Arap elitlerinin Gazze'de yaşananları değerlendirme sorunu

Taha Kılınç, Ürdün Kraliçesi'nin Filistin'de yaşananlara dair sarf ettiği sözlerdeki farklılığın sebeplerini inceliyor.

Taha Kılınç / Yeni Şafak

Kraliçe’nin sözleri

Ürdün Kraliçesi Râniya, birkaç gün önce ABD’nin önde gelen medya kuruluşlarından CBS’e özel bir röportaj vererek Gazze’deki son durumla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Kraliçe’nin sözlerine geçmeden önce, bir arka plan bilgisi: Filistinli bir anne-babanın kızı olan Râniya, sosyal medyayı çok iyi kullanmasıyla dikkatleri çekiyor. Farklı platformlarda milyonlarca takipçisi bulunan Kraliçe, kusursuz ve aksansız İngilizcesiyle herhangi bir Batılı medya organına konuştuğunda, söyledikleri çok kısa süre içinde dünyanın dört köşesinde yankılanıyor. Ve elbette, Kraliçe’nin ifadeleri -doğal olarak- kocası Ürdün Kralı Abdullah’ın ve Ürdün’ün resmî pozisyonunu da ortaya koyuyor.

Kraliçe Râniya’nın CBS’in tecrübeli programcısı Margaret Brennan’ın sorularına verdiği cevaplardan altını çizdiğim cümleler şunlar:

* Şüphesiz, olaylar 7 Ekim’deki saldırılarla başladı. Ama sonrasında İsrail’in yaptıkları, savunma savaşının çok ötesine geçti. Gazze’deki evlerin yüzde 60’ı yıkıldı. Okulların ve hastanelerin yüzde 80’i tamamen harabeye döndü. Yani yıkılan her yerde Hamas savaşçılarının bulunduğuna inanmamız mı bekleniyor? İsrail, dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden birini son derece tahrip edici bombalarla sürekli vuruyor. Şu durumda, İsrail’in sivilleri hedef almaktan kaçındığını kim söyleyebilir?

* Tek bir şey soruyorum: Bu savaş, İsrail’in güvenliğini artırdı mı? Bu savaş, dünyayı daha güvenli bir yer haline getirdi mi? Sürekli kendimi, çocukları rehin alınmış İsrailli annelerin yerine koyuyorum. Rehinelerin en kısa sürede evlerine dönmesini sağlamak zorundayız. Aynı şekilde, Filistinlilerin de evlerine -eğer evleri ayakta kaldıysa- dönmelerini temin etmek durumundayız.

* 7 Ekim olduğunda, dünya gayet yerinde bir reaksiyon gösterdi. Filistinliler öldürüldüğünde aynı şeyin olmaması ise, bizde [Arap dünyası] kızgınlığa ve hayal kırıklığına yol açıyor. 7 Ekim, İsrail toplumunda bir travma meydana getirdi, ama İsrail’in sonrasında sergilediği tavır, durumun düzelmesine hizmet etmiyor.

* İsraillilerin düşünce yapısına göre, Filistinliler insan bile değil. Dolayısıyla, onların çektiği acıları da ciddiye ve dikkate almıyorlar. Filistinlilerin barış istemedikleri ve sadece şiddetten anladıkları iddiası, İsraillilerin yalan propagandalarından ibaret.

* Bugün Gazze’de yaşayan insanların çoğu, [2006’da] Hamas seçimi kazandığında hayatta bile değildi. Hamas, elbette Filistinlilerin ekseriyetini temsil etmiyor.

* Filistinliler, İsraillilerden dinî inançlarından dolayı nefret etmiyor. Aradaki problem, İsrail’in Filistinlilere sadece askerî yöntemlerle bulunmasından kaynaklanıyor. İnsanlara, [İsrail’den önce] bu topraklarda barış içinde yaşadığımızı hatırlatmak istiyorum. Üç semavî din, burada doğdu ve bir arada yaşadı. Antisemitizm elbette mevcut ve şu anda yükselişte. Antisemitizm, bağnazlığın ve nefretin en kötü şekli. Müslümanlar, bu zihniyetle mücadelenin en ön safında yer almalı. İsrail’i eleştirmek ise Antisemitizm değildir. Yahudi toplumu da, İsrail’in yaptıkları yüzünden sorumlu tutulmamalıdır.

Kraliçe Râniya’nın sözlerinde iki nokta bilhassa öne çıkıyor: 1) Gazze’deki olayların 7 Ekim’de başladığı vurgusu, 2) Hamas’ın Filistin toplumunun ekseriyetini temsil etmediği iddiası. Kraliçe, 24 Ekim günü -Aksa Tufânı’nın Siyonist cephede meydana getirdiği şok bütün sıcaklığıyla devam erken- CNN’den Christiane Amanpour’a konuşmuştu. CNN röportajında, Kraliçe şöyle diyordu: “Bu süreç, kesinlikle

7 Ekim’de başlamadı. Bu, 75 yıllık bir hikâye. Filistin halkının katledilmesinin ve sürülmesinin öyküsü… Irkçı ve işgalci bir rejimin, insanların topraklarını istila ve gasp etmesinin öyküsü… Nükleer güce sahip bir devletin evleri yıkması, gece baskınları ve diğer suçlar, bu öykünün eksik bırakılan kısımları.” Kraliçe, o zaman Hamas hakkında doğrudan herhangi bir siyasî yorumda veya eleştiride bulunmamıştı.

Peki, aradan geçen yaklaşık yedi aylık sürede, bu söylem değişikliğinin sebebi neydi? Kendisi de Filistinli olan Kraliçe’nin Gazze meselesinde 7 Ekim’i “başlangıç” olarak görüp, Hamas’ın Filistinlilerin çoğunu temsil etmediğini söylemesi, ne anlama geliyordu?

Bu soruların cevabı için, İsrail’le Suudi Arabistan arasında devam etmekte olan “normalleşme” müzakerelerine -nasipse, çarşamba günü- daha yakından bakalım.

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?