Arınç: Yakıp Yıkanlar Kobani'de Savaşamıyorlar

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Adam kaçırmak kolay ama Kobani'de savaşmıyorlar, savaşamadılar, hiçbir şeye de ihtiyaçları yok" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Adıyaman Valisi Mahmut Demirtaş'ı ziyaretinde, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Bir basın mensubunun, "polise yetki düzenlemesinden Alman modeli getirilmek isteniyor, çalışma hakkında bilgi verir misiniz" şeklindeki sorusu üzerine Arınç, hükümetin en büyük vasfının özgürlük alanlarını genişletmek olduğunu söyledi.

 Türkiye'nin vesayet sisteminden kurtulması için millet iradesinin daha güçlü hale gelmesi gerektiğinin altını çizen Arınç, tüm bunları "söz olsun" diye konuşmadıklarını, bütün icraatlarda halkın hükümete büyük destek verdiğini dile getirdi.

 Vatandaşlar arasındaki ayrımcılığın tamamen kaldırıldığını belirten Arınç, şöyle konuştu:

"İster kılık-kıyafet, ister inanç ve düşünce olsun bugün herkes şiddete başvurmadan karşı düşüncelerini nasıl ifade etmek istiyorsa etsin, bunlar artık Türkiye'de olağan hale gelmiştir. Geçmişte Kürtçe'nin konuşulmasının bile yasaklandığı, Kürtçe'nin varlığının bile inkar edildiği günleri hatırlarsınız. Bugün geldiğimiz noktayı hükümetimizin başarısı olarak göreceksiniz. Sadece üniversitelerde değil, ortaöğretimdeki seçmeli derslerde ve şimdi de özel okullarda Kürtçe eğitime izin verilmesiyle Türkiye 12 yılda müthiş bir noktada başarı gösterdi. Herkes bunu biliyor."

Arınç, farklı etnik grup ve dini inançların görüş ve fikirlerini rahatlıkla konuşup tartışabildiğine işaret etti.

Özgürlükten ödün vermeden huzur ve güveni sağlamayı hedeflediklerini anlatan Arınç, "Yeterki silah ve şiddet olmasın. Bugün Meclis'te görüşülecek ve arkası da gelecek" diye konuştu. 

"Vahşeti yaşatanlara karşı polisin elini kolunu tutamayız"

Kobani (Ayn el Arap) bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilere değinen Arınç, şunları kaydetti:

"Mesele Kobani değil, mesele Kobani bahanesiyle çok özledikleri ayaklanmayı gerçekleştirmek. Buna yıllarca muvaffak olamadılar, bundan sonra da olamayacaklar. Dünyayı başlarına yıkarız."

"Son yaşanan olaylar bir vahşet, barbarlık ve vandallıktır. İnsanlar öldürülmüştür. Bugüne kadar Türkiye'de çeşitli maksatlarla insanlar öldürülmüş olabilir ama bu kadar vahşisine rastlanmamıştır. Apartmanların tepesinden atılıp, kafaları ezilip, üzerilerinden araçlarla geçilip bu da yetmemiş gibi yakılıp öldürülen insanlardan bahsediyorum. Önceden tespit edilen her yer tahrip edilmiştir, bu vahşeti yaşatanlara karşı polisin elini kolunu tutamayız. Emniyet güçlerine bugün sahip olmadıkları, yine özgürlükçü ve meşru ama sadece suç işleyenlere karşı huzur ve güveni daha çok sağlayacak mekanizme getirilmek isteniyor."

 

"Hepsini biliyoruz"

Arınç, hükümetin çıkarttığı birçok kanunda Avrupa Birliği (AB) normlarının dikkate alındığına işaret etti. 

AB üyesi ülkelerin, şiddet olaylarının bastırılması için kolluk kuvveti ve güvenlik güçlerine bazı yetkiler verildiğini hatırlatan Arınç, "Peki biz neden güvenlik güçlerini o yetkilerle donatmayalım. Yapmak istediğimiz budur. Öldürme olayı, tahrip edilen mal ve can güvenliğine karşı elimizdeki yetkiler yeterli değilse, arama yapılamıyor, istenildiği zaman suç örgütü tespit ettiğinde dinleme kararı alınamıyorsa o zaman yazılı hukuka birşeyler koymamız lazım. Kimse yanlış anlamasın, bu olayları analiz ettik. Türkiye'ye yaşatılan bu acı olayları anbean kimler çıkardı, kimler bu hale getirdi ve zarar nerelerde vardır hepsini biliyoruz" değerlendirmesinde bulundu. 

Arınç, Bingöl'deki saldırının, "tamamen hesaplı ve kitaplı, istihbarata dayalı, nerede kimin olacağını önceden bilen ve gelip orada insanları öldürmek amacıyla ateş eden bir grubun işi" olduğunu söyledi.

Bu grubun siyasi tandansının da belli olduğunu anlatan Arınç, şöyle konuştu:

"Bunların bir kısmı öldürüldü, bir kısmı da canlı yakalandı. İçlerinden bir tanesi daha önce tespit edilmiş, yakalanmış ve mahkemeye sevk edilmiş ama hakim tarafından serbest bırakılmış. İkisi hakkında emniyetin güçlü şüpheleri var, bu bir örgüt işidir. Bunlar hakkında dinleme kararı istenmiş, hakim veya savcı dinleme kararı vermemiş. Eğer o kişi tutuklanmış olsaydı böyle bir eylemin içinde olmayacaktı. Dinleme kararı verilmiş olsaydı bağlantı tespit edilecek, önlem alınabilecekti."

"Tedbir amaçlı dinlemenin ne zararı olabilir"

Hakim ve savcının kararına ilişkin aklına iki ihtimal geldiğini vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:

"Birincisi o insan ya paralel yapılanmanın esiridir. 'Bugüne kadar milleti çok kolay dinliyorduk, istediğimiz zaman istediğimiz isimle, sahte isimlerle, numaralarla dinleme yapabiliyorduk. Siz bizim başımıza yıktınız, bu dünyayı, bu dinlemeler sebebiyle bizi suçluyorsunuz, bundan sonra dinleme yok' demiş olabilir. İkinci ihtimal 'ben yeterli delil isterim arkadaş, yeterli delil yok bu işte, o yüzden dinlemiyorum da' diyebilir. Sen nasıl delil istiyorsun. Güvenlik güçleri, 'elimizdeki istihbarat, bunların eylem yapacağını bize gösteriyor' diyor. En azından tedbir amaçlı dinlemenin ne zararı olabilir. Bunu konuştuğumuz zaman yapılacak birtakım işlerin olduğunu görüyoruz. Bu hakim de bu savcı da teşhir edilmelidir, niçin bu kararları vermediği sorgulanmalıdır ama hakimlerin teminatı var, dokunulmazlığı var, yargılanması da kolay değil. O zaman onu icbar edecek yazılı hukuk düzenlemesine ihtiyaç var. Getirdiğimiz bütün tedbirler ve getireceklerimiz hepsi bu kadar değil. Türkiye'dedevletine,milletine, hukuka ve insan haklarına bağlı 76 milyonun istediği düzenlemelerdir. Bölgede yaşayan insanlar da 'bizi bu eşkıyadan kurtarın' diyor."

Arınç, örgüt yanlısı kişilerin eylemlerinden iş adamlarının da zarar gördüğünü dile getirdi.

Herkesin, tedbir amaçlı önleme yapılabilirse bu tür olayların önüne geçileceğini bildiğini anlatan Arınç, "Bu iş başıboşluk götürmez, onun için düzenleme yapılacaktır. Kimin ne endişesi varsa, bu endişesini söyleyebilir, değişikliklerde yapılabilir ama yasama organının görevine hiç kimse müdahale etmemelidir. İyi insanlar için değil, suç işlemeyi kendine meslek edinmiş insanlar için tedbir almak zorundayız. Bu tedbiri vatandaşımız için alacağız" şeklinde konuştu.

"Dağda savaşmak kolay"

Kobani'de sivil kalmadığını söyleyen Arınç şöyle devam etti:

"Orada bin civarında savaşan grubun olduğu söyleniyor. PYD'li silahlılardan da kaçıp Türkiye'ye sığınmak isteyenlerin olduğunu bilsinler. Orada ciddi bir karşılık veremiyorlar. Bekledikleri yerlerden hiç destek gelmedi. Kandil'deki birisinin söylediğini tekrar ben söyleyeyim; 'Biz dağda savaşmasını biliriz, Kobani'de savaşacak durumda değiliz'. Dağda savaşmak kolay; askere, polise, öğretmene, hâkime karşı... Adam kaçırmak kolay ama Kobani'de savaşmıyorlar, savaşamadılar; hiçbir şeye de ihtiyaçları yok. Daha başka şeyler de söyleriz de mahcup olurlar, iş bu kadarla kalsın."

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu