Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
ABD ve Rusya'nın Suriye'de kimyasal silahların tasfiyesi konusunda anlaşmasına ilişkin soru üzerine Arınç, BM müfettişleri ve gözlemcilerinin Genel Sekreter Ban Ki-Mun'a sunduğu raporun kendilerini yanıltmadığını ve şaşırtmadığını söyledi. Türkiye'nin olayları çok yakından takip ettiğini belirten Arınç, zehirleyici gazların veya kimyasal silahların kullanıldığı konusunda hiçbir şüphesi bulunmadığını ifade etti.
Rapora göre, Suriye'de devam eden çatışmalarda, aralarında çocukların da bulunduğu sivillere karşı büyük ölçüde kimyasal silah kullanıldığı sonucuna varıldığını dile getiren Arınç, raporda "toplanan çevresel, kimyasal ve tıbbi örnekler, Şam'ın Guta bölgesinde 21 Ağustos'ta yerden yere atılan ve sinir gazı içeren roketler kullanıldığına dair açık ve ikna edici kanıtlar sağlıyor" ifadelerinin yer aldığını söyledi.
Kimyasal silahların kim tarafından kullanıldığına dair detay olup olmadığının raporda açıklanmadığına işaret eden Arınç, "Bu, bizim için şaşırtıcı değil. Çünkü biz, kimyasal silah kullanıldığını ama bunun rejim tarafından Kasyun bölgesinden Şam'ın banliyösüne çok yakın yerlere atıldığı konusunda gerçek bilgilere sahibiz. Bunlar teyit edilmiş oldu sadece. Ama ne kadar sonra? Hemen hemen 1 ay sonra. Bu, bir gecikmeli rapordur. Bu raporlar üzerine ne yapılacağı önemlidir. Bu tartışmalar devam ediyor" diye konuştu.
BM Güvenlik Konseyi'nden uzlaşma ve oydaşma ile bir karar çıkmadığını hatırlatan Arınç, Rusya ve Çin'in veto tehditleri karşısında NATO'nun, böyle bir işin içerisine girmeyeceğini, kendisini ilgilendirmediğini ancak Türkiye herhangi bir müdaheleye maruz kalırsa bir NATO ülkesi olarak yanında bulunacağını ifade ettiğini bildirdi.
Başkan Obama'nın, ABD'nin kırmızı çizgisinin aşıldığını, kimyasal silah kullanıldığını, bu sebeple Esed rejimine karşı bir yaptırım uygulanacağını söylediğini belirten Arınç, sonradan bazı görüşme, anlaşma ve uzlaşmalarla müdahale imkanının ortadan kalktığını, sadece kimyasal silahların miktarının tespit edilmesi, yerlerinin bulunması ve imha edilmesi konusunda Rusya ile bir protokol imzalandığını anımsattı.
Trajediye Kayıtsız Kalamayız!
Türkiye'nin tavrının insani olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
"Biz, Suriye'de yaşanan trajediye kayıtsız kalmadık. Oradan kaçan, hayati tehlike içinde bulunan insanları ülkemize kabul ettik. Suriye'deki rejimin halkına silah doğrultmasını, şiddet kullanmasını hep eleştirdik. Şiddetin, silahın durması, halkın demokratik taleplerinin dikkate alınması, seçimler yapılması, Suriye'nin toprak ve siyasal bütünlüğünün muhafaza edileceği bir yöntemin ortaya konulmasını arzu etmiştik, 2,5 seneden bu yana. Şu ana kadar bu itirazlarımız, taleplerimiz, ikazlarımız dikkate alınmamıştır. Gelinen nokta tatmin edici olmaktan uzaktır. Kimyasal silahların yerlerinin bulunması ve bunların tamamen yok edilmesi fevkalade doğrudur ve olumludur. Elbette bu, sürece yayılmıştır. Bunlar belirtilecek, tespit edilecek veya bildirimde bulunulacak. Bunların imha edilmesi neredeyse 2014'ün yarısını geçmiş bir tarihte olacak. Süreç zamana yayılmıştır, bu haliyle ne kadar uygulanabilir, herkesin takdirine bırakıyorum. Kimyasal silahları kullanmak, insanlık suçudur. Bundan sonra kullanılmayacağının kabul edilmiş olması da olumlu bir aşamadır. Uygulanmasını hep birlikte göreceğiz."
"Bunların Hesabını Birileri Sormayacak, Birileri de Vermeyecek midir?"
Arınç, bugüne kadar, Suriye'de resmi kayıtlara göre, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 120 bin civarında insanın öldüğüne dikkati çekerek, 21 Ağustos'taki olaya kadar hiç kimsenin kimyasal silahla ölmediğini söyledi. 110 bin kişinin konvansiyonel silahlarla öldürüldüğünü vurgulayan Arınç, "Konvansiyonel silahlar, bugün hala Esed ve yandaşlarının elindedir. Onlar insan öldürmeye devam edecekler, anladığımız kadarıyla. Çünkü sadece kimyasal silah kullanımına ilişkin bir anlaşmanın söz konusu olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar öldürülenlere 'Ne yapalım canım, ölmeselerdi' diyecek noktada olduklarının bazılarının, üzülerek görüyoruz" ifadesini kullandı.
Esed ve yandaşlarının bugüne kadar 300'den fazla balistik füze kullandığını ifade eden Arınç, söz konusu füzelerin hala Esed ve yandaşlarının elinde olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
"Bütün bunlarda ölenleri bir kenara koyarak, sadece bundan sonra, hatta Guta'da ölenleri de bir kenara koymak suretiyle 'Ölenler öldü, kalanlar bizimdir, bundan sonra sadece kimyasal silah kullanılmasın' demek, hangi vicdana sığar? Hangi uluslararası hukuk bunu kabul eder, bunu anlamakta zorlanıyoruz. Zannediyorum, insanlık vicdanı da bunu anlamakta zorlanacaktır."
Arınç, 2 milyondan fazla Suriyelinin vatanını terk ettiğine, 5 milyon Suriyelinin ülke içinde yer değiştirdiğine işaret ederek, "Bu yapılan katliamın, bu işlerin bir sorumlusu olmayacak mıdır? Bunların hesabını birileri sormayacak, birileri de vermeyecek midir?" dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yaşananlar olaylar, bizi isyan noktasına getiriyor. 'Ölen yüzbinlerce insan, onlar öldü, onları hesaba dahil etmeyelim. Esed de yerinde kalsın. Bundan sonra yalnız kimyasal silah ne kadarsa elinde bize versin.' Peki, yarısını mı verecek, dörtte birini mi verecek? Tamamının bu olup olmadığını nereden bileceğiz? Konvansiyonel silahlar kullanılmaya devam edecek mi? Bu soruların cevabı, ABD ve Rusya'nın vardığı anlaşmanın içinde mevcut değil. Bütün bu kamuoyu karşısında, bu ülkelere karşı, Türkiye'nin söyleyecek sözü, şimdi söylediğim sözlerden ibarettir. Biz, bize düşeni yapacağız. Elbette, büyük devletler olduğunu iddia edenlerin de başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere, bu yaşanan trajedi karşısındaki feryadını insanlığın beklediğini düşünüyoruz. Yoksa bunların üzerine bir karalığı örtmek, bundan sonra sadece kimyasal silah kullanılmaz noktasına gelmek, Esed'i ödüllendirmek anlamına gelir. Buna sebep olanlar, bunun sonuçlarına da insanlık önünde mutkala katlanacaklar."
"Böyle Bir Vahşeti Kabul Edemeyiz"
Arınç, Özgür Suriye Ordusu mensuplarına ait olduğu iddia edilen bazı saldırı görüntülerinin nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, "Bu görüntüler eğer gerçekse bunu yapanlar birer katilden farksızdır. Dolayısıyla ismi ne olursa olsun, savaş anında bile insanların başının kesilmesi, bir başka şekilde işkence edilerek hayatlarına son verilmesi kesinlikle onaylanamaz. Adı ne olursa olsun, adı ne kadar İslam’ı çağrıştırırsa çağrıştırsın veya Hristiyanlığa ait bir değeri içerirse içerirsin, dinler bu işten masumdur. Hiçbir din hiçbir insanın hayatına bilerek son vermeyi hiçbir zaman kabul etmez" diye konuştu.
Dinlerin genel yapısı içerisinde ve konseptinde terörün kesinlikle barınamayacağını vurgulayan Arınç, şöyle dedi:
"Teröristin dini farklı olabilir. O, kendi suçudur. Bu görüntüler doğruysa gerçekten kan donduran, dehşete düşüren görüntüler. İnternet dünyasında ne şekilde oluşturulduğunu, ne şekilde çoğaltıldığını, işin içine hangi efektlerin konulabileceğini tahmin etmek zor değil. Varsayım olarak bunları birer gerçek olarak kabul ediyorsak, bunları kimin yaptığı Şebbiha'nın mı yaptığı, Özgür Suriye Ordusu'nun mu yaptığı, bir başkasının mı yaptığı, Esed'in askerleri tarafından mı işlendiği hiç önemli değil. Böylesi bir vahşeti hiçbir zaman kabul edemeyiz."