HAKSÖZ HABER
Murat Bardakçı 26 Ocak tarihinde kaleme aldığı “Eskinin şeyhülislâmları gibi okkalı bilmemnesi olan bir fetva makamı aranıyor!” başlıklı yazısında Rasmus Paludan isimli müfterinin eylemini sert bir dille eleştiriyor. Ardından ise Paludan’a yönelik halkı Müslüman olan devletlerin gösterdikleri yetersiz tepkilere dikkat çekiyor.
Suudi Arabistan ve İran’ın “birlikte yaşam” vurgusuyla yaptıkları açıklamaların oldukça komik olduğunu dile getiren Bardakçı, İran hariç İslam dünyasının birçok ülkesinde Müslümanların düzenledikleri eylemleri unutmuş olsa da dikkate değer bir hususa odaklanıyor.
Nihayetinde ise Bardakçı kimselerin dile getiremediğini açık açık yazıyor. Müslümanların değerlerine karşı açıktan düşmanlık edenlere ne yapılması gerektiği hakkında Müslümanların tarihsel birikimlerinin dikkate alınması çağrısı yapıyor. Ne yazık ki bu fetvayı yayımlayacak alimler zümresinin yoksunluğunu da işaret ediyor.
Yazının ilgili bölümleri:
BUNLAR DA, YERLİ RASMUSLARIMIZ!
Türkçe’de yaygın bir deyim vardır: “Kâfirler tek millettir!” deriz...
Bu ifadenin aslı Kur’an’da geçer, Enfal Suresi’nin 73. âyetidir, aslı “Kafir olanlar birbirlerinin dostlarıdır” şeklindedir ama asırlar boyunca nelerle ve nasıl dertlerle karşılaşıldığı için günlük konuşmaya nüfuz etmiş ve deyim hâlini almıştır.
Herifin eylemi sırasında İsveçli bir kadın “İncil’i de böyle polis koruması altında yakabilirsen yak bakalım” diye bağırıyor, yani Türk Sefareti’nin önündeki şovu eleştiriyordu ama bizim sosyal medyada bazıları Rasmus Paludan’ın marifetini “düşünce özgürlüğü” diye gösteriyor, Paludan hakkında güzellemeler yapıp “İsveç vatandaşı olsaydım bu adama oy verirdim” yahut “Bazı kutsalların herkesin kutsalı olmadığını, buna da diğerlerinin saygı göstermesi gerektirdiğini göstermek için iyi işler yapıyor” gibisinden herzeler saçıyorlar...
“Kafir olanlar birbirlerinin dostlarıdır” âyeti ile kastedilenler Rasmus Paludan ile benzerleri ve Paludan’ın bizdeki hayranlarıdır!
ASIL YAPILMASI GEREKEN...
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Stockholm’daki rezaletin ardından sosyal medyadan bir mesaj yayınladı, “Sabah namazından sonra Kur’an okunmasını” istedi ve “Ülkemizin dört bir yanındaki 90 bin camiin kubbeleri Kur’an sesleriyle inlesin, Kur’an’ın nûru yeryüzünü aydınlatsın” dedi...
Camilerde zaten her zaman okunan Kur’an’ın bu hadiseden sonra daha fazla okunması Rasmus Paludan’ın cür’etinin karşılığı değildir; o cür’etin tek bir cevabı vardır: Fetva!
Hani eskiler “Herifi öldürme, korkut” derlermiş ya, işte öyle bir fetva... Korkutacak, daima saklanmak zorunda bırakacak ve hayatı zehir edecek bir fetva...
Bizim yahut bir başka Müslüman memleketin ulemasından eski devirlerin bir tarafı okkalı şeyhülislâmlarının ilmine ve cesaretine sahip biri çıkıp da Paludan’ın hakettiği fetvayı verecek olursa, bilmem neresi üç buçuk atacak olan herifin hâlini seyredin!
Öyle okkalısı acaba nerede?