ASDER: Bir Psikolojik Savaş İle Karşı Karşıyayız!

ASDER, 17 Aralık operasyonunu merkeze alan bir basın açıklaması yaparak "Yargı Darbesi" olarak nitelediği operasyonu kınadı.

HAKSÖZ-HABER

Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) mensupları, adliye önündeki son günlerde yaşanan olaylara ilişkin basın açıklaması yaptı.

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önündeki boş alanda toplanan grup, "Yargı Darbesine Hayır" yazılı pankart ve "Yolsuzluk bahane, hedef darbe", "Devletin paraleli olmaz" yazılı dövizler açtılar.

ASDER Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Hacımustafaoğulları’nın okuduğu basın bildirisinde başta HSYK olmak üzere savcılık makamlarının ve adalet kurumlarının meşru hükümeti yıpratmak amacıyla siyasi bir organ gibi kullanılması eleştirildi.

***

BASIN BİLDİRİSİNİN TAM METNİ:

3 OCAK 2014

1- Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER)  olarak son yaşanan olayların ustaca projelendirilmiş bir uluslararası  Psikolojik Savaş Operasyonu olduğu kanısındayız. Operasyonun hedefi SİYASAL İSTİKRARIN teminatı olan mevcut hükümet ve özellikle Başbakan’dır. Erdoğan liderliğindeki iktidar; ülkeyi askeri vesayetten kurtarmış, terörü bitirerek çözüm sürecini hayata geçirmiş, başörtüsü yasağı başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin önündeki engelleri kaldırmış, mağdur kesimlerin gasp edilen haklarını ve itibarlarını iade ederek toplumsal barışın temini için devrim niteliğinde önemli reformları hayata geçirmiş, siyasal, sosyal, ekonomik alanlarda bölgesel ve küresel etkiler oluşturan dev adımlar atmıştır. Bölge ve Dünya dengelerinin yeniden kurgulanmasındaki iradesinin güçlenmesi ve etki alanlarının genişlemesi hiç bir şekilde engellenemeyen iktidarın meşru olmayan yol ve usullerle önünün kesilmeye çalışılması ülkemize yapılmış sinsi bir saldırıdır.

2- Dünya çapında tebliğ ve davet hizmetinde olağanüstü başarılar elde etmiş hizmet hareketinin öncüsü  Sayın  Fethullah Gülen’in ABD de rehin alındığı ve/veya Psikolojik Savaş ya da Beyin Kontrolü yöntemi ile özgür iradesinin bozulmuş olabileceğine dair toplumda oluşan  güçlü kanaate dikkat çekiyoruz.  Bu görüşü çürütecek tek davranışın Sayın Gülen’in hemen Türkiye’ye dönmesi olduğunu kamuoyuna beyan ederiz.

3- Cemaatler, toplumun vazgeçilmez unsurları olduğu gibi manevi ve sosyal hayatımızın geçmişten günümüze koruyucusu ve banileridir. Bu ülkenin eşit vatandaşı olarak her cemaat mensubunun da yasal şartları haiz olmak kaydıyla devlet kurumlarında görev alma hakkı vardır. Ancak, cemaatlerin kendi mensuplarına devlet işleriyle ilgili emirler vermesi, onlardan bu yönde talepte bulunması, devlet içinde ayrı bir kadrolaşmayla “paralel devlet” gibi algılanacak yapılanmaya girmesi memleketimiz için siyasal ve sosyolojik açıdan çok büyük bir tehlike olduğu gibi, telafisi mümkün olmayan sakıncalar da içermektedir. Bunun darbecilikten farkı yoktur. Varlığı iddia edilen  bu yapı bizzat cemaat tarafından derhal revize edilmeli, suç oluşturan eylem ve oluşumların müsebbipleri adalete teslim edilmelidir.

3- Yolsuzluklarla mücadele siyasal ve toplumsal bir sorumluluktur. Hangi makam ve mevkide olursa olsun 76 milyonun ve tüyü bitmemiş yetimin kul hakkına el uzatanlara asla göz yumulmamalı, suçu sabit görülenlerle ilgili acilen adli işlemlerin yapılması sağlanmalıdır. Hükümetin bu konuda kamuoyunu rahatlatacak daha güçlü bir duruş göstermesini seçim öncesinde algı yönetimi açısından gerekli görmekteyiz. Ancak hiçbir dönemde yok edilemeyen yolsuzluk iddialarıyla ilgili dosyaların, hemen seçim öncesi gündeme getirilmesinin siyasi hedefler taşıma ihtimali de göz ardı edilmemelidir.

4- Seçimlerin arifesinde başta HSYK olmak üzere savcılık makamlarının ve adalet kurumlarının Milli İradeyi temsil eden meşru hükümeti yıpratmak amacıyla siyasi bir organ gibi kullanılmasını, Danıştay kararı öncesi ihsas-ı rey oluşturacak açıklama yapılmasını, basına soruşturma dosyalarındaki gizli bilgilerin servis edilmesini, savcıların siyasi parti mensubu gibi bildiri dağıtmasını yargı kurumu içindeki derin bir yapılanmanın darbe girişimi olarak görüyor ve kınıyoruz. Bu kişilerin eylemleri güçler ayrımı prensibini tahrip etmeye matuf olduğu gibi yargı bağımsızlığını da tehdit etmektedir. Yargı mensuplarını siyasi otorite dahil hiçbir oluşumun baskı ve tehdit altına alması kabul edilemez. Ancak yargının toplum nezdindeki itibarını ve tarafsızlığını korumak da öncelikle yargı mensuplarının görevidir.

6-  Anlamlı bir sessizlik içinde olan derin yapıların, ortaya çıkacak ekonomik istikrarsızlıkla eş zamanlı olarak güneydoğuda yaşanacak kalkışma ile birlikte ikinci bir Mısır projesini her an  gerçekleştirme ihtimalinin ‘yakın tehlike’ olduğunu vicdan sahiplerine hatırlatmak istiyoruz.

Ülkemizin normalleşme sürecinde son 11 yılda atılan tarihi adımlar için hükümete ve bu süreci destekleyen tüm sivil toplum kuruluşlarına müteşekkiriz. Milletçe içinde bulunduğumuz geminin hangi bahane ile olursa olsun yara almasına ASDER camiası olarak izin vermeyeceğiz.

Her şeye rağmen  “İyi ki Demokrasi var, çünkü  her şey açık ve şeffaf tartışılabiliyor ve gizli oyunlar deşifre oluyor  diyoruz. Dinamik ve sağduyulu toplumumuz soğukkanlı olarak oyunları görüp bozacak güçtedir. Çıkar eksenli değil Adalet eksenli siyaset ve yaklaşımlara çok ihtiyacımız var.

2014 yılı iyi şeylere gebedir ve doğum sancılarının ilacının halkımızın engin basireti ve demokratik sabrı olduğuna inanıyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI
ASDER Genel Başkan Yrd.

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu