yönetimince işgal edildiği 1949 senesinden bu yana çeşitli insan hakları ihlalleriyle gündeme gelmektedir.

Çin, Doğu Türkistan’ın Müslüman halklarına karşı uyguladığı asimilasyon ve yıldırma politikalarını uzun seneler tüm dünyanın gündeminden saklanmayı başarmış. Ancak son senelerde, kendi ekonomik büyümesine bağlı olarak içerideki problemleri(!) daha hızlı çözme isteği ve ABD vb. muarızı ülkelerle olan ihtilaflarının artmasından sonra, Batılı ülkelerin Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini bahane ederek Çin’i sıkıştırmaya çalışması sebebiyle, Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri dünyanın daha fazla ilgisini çeker olmuştur. Buna bağlı olarak Çin’in Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini gizleme çalışmaları da daha fazla görünür olmuştur.

Doğu Türkistan Komünist Parti Sekreteri Chen CHUANGUO’nun 2017 Nisan ayından itibaren Uygurları, hapishanelere veya zorunlu Politik Eğitim Kampları’na göndermesi ve beyin yıkamaya yönelik uygulamaları, Çin için yüz kızartıcı yeni bir insan hakları ihlalidir. Çin’in “Eğitim Kampı” olarak adlandırdığı toplama kamplarında 1 ile 3 milyon arası insanın bulunduğu tahmin edilmektedir. Tahmin edilmektedir diyoruz çünkü Çin bu konuda hiçbir açıklama yapmamaktadır.

Toplama kamplarına aldığı insanların ailelerinin açıklamalarından sonra, varlığı anlaşılan toplama kamplarıyla ilgili Çin, önce inkar politikasına sığınmış, inkarın mümkün olmadığı anlaşılınca bu kampların varlığını “aşırılıkla mücadele ve eğitim kampları” adıyla kabul etmiştir.

Doğu Türkistan’da inşa edilen bu büyük hapishaneler, Nazi Almanya’sı uygulamalarını andırmaktadır. Evlerinden, yurtlarından, eş ve çocuklarından zorla ayrılan insanların sayıları her geçen gün artarken, aynı zamanda uygulanan işkence ve zulümler neticesinde yüzlerce insan hayatını kaybetmektedir. Birçok aileye akrabalarının cesedi teslim edilmiş, ancak ölüm nedeni hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Kamplardan çıkabilenlerin anlattığı kadarıyla, kamplardaki yaşam koşulları çok kötü olup, tutuklu bulunanların sayısı, kampların alabileceği insan kapasitesinin kat kat üstündedir. İnsanlar, sırt üstü yatma imkânına bile sahip olmadıklarından ancak yanlarına dönerek yatmaktadırlar.

Çin’in, Doğu Türkistan’da “eğitim” adı altında uyguladığı yol ve yöntemlere bakıldığında, hâlihazırda bütün Uygurları suçlu olarak kabul ettiği, din ve geleneklerine bağlı Uygurları ise terörist olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Kamplardan çıkmayı başaranların ifadelerine göre “toplama kamplarında mahkumları su tanklarına daldırma, kadın tutukluların yüzlerinde ve vücutlarında sigara söndürme, bileklerinden asılan tutukluları copla dövme, elektrik verme, acı verici farklı nesnelerle dövülme, soğukta bekletme, yoğun ve parlak ışıkla körleştirme, uzun süre gergin pozisyonda tutma, uykusuz, aç ve susuz bırakma, günlerce “kaplan koltuğu” denen hareketsiz koltuklarda oturtma, elleri kelepçeli ve ayakları prangalı olarak dolaştırılma” gibi kötü muameleler yapılmaktadır.

Bu türden işkenceler fiziksel veya zihinsel bozukluklarla neden olmakta, çoğu zaman da ölümle sonuçlanmaktadır. Bazı insan hakları örgütlerinin bilgilerine göre Doğu Türkistan’da Çin yönetimi tarafından kurulan 16 toplama kampı bulunmaktadır. Bu sayı, her Uygur ailesinden en az bir kişinin söz konusu kamplarda tutuklu olduğu anlamına gelmektedir. Tutuklu olanlar genellikle 20 - 40 yaş arasındaki Uygur erkekleridir. Bu kamplardaki Uygurlar kendi inançlarını değiştirmeye ve Komünist Parti ideolojisine boyun eğmeye zorlanmaktadırlar.

ACİL CEVAP BEKLEYEN SORULAR

-              Çin, insan haklarına tamamen aykırı bulunan bu kampları neden açma gereği duymuştur?

-              Kamplar nerelere kurulmuştur ve kaç adettir?

-              Buralarda ne kadar kişi tutulmaktadır?

-              Bu insanlar hangi gerekçelerle tutuklanmışlardır?

-              Kampların yaşam koşulları nasıldır?

-              Kamplarda tutuklu bulunanlara günlük olarak neler yaptırılmaktadır?

-              Kamplarda tutuklu bulunanların sağlık durumları nasıldır?

-              Kamplarda hayatını kaybedenlerin sayıları ve ölüm gerekçeleri nelerdir?

-              Kamplardaki tutuklu kişilerin sahipsiz kalan çocukları, eş ve yakınlarının akıbetleri nedir?

-              Kamplar uluslararası gözlemcilere neden kapalı tutulmaktadır?

STK VE VİCDAN SAHİPLERİNİN TALEPLERİ

1.            Son çeyrek asırdır siyasi, ekonomik ve askeri açılardan ivme kaydeden Çin, özellikle ekonomik hamlelerle İslam dünyasını siyasi konularda baskılama politikasını uygulamaya koymuştur. Fakat İslam dünyası, Çin ve ABD dışında üçüncü bir yolun olduğunu unutmamalı, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz reel politik kaygılara kurban edilmemelidir.

2.            Çin, kendi yasalarına ve taraf olduğu uluslararası antlaşmalara aykırı olan Politik Eğitim Kamplarını hemen kapatmalı ve bu kamplarda istekleri dışında tutulan insanların maddi-manevi zararları karşılanmalı.

3.            Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurların yurtdışına seyahat yasağı ve yurtdışındaki Doğu Türkistanlıların memleketlerine dönüş ve akraba ziyareti engeli kaldırılmalıdır.

4.            Yurt dışında akrabası olanlara yönelik denetim ve gözetim kaldırılmalı, para gönderme, posta, telefon ve haberleşme engeli kaldırılarak en temel haklardan olan iletişim ve haber alma özgürlüğü sağlanmalıdır.

5.            Yurt dışında yaşayan Uygurlara yönelik uzaktan kontrol ve gözetim kaldırılmalı, ailesini ve akrabalarını rehin tutma politikasından bir an evvel vazgeçilmeli.

6.            Uygurların şahsi bilgisayar ve cep telefonlarını gerekçesiz kontrol etme uygulaması kaldırılmalı.

7.            Uygurların evlerine yönelik zorunlu ziyareti, gerekçesiz baskın ve Uygur-Çinli ‘zorunlu akraba’ uygulamasına son vermeli.

8.            İnanç, ibadet, giyim, kuşam, örf ve adetlere yönelik yasaklar bir an evvel kaldırılmalı, camiler ve tüm ibadethaneler olması gerektiği gibi özgür olmalı.

9.            Dil, kültür ve eğitimin önündeki engeller kaldırılmalı, Uygurlar ana dilde eğitim yapabilmeli, tarihi eserler, kitap ve kütüphaneler korunmalı, okullar ve üniversiteler erişilebilir olmalı.

10.          Ekonomik baskılar, gerekçesiz vergiler ve el koymalar, Uygur kızların uzak bölgelere işçi olarak zorunlu gönderimleri son bulmalı, devlet dairelerinde ve iş bulma hususunda Uygurlara, Çinlilerle eşit rekabet imkanı oluşturulmalı, bölgeye ait zenginlikler halkın refahı için kullanılmalı.

11.          Seyahat özgürlüğü, evlilik, helal gıdaya erişim ve benzeri haklar iade edilmeli.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi