İşte Arınç’ın konuşmasından satırbaşları:
Bazı milletvekili arkadaşımızın Ak Parti’den istifa açıklamaları geldi. İzmir’de sordular da "Manisa için geliyorum" dedim. Belki onlar da Manisa’ya gelmiş olabilirler.
"BU PARTİYİ SOKAKTA BULMADIM"
1. Ben Ak Partiliyim. Bu partinin kurucusuyum. Bu partiyi sokakta bulmadım. Bu parti milyonlarca insanın duasıyla kuruldu. 40 yıldır siyasi hayatın içinde bugüne gelmiş bir insan olarak söyleyeyim. Bu partiyi millet kurdu. Dualarla ve geleceğe olan ümitlerimizle kurdu. Mayasında iyi niyet ihlas ve samimiyet olduğu için de bugünlere geldik. Alnımız açık başımız dik bugünlere geldik. Allah’ın izniyle bu sıkıntılardan alnı apaçık bembeyaz da çıkacaktır, hiç kimsenin endişesi olmasın.
"ONLAR İÇİN 'KÖTÜ' DİYEMEM"
İstifa eden yani aramızdan ayrılan hiçbir arkadaşımız için kötü diyemem. Onlar bizim değerli arkadaşlarımızdır. Neden? Çünkü bizden aday oldu veya gösterildiler. Seçildiler, bir kısmı bakan, bir kısmı başka görevlerde bulundu. Şimdi "Oh olsun iyi ki gittiler" dersem kendime saygısızlık etmiş olurum. "Bakan yaptığımız zaman iyiydi de şimdi mi kötü oldu" diyebilirsiniz. Onlar bizim zenginliğimizdi. Belki cürümleri kadar onlardan mahrum kalmış olduk. Üzülmemek elde değil. Kalsalardı çalışsalardı, emaneti en azından önümüzdeki seçimlere kadar götürselerdi.
"SİYASET TREN GİBİDİR"
Hepimizin eksiği ve kusuru var. Ben onlardan çok daha iyi bir noktada. Özel hayatımızda bazı eksiklikler olabilir ama nihayet aynı kaderi paylaştığımız insanlara güle güle oh ne iyi oldu, bilmem nereye kadar yolunuz var diyemem, demem, böyle bir düşüncem de yok. Demirel’in güzel bir tabirini duymuştum “Siyaset tren gibidir. Bazen inenler de binenler de olur ama tren yoluan devam eder”
"FIRILDAK KUBİ GİBİ OLMADIKTAN SONRA..."
Fırıldak Kubi gibi olmadıktan sonra siyasete giren de ayrılan da olacaktır. Neden niçin ayrıldıklarını kendilerine sorarsınız. Kamu vicdanı da bunu tartar. AK Parti’ye canını malını verenler değil de, sağdan soldan gelen düşüncesi fikri farklı olan insanlar baş köşeye getiriliyor. Bu bir sır. Ben de henüz farkına varamadım. Benim bildiğim bir söz var. peki sadakat olsun diye kötülüklere göz mü yumacağız? Yanlışlara evet mi diyeceğiz? Bunu kast etmiyorum. Her zamandoğrudan yana olacağız. Siyaset afedersiniz bilmemne değildir, siyasi bir kurumdur. Söyleyecekleriniz sadece bu partinin tüzüğünde yazılı olan yerlerinde geçer.
"SÖYLEYECEĞİ VARSA..."
Her milletvekili güvensizlik önergesi bile verebilir. Bunu grup da savunabilir. Söyleyeceği varsa grup toplantısından sorna konuşabilirler. Grup yöneticilerine söyleyebilir. Genel başkan yardımcıları var, genel başkan var ona söyleyebilir. On tane yer vardır bunları konuşabileceği, bunun dışında konuşma mekanları vardır. Bunları yaptıktan sonra da hala rahatsızlığı devam ediyorsa, bunu kendi ilkeleri açısından, yoksa nefsani sebeplerle karşı çıkmak doğru değil. bu bir prensip meselesi haline gelmişse, o partide kalması mümkün olmuyorsa, yapacağı tek şey var. Partisine, hükümetine başbakanına zarar vermemelidir.
"OLMASAYDIM KENDİMDEN ŞÜPHE EDERDİM"
Ben öyle bir şey yapacağım ama bundan partim zarar görür mü? "Zarar görür" derse yerinde kalacak. Benim mensup olduğum dört parti kapatıldı. "AK Parti’ye dava açılmış" dediler. "Ben var mıyım" dedim? Kimse bir şey demedi sonra araştırdılar. "Varsınız" dediler. Olmasaydım kendimden şüphe ederdim.
Refah gecesinde bir buçuk saatlik konuşma yapmışım. DGM vardı. Birinci mahkemede annenin babanın adı, ikinci mahkemede 5 yıl ağır hapis cezası. Utandılar, 59’ncu maddesini uyguladılar. Adam iyiyse, namuslu adama benziyorsa cezasının altıda birini affederler. Acıdılar 5 seneyi 4 sene 2 aya çevirdiler. Ama sürgün cezası vardı. Eskişehir’e sürgüne göndereceklerdi. Yargıtay bozdu, mahkeme direndi.
"ZARAR VERECEKSE KENDİSİNİ FEDA EDECEK"
Biz cezaevlerinin kapılarında sıramızı beklerken, Cihat Akay ve arkadaşları 22 ay cezaevinde kaldılar. O gün yaptığım konuşmanın içerisinde tek cümleyi, bugün saatlerce konuşsa insan hakkında dava bile açılmıyor. Türkiye o noktadan bu noktalara geldi. Bir milletvekili yapacağı her hareketin hükümetimize partimize zarar verip vermeyeceğini düşünmek zorunda. Zarar verecekse kendini feda edecek. Yıllarca en yakınında bulunup, “başbakan’da yargılanmalı” demenin, yada 45 senelik okul arkadaşlığından sonra “başka sebeplerle istifa ettim” demenin, veya kendi partilerinden vekil olma imkanını bırakın yüzüne bile bakılmadıkları halde milletvekili olma imkanına kavuşanların yaptıklarına teşekkür ederiz. Ama son yaptıkları yanlış olmuştur. Bunlar olacak, malzememiz insan. Nefis taşıdığımız, yani sürekli insana kötülüğe yanlışlığa sevk eden nefsi taşıdığımıza gör, hepimiz kusurlu olabilir. İnsan malzemesinin olduğu yerde her şey olur.
"SOKAKTA KAYBETMEYE NİYETİMİZ YOK"
Bu bir imtihandır. Yanlış yapanlara ben "Yanlış yaptınız" diyorum. Ben çok bunaldığım anlarda bile yapacağım hareket partime zarar verir mi diye düşündüm. O başarılı insanın, inançlı insanın, edepli insanın, Türkiye’yi dünyada bir numara yapan insanın, acaba zarar görmesi mümkün olması mümkün olur mu diye düşünmüşümdür. Partiyi sokakta bulmadık, sokakta kaybetmeye niyetimiz yok.
O siyasetin Allah rızası için yapılması gerektiğine, çıkar amaçlı siyaset değil millete endeksli siyaset yapılmasına inanan bir insandı. Refah Yol hükümetine gelinceye kadar iktidar yıpranmıştı, milletvekilliği yıpranmıştı. Rozetini takamıyordu. Çıkar, yolsuzluk ilişkileri o günlerde de çok rağbet görüyordu. Öyle bir zamanda Allah kısmet etti, sayın Çiller’de bunlar PKK’dan daha beter demişti refah Partisi için, ama çıkarları gerektirdi ki refah Partisi’yle koalisyon kurdular.
Dün gibi hatırlıyorum. Bir gazetede adamın verdiği cevap, buradaki işadamları tenzih ediyorum. “Ben Refah Partisi’nin dinci gerici olduğu için karşısında değilim. Bir tek korkum var, Refah Partisi başarılı olursa…” Bir işadamına neden diye sormanız lazım. Çok enteresan bir cevap. Aradan 18-19 sene oldu belki. Adam diyor ki “Eğer Refah Partisi olursa, bugüne kadar Türkiye’yi yönetenlerin başarısız olduğu ortaya çıkar”
Şimdi Gezi olayları öncesinde İstanbul’da bir başka işadamıyla başkasının konuşmasını nakledeyim. İkisi de çok zenginlemiş, gelişmelerde memnun. Sakıp Sabancı, Refah Yol hükümeti için “Bundan önce odamın penceresini açıyorum karşıya bakıyorum. Karşı evden başkasını görmüyorum. Şimdi 10 yıl sonrasını görüyorum” o zaman için söyledi. Sonra biz geldik. ABD’den gelmişti, hastaydı, ziyaretine gittim. Her yerde yaptığı jestleri anlatıyorum, bir başka işadamı grubunun kulakları duysun diye anlatıyorum. Bana dedi ki, "Şimdi odamın penceresini açıyorum 50 yıl sonrasını görüyorum."
Bizim ki diyor ki ona “Yahu Allah’tan kork diyor. 2002-2001’e baktığımız zaman, her alanda 10 misli kar etmeye başladık. Senin bütün işlerin kar lı değil mi? Şu kadar servetin olmadı mı?” "Oldu" diyor. Niye AK Parti’ye karşısın. “Bugün edindiğim servetin yarısının elimden gitmesine razıyım. Yeter ki bu hükümet yıkılsın”
"BİZ DE ÇOK OLUYORUZ"
Arkadaşı hayretle soruyor. Bu nasıl şey? Evet öyle diyor. Sebep? İçkimize karışıyorlar. Özel hayatımıza karışıyorlar. Gözüne dizine dursun. Neyine karışıyoruz? Arkadaş soruyor ona. Ben öyle görüyorum diyor. Bir insan kendi içinde bulunduğu şartları putu haline getirmişse, birilerinin buna ilişkin sözler söylemesini müdahale gibi görüyorsa, işin hangi noktaya vardığını var siz hesap edin. Eskiden bir Blue Jean reklamı vardı, çok oluyoruz diye. Biz de çok oluyoruz. Düşünebiliyor musunuz, Gayri safi milli hasılamız 750 milyar doları geçti. Hep veriyoruz, verdiğimiz halde Allah’ta bereketini veriyor.
"BU PARTİDE İKİNCİ ÜÇÜNCÜ ADAMLAR DA ÇOK GÜÇLÜ"
Bir gün kafam kızdı. Televizyonlarda dedim ki, diyelim ki Çiller seçilemedi de partiniz iktidar oldu, sizin başkan adayınız kim? Diyelim ki Mesut yılmaz seçilemedi de, ama partiniz iktidar oldu. Diyelim ki Baykal seçilemedi de, ama partiniz iktidar oldu. Sizin başkan adayınız kim? Bakın sizin ikinci başbakan adayınız yok ama benim 10 tane başbakan adayım var. Ağzıma gelen isimleri saydım. Bizim zenginliğimiz de bu. Bu partide ikinci adamlar da, üçüncü adamlar da çok güçlü. Birisi yüzde 9,5’la barajın altında kaldı, öbürü barajı zar zor aştı. Biz seçime Tayyip Bey olmadan gittik, iktidar olduk. Abdullah Bey başbakanımız oldu. Çok şükür 2007’ye kadar çok sıkıntılarımız oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız bizi sevmedi, sevemedi. Sağ olsun hükümetin evet dediğine her zaman hayır demek suretiyle hükümete adım attırmadı. Ama biz çalıştık başardık.
BİZ BU ATILIMLARI YAPAMAZDIK
Tarihin her döneminde siyasetçilerin adının karıştığı yolsuzluk iddiaları olmuştur. Biz esasen yolsuzlukların ayyuka çıktıkları dönemde iktidara gelmiş bir partiyiz. Daha ilk günden 3Y ile mücadele edeceğiz dedik. yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Eğer yolsuzlukların içine batmış hükümetler olmuş olsaydık, birkaç arkadaşımızla sınırlı kaldığı için söylüyorum, biz bu atılımları yapamazdık.
YANLIŞ DA YAPABİLİRİZ
Yolsuzluk bizim hükümetimize ithaf edilecek en büyük alçaklıktır. Ama başta da söyledim hepimiz insanız. Yanlış da yapabiliriz. Bu yanlışlıklar yargı önünde hesap verecek olabilir. Kendi en yakınımızda birisi olsa dahi, böyle bir iddia varsa, bunun yargılamasını yapın, soruşturmasını yapın. Evet masum olduklarını düşünürüz, ama öyle iddialar olur ki bunların gün yüzüne çıkması gerekir. Yolsuzluk denen şey her yerde yapılır. Eskiden bunun adı suiistimaldi. Kötüye kullanmak demektir. Rüşvet alıyorsanız, zimmet suçunu işliyorsanız, bunun karşılığı suiistimaldir. Küçüğü büyüğü olmaz. Hepsinin karşılığını yargı önünde vermek gerekir. Partimizin adı adalet. Biz de adalet ismninin tecelli etmesini elbette bekler ve destekleriz.
Sanki yıllarca önce yaşadıklarımızın bir farklı versiyonunu görüyoruz. Kişiler üzerinde yoğunlaşacakları yerde, şu bakan şu müsteşar, kimi söylerseniz söyleyin. Adı adalet olan bir partinin mutlaka bunu ispatlaması gerekir. Bunu yutamaz, görmezden gelemez. İyi ama bundan bahisle bir hükümeti yıpratmaya kalkmanın, başbakanıyla beraber tarihte ismi geçemeyen varlık haline getirmenin, meşhur işadamının söylediği gibi şunlar gitsinler de ben şunlara da razıyım diyenlerin. Siz dedi AK Parti gitsin diye siz Türkiye’nin ABD tarafından işgaline bile razı olursunuz dedi. Böylesi bir düşmanlığı hayal etmek bile kolay değil. sen kişilere yönel. Yaşadığımız şu kadar bin yıl içinde insanlar nasıl yanılabilmiş, günah işlemişse, ve bundan sonra da olacaksa bu iş bunu genelleştirmenin bugüne kadar 11 yıllık başarılı bir iktidarı mezara gömmek düpedüz yanlıştır.
ALLAH'IN DEDİĞİ OLACAK
Sizin amacınız bu ama Allah’ın dediği olacak. Her zaman şuna inanmalıyız. Haktan hukuktan yanayız. Bu işler ortaya çıktığı zaman da kimin iddiası ne kadar doğru olduğu ortaya çıkacaktır. Öyle iddialar olur ki dosyanın içinde bulamazsınız, öyle fotoğraflar olur ki bunların montaj olduğu ortaya çıkar. Türkiye bunları yaşadı. Dolayısıyla sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemek lazım. Sizin delil kabul ettikleriniz, mahkeme tarafından reddedilebilir. Peki o zaman bunun yargı sürecini görmemiz gerekmez mi? İnsanları yargısız infazla linç haline getirirseniz siyasetçilerin itibarını geriletmez mi?
Sen zaten şunu şunu bile yapmış olabilirsin diye şüphe karşısında insanlar nasıl eziklik duyarlar. Fitne yaşıyoruz, fitneyi fırsat bilerek birilerini yok etmek için kullananlar var. ben bunu bakanlar kurulunda söylediğimde, bir takım dindar arkadaşlarımız üzüntü duydular. Sözüm onlara değildi ki. fitne öyle bir şey ki her zaman olmuştur. Kardeş olanlar kavga etmeye başlamışlardır. Peygamberimiz hemen işe vaziyet etmiştir, kardeşliğinizi hatırlayın demiştir. Ateşe bezin dökenler varsa orada fitne vardır demektir. Bir insana hangi dine mensupsun dendiğinde “Müslümanım” demesi yeterlidir. Başka dine mensupsa onu demesi yeterlidir.
“TAVSİYE EDERİM TAYYİPÇİ OLMAYINIZ”
Sonuna cı ve cu ekleri getirilen her şey yanlıştır. Biri hakkında iyi olduğunu düşünürsünüz, ama hiçbir zaman kötü olduğunu esas almazsınız. Komşularınla iyi geçin ama aradaki duvarları kaldırma diyor bir söz. “Ben filancıyım” bunları konuşmak doğru değil. Tayyip Erdoğan’ı sevebilirsiniz. Tavsiye ederim Tayyipçi olmayınız. Sonu cici, cucu olmayınız.
“BİRİLERİ CEMAATÇİ KESİLİP…”
Başında bulunan zat’tan, en uçta bulunanların iyi insanlar olduğunu, çok güzel hizmetler yaptığını, onların hareketine destek verdiğimizi söylerim. Ama birileri cemaatçi kesilip onların sırtından bir siyasi hedefi bombalamaya kalkarsa, biz hükümetimizin başbakanımızın yanındayız.