Aşılamalar ve aşı pasaportları zorunlu olmalı mı?

Aşının fiilen zorunlu olduğunu ve aşıyı reddedenlerin sosyal dışlanma ile karşı karşıya kalacağı algısını oluşturan ülkeleri toplumsal ayrışmalar mı bekliyor!?

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Dünyanın çoğu ülkesi korona salgının ıstıraplarını çekerken işgalci devlet statüsündeki İsrail aşılamasını neredeyse tamamladı. İngiltere, aşıları ülke içerisinde tutarak İsrail’den sonra halkını aşılayan ikinci ülke konumunda. Ancak bu aşılamaların bir bedeli var.

Ülkeler için ekonomiyi hareketlendirmek ve pandemi koşullarını hafifletmek en önemli konulardan birisi haline geldi. İsrail vatandaşları “yeşil geçiş” sistemi ile restoranlara gidebilir, her türlü kapalı alanlardaki faaliyetlere dahil olabilirken “yeşil geçiş”e sahip olmayanlar ise daha az imkanlardan faydalanabilecek halde tutuluyor.

Kimi ülkeler aşılamayı zorunlu tutarken birçok ülke aşılamayı zorunlu kılamıyor çünkü henüz aşıya bile sahip değiller. 

İsrail’de de aşı olmak istemeyenler “yeşil geçiş” hakkına sahip olamıyor. İsrail aylardır aşılama sistemi ile övünerek halkının iyiliğini düşündüğünü kanıtlamaya çalışırken Filistin’e uyguladığı ambargoları da örtbas etmeye çalışıyor.

Aşı konusunda tereddütlü olan insanları ötekileştiren genel kanıyı destekleyen adımların atılması, pandeminin sona ermesine nasıl bir katkı sunacak henüz tam olarak belirlenemiyor ancak kimi sorunları da açığa çıkarmaya başladı.

Aşının fiilen zorunlu olduğunu ve aşıyı reddedenlerin sosyal dışlanma ile karşı karşıya kalacağı algısını oluşturan ülkeleri toplumsal ayrışmaların beklediği sosyolojik olarak tespit edilebilir hale geldi.

Toplumu kesinkes böleceği düşünülen zorunlu aşılama konusunda hükümetler toplum ve algı yönetimi karşısında oldukça başarısız olmaya devam ediyorlar. Halk sağlığı uzmanları, bu bölünmenin eşitsizlikleri arttırabileceğini ve tam da hükümetlere güven duyulması gereken bir zamanda bu şekilde davranmanın yıkıcı etkileri olabileceği uyarısında bulunuyor.

Aşı konusunda zaten tedirgin olanları bir de zorunlu aşılamaya tabi tutmanın aşı karşıtlarını daha da öfkelendireceği ve aşıdan uzak durmalarına sebep olacağı da öngörüler arasında yer alıyor.

Bu konuda belki de en ilginç olan tespit ise, "Endişeleri olanlar pahasına aşıya açık olan insanlara fayda sağlayan bir sistemin 'hepimizin yararına olduğu anlatısı'nın zayıflamaya yüz tutması olacaktır" deniliyor. 

Yerli bir aşı-pasaport sistemi düşünen tüm ülkeler arasında İngiltere en sağduyulu olan ülke gibi görünüyor. İsrail gibi, aşıları inanılmaz bir hızla uygulamaya aldı. Nüfusunun neredeyse yarısı en az bir doz aşı oldu. Ülkenin hastaneye yatma ve ölüm oranları istikrarlı bir şekilde düştü. Bununla beraber de Avrupa'nın büyük bir kısmı kilitlenmeye geri dönerken, İngiltere koronavirüs kısıtlamalarını kademeli olarak kaldırarak kapalı mekânları aktif hale getirmeye başladı.

Nüfuslarının çoğunu zaten aşılamış ülkeler için bu tür bir sistemin çekiciliği elbette anlaşılabilir. Aşılanmış insanlara verilen pasaportlar; ekonomileri ve toplumu yeniden canlandırmanın en hızlı ve en güvenli yolunu sunsa da beraberinde tedirginlikleri de sunuyor.

Aşılamadaki amacın 'halkın sağlığını korumak' olduğu iddiası güzel bir niyeti yansıtıyor.

Yinede sorun, niyet ve algının her zaman aynı hizada olmaması olabilir. Pandemi halihazırda insanları ırk, cinsiyet ve sosyoekonomik durum temelinde aşırı derecede etkiledi ve aşı randevuları orantısız bir şekilde beyaz Britanyalılar ve daha zengin bölgelerden gelenler tarafından alınıyor.

Türkiye’de de durum pek farklı değil; imtiyaz sahibi olanların aşılandığı ülkemizde öncelik sırası sürekli olarak değişmekle beraber aşılamaların yaşlılar kapsamında yürütüldüğü biliniyor. Mayıs ayı sonu veya haziran ayı başında ise aşılamanın tamamlanması öngörülüyor.

Davranış bilimciler, "Etnik köken, ırk ve sosyal yoksunluk nedeniyle aşı eşitsizlikleriniz varsa ve buna temel sosyal aktiviteler için aşı pasaportları eklerseniz, aşı apartheid'i almaya başlarsınız" diyerek hükümetleri bu konuda uyarıyor.

Kimi davranış bilimciler de bu sava destek olarak, "İnsanlara aşı olmanın iyi bir şey olduğunu ispatlamak istiyorsanız, buradaki temel olay toplumun katılım sağlamasıdır. Ve tam da topluluk katılımını istediğiniz bir zamanda, yapabileceğiniz en kötü şey, bu toplulukları yabancılaştırabilecek ve aşı olma olasılıklarının daha düşük olmasına yol açabilecek bir önlemi empoze etmek olacaktır." diyor.

Aşı pasaportları, “yeşil geçiş”, HES kodu vs. normalliğe giden yolu hızlandırabilir. Ancak aynı zamanda ülkenin bazı kısımlarını geride bırakma riskini de taşıyabilir. Herkese aşı sunulana kadar ve tereddütlü toplulukların endişeleri giderilinceye kadar, aşı pasaportlarının sunabileceği tek garantili hedef; daha fazla eşitsizlik ve bölünme gibi görünüyor.

Yorum Analiz Haberleri

Avrupa'da İslami kimliğin geleceği
Amerika ikileminden kurtulalım
Yasadışı bahis bağımlılığının feci boyutları
Türkiye’de toplumsal değerlerin karmaşıklığı
Filistinlilerin yenilgiyi kabul etmesini mi bekliyorlar?