Arap Gözlemci Suriye Gerçeğini Anlattı (Video)

Arap Birliği'nin Suriye’de görevlendirdiği heyette yer alan gözlemcilerden biri vicdanı daha fazla el vermeyince görevden çekildi.

Gözlemci Suriye’de olanların hakikatini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.

Suriye’deki Arap gözlemci heyette yer alan Enver Malik görevinden çekildiğini açıkladı. Malik çekilme sebebinin ise heyetin Beşşar Esad rejimine hizmet ettiğini farketmesi ve daha fazla katliam yapabilmesi için fırsat sağladığını keşfetmesi olduğunu vurguladı. Ardından rejimi, çeşitli yollarla gözlemcileri aldatmakla suçladı.

Malik, Suriye rejminin sırf gözlemcileri ülkede ‘teröristler’ bulunduğuna ikna etmek için kendi yandaşlarını öldürmeye başladığını söyledi. Humus Kenti’nin ise felaket durumda olduğuna işaret ederek 15 gün şehirde kalmasına karşın askeri araçların çekildiğine şahit olmadıklarını vurguladı.

Malik, Esad Rejimi’nin yaptıklarının savaş suçlarını aştığını, başkan Esad ve rejimi iktidardan gitmezse ülkenin yıkıcı bir iç savaşın, mezhep savaşının eşiğinde olduğunu dile getirdi.

Geçen Pazartesi günü gözlemcilerin üzerine ateş açılması hususuna da değinen Malik, bunun Suriye rejimi tarafından gözlemcilere karşı düzenlenen bir suikast girişimi olduğunu belirtti.

Malik, gözlemcilerin görevlerine devam etmesinin ya da sayılarının artırılmasının hatta Arap Birliği tarafından tüm Suriyeli vatandaşlar için tek tek gözlemci gönderilmesinin bile hiçbir sonuç getirmeyeceğini vurguladı.

İşte Enver Malik ile yapılan röportajın videosu ve deşifresi:

ÇEVİRİ: Betül Akyüz / Timeturk



Soru: Neden gözlemciler heyetinden çekildiniz?

Cevap: Arap gözlemciler heyetinden basit bir şekilde çekildim. Çünkü kendimi olayları gözlemleyen bağımsız bir heyete mensupmuş gibi değil de rejime hizmet eder buldum. Kendimi rejime daha fazla öldürebilmesi için fırsat vermiş hissediyorum. Ben bu katli engelleyemem. Her şeyi iğrenç bir şekilde yapıyor. Hatta sırf Arap gözlemcileri üzerlerine düşen vacibi gerektiği gibi yerine getirdiklerine ikna etmek ve sempatilerini kazanmak için kendi yandaşlarını bile öldürmeye başladı.

Soru: Nelere tanık oldunuz ve sizi çekildiğinizi açıklamaya iten ne oldu?

Cevap: Çocuklar öldürülüyor, aç bırakılıyor ve korkutuluyorlar. Yetim çocuklar, kadınlar, yavrularına ağlayan anneler gördüm. Beni en çok etkileyen ve çekilme kararı almama sebep olan manzara ise; gözleri görmeyen yaşlı bir anne oğluna ağlıyordu. Oğlu ölmüştü, vücudunda işkence izleri vardı. Derisi de kalkmıştı. Oğluna ağlıyor, onu öpüyordu. Onu görmüyordu sadece dokunuyordu. Oğlunun cesedi taş gibi sertti. Bu manzara beni öldürdü. Sana tarif edemem, tam bir trajediydi.

Humus’ta on beş günden fazla kaldım. Baba Amru’ya, Halidiye’ye, El-Sultaniye’ye, Bab Es Sebu’ mahallesine girdim. Bu kesimlere girdiğimde utanç verici manzaralarla karşılaştım. Kömürleşmiş, işkenceye maruz kalmış, derisi soyulmuş cesetler gördüm. Bir kişiyi tanımayalım ki bakmışsınız bir anda keskin nişancı tarafından öldürülmüş. Tüm bu manzaraları kendi gözlerimle gördüm. İnsanlığımdan çıkamam ya da bu gibi konumlarda bağımsızlık ya da tarafsızlık iddiasında bulunamam.

İncelediğim ve bir süre kaldığım Humus kentinin felaket bölgesi ilan edilmesi gerekir. Evler yıkılmış, ağır silahlarla bombardımana tutulmuş. Evlerin ağır silahlarla bombalandığının delilleri de mevcut.

Soru: Diğer bölgeler hakkında ne diyorsunuz? Suriye’de genel olarak durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: Diğer gözlemcilerle temaslarımdan ve konuşmalarımdan yola çıkarak diyebilirim ki Suriye’de genel olarak durum oldukça kötü. Der’a, Hama gibi sıcak bölgelerde; tüm bölgelerde durum çok kötü. Benim karşı karşıya kaldığım ve şahit olduğum manzara ve konumlarla diğer gözlemciler de başka bölgelerde karşılaştılar. Ancak değerlendirmeler gözlemciden gözlemciye değişiyor.

Soru: Şu an sizin söylediklerinizle heyetin başkanının söyledikleri arasında bir çelişki var. Zira kendisi durumun o kadar da kötü olmadığını söylemişti. Bu konuda ne diyorsunuz?

Cevap: Sanırım heyetin başkanı değneği ortasından tutmak istiyor. Yani ne rejimi kızdırmak istiyor ne de diğer tarafı. Kendisi bu tür sözcükleri hiçbir tarafı kızdırmamak için kullanıyor.

Soru: Gözlemci komisyonun Arap Birliği’ne sunduğu raporda yer aldığı gibi rejim gerçekten askeri araçları şehirlerin dışına çekti mi?

Cevap:
Ben Humus’taydım. Orada hiçbir askeri araç çekilmedi. Sadece Hür Ordu tarafından kuşatılmış askeri araçlar çekildi. Rejim bunları çekmekte menfaat olduğuna kanaat getirdi. Çünkü öleceklerdi. Çekilmelerinden sonra askeri birliğin olduğu yere gittim. Orada idam edilmiş askerlerin cesetlerini gördüm. Arkalarından kurşun sıkılmıştı. Gördüğüm daha başka manzaralar da idam edildiklerini ispatlıyordu. Öldürülme sebepleri ise ordudan kaçıp ayrılmaya niyet etmiş olmaları!

Soru: Tutukevlerini ziyaret ettiniz mi? Gerçekten Suriye rejiminin bahsettiği gibi tutuklular salındı mı?

Cevap: Siyasi güvenliğin (istihbarat) tutukevini ziyaret ettim. Orada içler acısı, trajedik durumda olan insanlar gördüm. İşkenceye maruz kalıyor ve aç bırakılıyorlardı. Bizler esirlerden büyük bir kısmının, başka; girmemizin yasak olduğu kışla gibi yerlerde saklandığından eminiz.

Tutukluların salındığı meselesine gelince, bu rejimin oyunundan başka bir şey değil. Rejim, tutukluların salındığını ilan etmeden önce insanları sokaklardan gelişigüzel yakalıyor. Dört beş gün kendilerini hapiste trajik koşullarda tuttuktan sonra oyununu izlememiz için bizi

çağırıyor ve bu şahısları salarak tutukluları serbest bıraktığını gösteriyor. Muhalifler tarafından bize gelen listelerde isimleri yazılı, salınmasını talep ettiğimiz gerçek tutuklulardan ise hiçbiri salınmış değil.

Soru: Suriye’deki gösteriler barışçıl mı?

Cevap: Benim gördüğüm gösterilerin tümü barışçıldı. Göstericiler bize sığınıyorlardı. Rejimin iddia ettiği gibi o gösterilerde hiçbir şekilde silahlı militanlar görmedim.

Soru: Gösterilere çıkanlar kimler?

Cevap: Her kesimden çıkıyorlar. Kulaklarımla duydum, dört yaşında bir çocuk: ‘rejimin düşmesini istiyorum’ diyordu. Aralarında mutlak fikir birliği var. Onlar için rejimin düşmesinden başka bir alternatif yok. Hatta terk edilmiş evlerin birinde komutanlarından bazılarıyla görüştüğüm Özgür Ordu bile kesinlikle rejimin düşmesini istiyor. Diyalog ve görüşmeler gibi diğer tüm girişimlerin rejim tarafından zorluğu atlatmak için girişilen aldatmacadan başka bir şey olmadığına inanıyorlar.

Benim görüşüm eğer Başkan Beşşar Esad Suriye’yi yıkıcı bir iç savaştan, mezhep savaşından kurtarmak isterse kendisinin ve rejiminin gitmesi gerekir.

Sivillerin veya göstericilerin keskin nişancılar tarafından öldürüldüğünü gördün mü?

Önümüzde keskin nişancı tarafından ya da diğer şekilde öldürülme olayı gerçekleşmedi. Ancak öldürülme olaylarının gerçekleşmesinin hemen ardından olay yerinde bulunduk ve keskin nişancı tarafından ya da başka türlü öldürülmüş cesetleri direk olayın akabinde gördük.

Gördüğünüz cesetler silahlılara mı sivillere mi aitti?

Sivil vatandaşlara ve basit köylülere aitti. Derileri soyulmuş, insanın hayal edemeyeceği kadar iğrenç şekilde işkencelere maruz kalmış cesetler gördük. Benim gördüklerimi bir insanın başka bir insana yapabileceği kimsenin aklına gelemez. Doğrusu gördüğüm suçlar, savaş suçlarını aşıyor.

Soru: Sizce sizin ayrıldığınız gibi gözlemciler heyetinden başka ayrılanlar da olur mu?

Cevap: Kendileriyle konuştuğum gözlemcilerin tümü durumu protesto ediyordu. Ancak bu konumlarını ilan etmelerine gelince; onların hepsi belli ülkelere tabiler ve mensup oldukları ülkelerin konumu harici tavırlarını ortaya koymaları mümkün değil.

Soru: Gözlemcilerin çalışmalarını sürdürmeleri veya sayılarının artırılması sizce bir sonuç getirir mi?

Cevap: Gözlemcilerin sayıları artırılsa bile görevlerine devam etmeleri bir sonuç getirmez. Hatta Arap Birliği tüm Suriyeli vatandaşlar için birer gözlemci gönderse bile bir işe yaramaz. Onlar bir şey yapamayacak. Gözlemcilerin görevi ölü! Protokol de ölü! Gerçeklikle hiçbir alakası yok. Gözlemcilerin üzerine imza atılan protokolü meydansal gerçeklik hakkında hiçbir şey bilmeyen bir yönetim tarafından yazıldı. Onu uygulamak için gittiğimizde uygulanmasının kesinlikle mümkün olmadığını gördük.

Bana göre sorun Suriye rejiminde. Evet! gözlemcilerin sayısında, olanaklarda yetersizlik söz konusu. Ancak sorun burada saklı değil. Sorun, rejimde gizli. Bu gözlemcileri vakit kazanmak için getirtti. Hatta bazen istihbarat subayları mahallelere ve bölgelere girip orada neler olduğunu görmek için bizimle beraber çıkıyorlardı. Suriye rejimi şu anda sadece belli bir gündemi dayatmak ve varlığını korumak için gözlemcileri kullanıyor.

Soru: Mezhepsel bir çatışma veya anlaşmazlıkla karşılaştın mı?

Cevap: Muhalefetin odaklandığı bölgelerde, rejim yanlılarının olduğu bölgelerdeki kadar mezhepçilik hissetmedim. Rejim yanlısı yerlerde mezhepsel sloganlarla karşılaştık. Gözlerimizin önünde sahabeye küfrediyorlardı. Özellikle de Alevi bölgelerde. Sahabeye kasıtlı olarak önümüzde küfrediyorlardı. Benim önümde peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) eşi Ayşe’ye (radiyallahu anha) küfrettiler. Bunu bizi kışkırtmak için yapıyorlardı. Çünkü gözlemcilerin çoğunun Sünni olduğunu biliyorlardı.

Soru: Üzerine ateş edilenlerden biri olarak gözlemcilere saldırı meselesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: Pazartesi günü suikast girişimiyle karşı karşıya kaldık. Şam’a götüren başka yol da bulunmasına karşın Baba Amru yakınında bir yoldan arabayla Humus’tan Şam’a götürüldük. Oradan götürülmemizin sebebi rejimin bizi üzerimize ateş açanların Bab Amru’dan olduğuna ikna edebilmesi içindi. Ben bunu Bab Amru halkının yapmadığından eminim. Çünkü bizim üzerinden gittiğimiz yolda askeri noktalar, yola bakan, Şebiha ile keskin nişancıların kontrolü altında evler vardı. Özgür Ordu bile oradan uzaktı. Yani oraya ulaşabilmesi imkansızdı. Bu operasyonun planlanmış ve düzenlenmiş olduğundan eminim. Bir üniversite profesörü bizimle konuştu ve bize içinde bulunduğumuz araba üzerimize ateş açılan yerden geçmeden sadece on beş dakika önce keskin nişancılar getirildiğini, bunu ofisinden gözleriyle gördüğünü söyledi.

Soru: Gördüklerini anlattıktan sonra hedef alınacağını düşünüyor musun?

Cevap: Suriye’de gördüğüm rejime asla güvenmiyorum. Evimde çocuklarımla bile olsam başıma ne kötülük gelirse bundan Beşşar Esad rejimini sorumlu tutacağım.

 

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"