“Tavuktan da kurban olur”, “Oruç cinsel ilişkiyle açılabilir” gibi sözleriyle sadece Türkiye’de değil bir dönem tüm İslam dünyasında mizah sektörünün başat sermayesi haline gelen Zekeriya Beyaz’dan uzun uzadıya bahsetmeye gerek yok. Artık 7’den 77’ye ciddiyet sahibi herkes; tuz, şeker ve un gibi sağlığa zararlı olduğu varsayılan ve bu sebeple uzak durulması istenilen beyaz listesinin en başına bu mizah karakterini eklemiş bulunuyor.
Gazze’ye yönelik siyonist işgalci saldırısıyla başlayıp İslami direnişin zaferiyle neticelenen Furkan Savaşı sırası ve sonrasında Arap dünyasında dillendirilen bazı ‘yandaş fetva’ları konu edinen bu yazının başlığında ve girişinde bu mizah karakterinden söz etmiş olmamızın yegane sebebi, yazının dikkat çekmesini sağlamaktı. Kısacası bu mizah karakterinden biz de bu yönde istifade etmiş olduk! Yoksa, Türkiye’de Diyanet teşkilatı şeklinde bir kurumsal yapı olarak işlev gören ve Arap dünyasında da birçok temsilcisi bulunan ‘yandaş din adamı’ karakteri üzerine yazılan bir yazıda Zekeriya Beyaz’a sahici olarak yer vermek kendisine hakikaten iltifat olurdu. Zira bu kişi ‘yandaş din adamlığı’ gibi ciddi bir meseleye konu olacak ciddiyetten fersah fersah uzak bir mizah karakteridir sadece.
Furkan Savaşı’nın devam ettiği günlerde, Suud müftüsü Abdülaziz A'l Şeyh bir açıklama yapmış ve siyonist işgalci ve destekçilerinin ürünlerini boykot kampanyalarının, aşırılık taraftarı insanların işi olduğunu öne sürmüştü. Bu düşüncesine gerekçe olarak da, devletler arasında ticaretin caiz olmasını göstermişti.
Suud müftüsüne göre, madem ki devletler arası ticaret caizdi, o halde boykot kampanyaları caiz değildi! ‘Yandaş din adamı’ olmaktan başka hangi etken bir kişiyi böyle çarpık bir tasavvur ve mantık sahibi kılabilirdi? Bu kafa, Hz. Peygamber’in Bedir Savaşı öncesinde Kureyş’e ait ticaret kervanını hedef almasını nasıl değerlendirir, insan merak ediyor doğrusu. ‘Yandaş din adamı’ olunca, haliyle, zalimlere yardımcı olunmaması, onlara itaat edilmemesi ve zalim otoritelere karşı mücadele konusundaki ayetler ilgi alanının dışında kalıyor.
İstanbul’da dün başlayan “Gazze Zaferi Konferansı” başlıklı küresel sempozyumda öğrendik ki, Furkan Savaşı sırasında Arap dünyasındaki ‘yandaş din adamları’ siyonist işgal rejimi ve onun en önemli destekçileri Arap rejimleri hesabına epey bir mesai yapmışlar. Bu süreçte öyle ‘fetva’lar verilmiş ki, “Bu kadarına da pes!” demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Suud Müftüsü’nün boykot karşıtı ‘yandaş fetvası’ Türkiye’de medyaya yansımıştı ve dolayısıyla biliniyordu. Sempozyumdaki konuşmalarda söz konusu edilip eleştirilen iki ‘yandaş fetva’ var ki insanın hayret etmemesi mümkün değil.
Birincisi yine bir Suudlu’ya ait. Gazze’ye yönelik siyonist soykırım girişimi sürerken, Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen protesto gösterilerini hedef alan bu ‘yandaş fetva’ya göre, protesto eylemleri Allah’ı zikretmeye engel oluyormuş!
İçki ve kumarın Allah’ı anmaya engel olduğunu Kur’an’ın beyanıyla biliyorduk da, aslında Allah’ı zikretmenin bir parçası olan zalim otoritelere yönelik protesto eylemlerinin bu şekilde bir değerlendirmeye konu olacağı aklımızın ucundan bile geçmezdi. Suud müftüleri bunu da başarmış oldular!
Sempozyum sayesinde öğrendiğimiz diğer bir ‘yandaş fetva’ ise, Gazze’deki şanlı direnişin neferlerini hedef almış. Buna göre, siyonist işgalciye karşı destansı bir mukavemet ortaya koymuş olan Gazzeli mücahidler, aslında ‘ulul emr’e başkaldırmış olan ve bu yüzden de suç işleyen günahkârlar imiş! Bu ‘fetva’da sözü edilen ‘ulul emr’ ise, emperyalizm ve siyonizmin Batı Şeria fahsi konsolosu gibi çalışan Mahmud Abbas’tan başkası değil!
Bu arada, sempozyum konuşmacıları tebliğlerinde söz konusu ‘yandaş din adamları’nı eleştirirken, sempozyum sonrası söz alıp kürsüye çıkan Suudlu bir katılımcının “Bunların fıkhî meseleler olduğunu söyleyip, bu tür farklı yaklaşımların eleştirilmemesi gerektiğini” söylemesi dikkat çekiciydi.
Rabbimize hamd olsun ki, artık söz İslami direnişindir. İslami direniş hareketlerinin dalga dalga tüm coğrafyaları etkileyen diriltici ve kimlik aşılayıcı mücadelesi sayesinde ‘yandaş din adamları’ eskisi kadar etkili olamıyor.
Özellikle Gazze direnişi ve direnişle gelen zafer, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir dönemin başlangıcı olarak ‘yandaş din adamları’nı da açığa düşürdü.
“Gazze’den sonra” insiyatif İslami direnişe geçmiş durumdadır. Gayrısı, çatlak ses muamelesi görmeye mahkumdur.