Anadolu'da terbiyeye dair yaygın bir söz vardır: 'Az söyleme arsız olur; çok söyleme yüzsüz olur' derler. Elhak doğrudur! Bazı önemli konular konuşula konuşula değerini ve önemini kaybedebilir. Kanıksanır bir bakıma. En vahim iddialar bile pişkinlikle savuşturulabilir mesela. Hatta daha ötesini de yapabilirler. 'N'olmuş yani! Ne var bunda bu kadar abartacak!' deyip insanları azarlamaya bile yeltenebilirler. Halbuki çizilen imaj, sadece kendilerinin pişkinliğini tescillemiyor; aynı zamanda çalıştıkları kurumları hırpalıyor ve toplumdaki adalet duygusunu törpülüyor.
Sadece Türkiye'de değil; dünyanın hiçbir yerinde hiçbir konu eskisi gibi örtbas edilemiyor. Geniş halk kitlelerinin duyması engellenemiyor. Hayal kırıklığına neden olan kişilerin kamuoyu huzuruna çıkarak ya iddialara cevap vermesi gerekiyor ya da özür dilemesi... Ne gezer! Kah susmayı tercih ediyorlar, kah topu taca atmayı. Hal böyle olunca insanları hakka, hukuka, adalete, insafa, vicdana davet etmek büsbütün zorlaşıyor...
Şu HSYK'da yaşanan son krize ne demeli? Sen tut, son anda cebinden 'korsan kararname' çıkar ve devletin bakanına dikte ettirmeye çalış. Ne istiyordu beyefendiler? 'Ergenekon savcılarını ve hakimlerini dağıtacaksın'. Sebep? Gerekçe? Yok! O da yetmiyor; Diyarbakır'daki davanın savcı ve hakimlerinin kellesini istiyorlar. Makul bir izah? Yok! Kamuoyu bunu tartışırken bir HSYK üyesinin Ergenekon zanlılarıyla bir araya geldiğini gösteren fotoğrafları çıktı ortaya. 'İzah et bakalım, bu ne iştir?' diyenlere verilecek cevap sadece 'Hedef gösteriliyoruz' cinsinden demagojik laflar mı olmalı? Şimdi kamuoyu merak ediyor savcı ve hakimleri sürgün etmek için kolları sıvayan ekipten başka birileri de benzer irtibatlar içinde mi? Olur mu olur! İrtibatı çıkanların işi savuşturmadaki maharetine bakınca 'Neden olmasın?' demekten başka seçenek kalmıyor insana.
Peki yargı mensupları ne diyor bu işe? Bazı üyeler astığı astık kestiği kestik bir imaj çizerken içleri sızlamıyor mu yargı mensuplarının? Zaten genç bir savcının mütalaasını orantısız bir güçle boğan ve Şemdinli savcısının hayatını karartan kişilere karşı bir burukluk hissediyorlardı. Şimdi bu atamalar karşısında mesleklerinin yara aldığını görüp 'Değer mi kardeşim 'korsan kararnameler' ile bizi bu kadar hırpalamaya?' demiyorlar mı?..
Mesele sadece HSYK'da yaşanan sorun değil. Çoktandır yargıdaki bir yapı, siyasetle iç içe bir görüntü veriyor. Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesi Osman Paksüt'ün çizdiği manzarayı hangi hukuk insanı içine sindirebilir ki! Bir AYM üyesinin Ergenekon zanlılarıyla bu kadar iç içe bir imaj vermesi tasvip edilebilir bir durum olamaz. AK Parti kapatma davası sürerken oraya buraya bilgi taşımayı hiç kimse izah edemez. Ergenekon davası sürerken mahkemeye, zanlı durumundaki eşiyle beraber gelen bir AYM üyesi sadece kendine değil; adalet sistemine zarar verir. Ancak adam bunu umursamıyor bile!
Ya YARSAV Başkanı beyefendiye ne demeli? Dün bazı gazetelerde yayınlanan fotoğrafta o da Ergenekon zanlıları ile al gülüm ver gülüm muhabbeti içinde. Oldu mu bu şimdi? Hem fiilen savcılık yapmaya devam edeceksin; hem de kalkıp bir davanın zanlılarıyla toplantılar düzenleyeceksin. Üstelik yanınızda bir HSYK üyesi olacak. Zaten bu konuda şaibe altında değil misiniz Sayın Başkan? Ergenekon zanlılarının avukatlarını aradığınız, 'Aman müvekkilleriniz savcıya şöyle desin, şöyle demesin' diye talimatlar verdiğiniz yazıldı çizildi. Bu kadar itham altında kalıp, bu kadar umursamazlık içinde kalmak bir maharet gibi algılanabilir; ancak adalet sisteminin içinde bizzat ve bilfiil bulunan insanların pişkinliklere başvurarak mesleklerine zarar vermesi asla kabul edilemez. Yazıktır! Böyle davranılmaya devam edilirse, mesleğe de meslektaşlara da zarar verilmiş olmaz mı? Zira adalet sistemi, işini büyük bir ciddiyetle, titizlikle yapan binlerce yargı mensubunun emeği üzerinde duruyor. Ve maalesef bazı kişilerin kamuoyuna sunduğu pişkinlik fotoğrafı en çok bu yargı mensuplarını incitiyor. Dün Paksüt'ü Silivri'de görünce adalet sistemi adına üzüldüm. Aklıma bir başka atasözü geldi: Çağrılan yere gidip ar etme/ çağrılmayan yere gidip dar etme.
ZAMAN